Uzun süre bir şehirde yaşadıktan sonra o şehirden ayrılmak birçok anıları, yaşananları, hüznü sevinci ve birçok duyguyu da valize koymak anlamına gelir. İnsanlar yaşadıkları anıları bazen hüzünle, bazen acıyla, bazen de mutlulukla anarlar. Peki özlenen o şehir midir ya da o şehirde birlikte o sevinci, o hüznü, o anıları beraber yaşadığınız insanlar mıdır? Bence bu da bir felsefe konusu olarak görülmelidir. Felsefeye ilgi duyanlar bu konuda da yorumlar yapmalıdır.

Bir şehir düşünün. Orada uzun yıllarınız geçmiş ve birçok anıyı yaşamışsınız. Peki, o anıları yaşadığınız insanlar teker teker o şehri terk etmiş ve adeta oradaki insanlar yabancılaşmış, bambaşka bir şehir olmuş. Halen o şehre özlem duyulur mu? Yine o şehre gitmek için vakit ayırılır mı? Ben sanmıyorum. Çünkü orada anıları yaşadığınız bütün insanlar gitmiş. Kimse kalmamış. Yolda sizi görüp hal hatır soracak kişiler kalmamış. Aynı duyguların yaşanması bir daha mümkün olmaz. Oranın havasını vs. sevip sıfırdan yeni insanlar tanımak için çabalamanın, yeni ortamlara girmenin de o kadar kolay olacağını düşünmüyorum. Çünkü, insan yaşadığı anıların tadını bir daha asla aynı şekilde tadamaz. Çünkü; şehirlerin değişmesiyle birlikte insanda değişmiştir. İnsan, elbette eskiye özlem duyacaktır. Ancak, eskiyi geri getirmeye çalışıp, sonuç elde edemeyince hüzne kapılmamalıdır.

Ünlü bir düşünürün de söylediği gibi; “ Artık yeni şeyler söyleme zamanıdır cancağızım”