Üzülerek ifade etmek gerekirse, artık toplum kürke, saltanata, paraya, arsaya, arabaya, lüks cep telefonuna rağbet ederken, karakter denen olguya kafayı takan, aklına getiren ve düşünen yok. O bakımdan dört bir yanımız karaktersiz insanlarla dolu.

Makamlar gelip geçici olsa da, kadıya mülk olmasa da bugün hangi makamım işgal ediyorsan, iltifatların bini bir para. Ne zaman ki koltuk altından sabun gibi kayıp gitti, senin de bittiğin, kaybolduğun, sona geldiğin gündür.

Karakterin, büyük okullara bitirmen seni kurtarmıyor. Bakın, ünlü roman yazarı Yaşar Kemal ne demiş; “İnsan, kainatta gövdesi kadar  değil, yüreği kadar yer kaplar!” nokta!

*

Kıskanç biri değilim. İnsanların maddi durumları veya özel yaşamları kimseyi ilgilendirmezken, herkesin yaşam tercihine saygı duymalı iken, insanların maddi durumları veya sahip oldukları şeyler, bugüne kadar hiç ilgimi çekmedi. Ben daha çok oturup kalkmasını bilmesine, kültür seviyesine, nezaketli olmasına, eğitim seviyesine, vicdanına ve merhametine dikkat ederim. Efendilik ve iyi niyet herkesi etkiler, beni de…

Kış mevsimindeyiz. Kimimizin evinde doğal gaz, kimimizin evinde dedemden, nenemden kalan soba. Şunu bilirim, sobanın verdiği sıcaklık odun bitene, paranın verdiği sıcaklık suyunu çekene, yüreğin verdiği sıcaklık ise değer bilene, ölene kadardır.

Ne mutlu ki değer bilene, insan olana. Zira, çiçeklerin çöplerden daha güzel olduğuna sinekleri ikna edemezsiniz!

*

Başlığa gelince…

Başlık, ünlü düşünür Leonarado Da Vinci’ye ait.  

Siyaset…

Dün bir dostum anlattı, ilgimi çekti, paylaşmasam olmaz dedim.

Kahramanmaraş’lı bir esnaf, işi sebebiyle önce Gaziantep’e gider, sonra da Ankara otobüsüne biner. Otobüs, sabaha karşı AŞTİ’ye indiğinde, (Sabahın 6’sı) daha yolcular inmeden içeri birisi girer, yolculara seslenerek, “Sayın yolcularımız, hoş geldiniz! Ben X Partisi Gaziantep milletvekiliyim. Sizler benim hemşehrilerimsiniz. Mecliste bir işiniz varsa, beni arayabilir, bulursunuz. Size yardımcı olmak, işlerinizi kolaylaştırmak için seçtiniz beni. Ben bu borcu, bu bedeli ödemek istiyorum. Şayet başka kurumlarda, hastane, müdürlük veya bakanlıklarda bir işiniz varsa, danışmanlarım aşağıda, arabam da sizi bekliyor. Emrinizdeyim!” der ve otobüs içindeki yolculara kartvizitini dağıtır.

Bizim Maraşlı esnaf şaşırır, hayret eder, biraz da gıpta etme ötesinde sinirlenir. ‘Niye bizim milletvekillerimiz böyle bir eylem, hareket içinde olmazlar. Niye vatandaşla ilgilenmezler!’ der içinden ve X Partisinin milletvekilini takdir ettiği gibi, komşu il’in insanlarını da şanslı bulur.

Peki, bizim milletvekillerimiz bu hareketin, bu anlamlı, bir insancıl eylemin neresinde! Sonra da komşu ili örnek gösterince kızıyorlar, ‘Bizim onlardan neyimiz eksik!’ diyor, gönül koyuyorlar.

Düşünme setlerimize karışarak, müdahale ederek!

*

Hayli zaman oldu, belki de 2 ay. Gazetede bir haber okudum, şaştım kaldım. Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’da yeni yılın ilk sabaha namazını kıldırdıktan sonra, Kur’an’da geçen Lokman a.s. nasihatlerini hatırlatıyor cemaate.

Şöyle konuşuyor; “Kibirden, gösterişten uzak dur, tevazu sahibi ol, mütevazı ol. Allah, kibirlenenleri, böbürlenenleri, gururlananları sevmez. Yürüyüşünde gayet mutedil ol ve insanlar arasında konuşurken bağıra çağıra konuşma, gayet mütevazı bir şekilde konuş. Şüphesiz seslerin en çirkini merkeplerin sesidir!”

Sonuna, her kelimesine, nokta ve virgülüne kadar katılıyorum, haklı.

Eşeklerin gözlerinin güzel olduğunu söylerler de, sesinin en berbat ses olduğunu da sayın Erbaş’tan öğrenmiş olduk.

Tüm eşeklere duyurulur!