Kişi başına düşen milli gelirden laf açıldığında genelde çoğunluğun “benim elime yılda bu kadar gelir geçmiyor” serzenişlerine sıkça şahit olmuşsunuzdur. Türkiye’de 2020 yılı itibariyle yaklaşık 7.715 USD olmasını beklediğimiz kişi başına milli gelir rakamına bir çok hanehalkı ulaşamıyor ve gelir dağılımı gün geçtikçe daha da bozuluyor.

***

Kişi başına düşen milli gelirden nasiplenebilmek adına halkımız farklı çözümler geliştirmek zorunda kalıyor. Mevcut işine ilaveten boş vakitlerinde kayıt dışı da olsa ikinci işte çalışmak, çocuk yaşta olmasına rağmen eve gelir katkısı sunması için oğlunu/kızını çalıştırmak, istediği işi elde edememekten usanıp, kapasitesinin altında işlere eyvallah etmek ve daha nice çözümler…

***

Kişi başına düşen gelirin her haneye eşit dağılması günümüz dünyasında eğer sosyalist bir yönetimle yönetilmiyorsanız imkansızdır. Sahip olunan gelirin haneden haneye farklılık arzetmesi kaçınılmazdır. Bununla birlikte gelir eşitsizliğinden daha öte ve daha can yıkıcı olan, gelir dağılımı uçurumudur. Türkiye’de en zengin %10’luk kesim Türkiye’nin toplam hasılatının %83’üne sahipken, geriye kalan %90’lık kesim milli gelirin yalnızca %17’sinden pay alabiliyor. Bu durum gelir uçurumunun boyutunu net şekilde bize göstermektedir. 2000 yılında bu denge %66’ya %34 şeklindeydi. Yani gelir uçurumu günden güne daha da artmaktadır.

***

Ülkemizde gelir uçurumunun artmasının birçok sebebi vardır. Özellikle asgari ücretli çalışan oranının toplam ücretlilere oranının oldukça yüksek (%40) olması, kadınların iş hayatına katılımının düşük olması, TL’nin değer kaybına paralel olarak Usd bazında milli gelirin düşüş göstermesi, teknolojinin gelişmesiyle makinelerin insan emeğinin yerine geçmesinin hız kazanması, sebeplerin en belirgin olanlarıdır.

***

Gelir uçurumunu azaltmak için çözümlerin en başında asgari ücretli oranının azaltılması gelmektedir. Bunu sağlayabilmek için girişimciliğin özendirilmesi gerekir. Girişimcilik denince genelde insanın aklına ilk etapta makine yatırımları, tezgahlar, üretim bandı vs gelse de aslında bir bakkal açmak da girişimcilik örneğidir. Girişimciliğin artması, finansal imkanlara erişimle birebir ilgilidir. Finansal erişimin girişimciliğe özendirmek suretiyle yaygınlaştırılması ve ülke içerisinde güven atmosferinin sağlanması girişimci sayısının artmasını ve asgari ücretli çalışan sayısının azalmasını sağlayacaktır.

***

Belli ücret seviyelerine kadar gelir vergisi istisnası uygulanması, kadınların ekonomiye katkılarının arttırılması, eğitim imkanlarının arttırılması, işverene sunulan istihdam teşviklerinin çeşitlendirilmesi, kayıtdışı çalıştırmaya savaş açılması, geliri günden güne eriten enflasyonun dizginlenmesi, vergisini düzenli ödeyene teşvik verilmesi, vergi aflarının çok sık şekilde ilan edilmemesi ve daha bir çok çözüm gelir uçurumunu dizginleyebilir.

***

Gelir dağılımını oldukça adaletli bir şekilde gerçekleştiren ülkeler Finlandiya, Estonya, Norveç, İsveç gibi Kuzey Avrupa ülkeleridir. Bu ülkelere baktığımızda özellikle girişimciliğin yaygınlaştığını, gelir kalitesinin ortalamanın üzerinde olduğunu, vergi uygulamalarının adil gerçekleştiğini görüyoruz. Fakat bir gösterge daha var ki o da mutluluk endeksidir. Genellikle gelirini adil dağıtabilen ülkelerin mutluluk endeksleri oldukça iyi durumda. Mutluluk endeksi ölçümünde dürüstlük, cömertlik, paylaşım, sosyal yardımlar, güven hissiyatı gibi bir çok faktör bulunuyor.

***

Yukarıda bir kısmına yer verdiğim çözüm önerilerini arttırmak elbette mümkündür ama işin insani boyutunu da unutmamak gerekir. Gelir adaletsizliğinin çözümü için yalnızca karar alıcılardan aksiyon almalarını beklemek yeterli olmayacak ve bu yara kanamaya devam edecektir. Toplumsal dayanışma, yardımlaşma ve empati, haneler arasındaki refah uçurumunu dindirmede oldukça önemli bir etkendir. Herkese hayırlı kazançlar dilerim.