Havalar ısınıyor. Baharla birlikte hem yerli hem yabancı turistler valizlerini hazırlayıp yola düşüyor. Kimisi sahil kentlerine akıyor, kimisi ise rotasını kültür ve tarih kokan şehirlere çeviriyor. Bu kadim şehirlerin başında gelmesi gereken bir yer var: Kahramanmaraş.
***
Dondurmasıyla, şiiriyle, tarihiyle, yemek kültürüyle tam bir açık hava müzesi olan bu kent, yıllardır hak ettiği ilgiyi görmedi. Hep aynı cümleyi tekrar eder durduk: “Turist gelmiyor!” Oysa deprem öncesinde yavaş da olsa şehir dışından gelen ziyaretçilerin sayısında bir kıpırdanma başlamıştı. Umutlanmıştık.
***
Ama ne yazık ki 6 Şubat 2023 depremleri, bu kadim kentin hem ruhunu hem belleğini sarstı. Üzerinden iki yıl geçti. Şehirde bir yandan konutlar yükseliyor, yeni ticaret alanları kuruluyor. Ancak turizmin kalbi olan tarihi yapılar ve kültürel alanlar sessizliğe terk edilmiş durumda.
***
Bugün kente bir turist gelse, nereye gidecek?
Kale kapalı.
Arkeoloji Müzesi kapalı.
Dondurma müzesi kapalı.
Germanicia mozaikleri ve kazı alanları ise hala tam anlamıyla gün yüzüne çıkarılmış değil.
Kapalı çarşının bir bölümü bile kullanılamaz halde. Şehirde bir yürüyüş rotası yok. Turist danışma ofisinden söz etmek zaten mümkün değil. Yani bir turist, eline harita bile alsa kaybolur.
***
“Turizm kenti olacağız” diyenlere sesleniyorum: Yazık ediyorsunuz bu şehre. Dondurmanın markasını dünyaya duyurduk diye övünmek yetmez. O markanın çıktığı sokakları, hikâyeleri, taşları da ayağa kaldırmazsanız, sadece külah satmış olursunuz. Turizm böyle bir şey değil. Bu şehir kendi kendine yükselemez. Hafızasını, belleğini, değerlerini siz korumazsanız, kimse gelip korumaz.
***
Unutmayalım: Kültürel mirası korumak sadece taş yapıları restore etmekle olmaz. O yapılar yaşamalı. Işıkları yanmalı. Kapıları açık olmalı. Dışarıdan gelen biri, o kapıdan içeri girip şehrin ruhunu soluyabilmeli.