Mükellefiyetin Temel Şartı

Serimizin önceki bölümlerinde, İslâm’ın koruma altına aldığı can ve malın dokunulmazlığını ele almıştık. Bu temel değerler zincirinin üçüncü halkası, insanı diğer varlıklardan ayıran, onu Allah’ın hitabına muhatap kılan ve yükümlü kılan temel özellik olan akıldır. Akıl, insanın dinî, ahlaki ve hukuki sorumluluk (mükellefiyet) almasının yegâne şartıdır. Akıl sahibi olmayan bir varlık, İslâm hukukuna göre sorumlu değildir. Çünkü aklın korunması, sadece bireysel bir görev değil, aynı zamanda toplumun sağlıklı işleyişinin de garantisidir.

Aklın Etimolojisi ve Fonksiyonu: Tutmak ve Kavramak

Meşhur Kur’an sözlüğü el-Müfredât'a göre akıl sözcüğünün etimolojik anlamı “tutmak” ve “tutunmaktır”. Bu tanım, aklın iki temel işlevine işaret eder:

Birincisi, tutmak (engellemek): İnsanı, hayvanî ve nefsanî arzularının peşinden gitmekten, kötülük yapmaktan alıkoyan, yani kontrol eden güç. İkincisi ise tutunmak (kavramak): Vahiy, bilim ve çevresel gerçeklikler aracılığıyla doğru bilgiye ulaşmak ve ona sarılmaktır.

Kur’an-ı Kerim'de Allah’ın kâfirleri aklını kullanmamaları sebebiyle eleştirdiği ifadelerin tümünde bu ikinci tür, yani işlevsel akıl kastedilmiştir. Bakara Suresi'ndeki şu ayet bu durumu açıklar:

“Kâfirlerin durumu, sadece çobanın bağırıp çağırmasını işiten hayvanların durumuna benzer. Çünkü onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir. Bu sebeple akdetmezler.” (Bakara, 2/171)

Bu ayet, aklın var olmasının yetmediğini, aynı zamanda aktif olarak kullanılması gerektiğini vurgulamaktadır.

Aklı Gideren Yasaklar: Bilinçli Hayatın Güvencesi

İnsan ile hayvan arasındaki ayrımı sağlayan ve bizi Allah katında yükümlü kılan bu değerli özellik, İslâm tarafından özel bir koruma altına alınmıştır. Aklın ortadan bütünüyle kalkması ya da zayıflaması sonucunu doğuran her türlü muamele, işlem ve madde kullanımı kesinlikle yasaklanmıştır.

Sarhoş Edici Maddelerin Haram Kılınması: İslâm, aklı ortadan kaldıran veya zayıflatan her türlü alkollü içeceği ve uyuşturucu maddeyi yasaklamıştır. Yüce Allah, şarap ve kumar hakkında sorulan bir soruya verdiği cevapta temel ölçüyü koymuştur:

“Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür.” (Bakara, 2/219)

Şarap ve kumar gibi eylemlerin sosyal veya ekonomik bazı geçici faydaları olsa dahi, akli melekeleri devre dışı bırakması, bireysel sağlığı bozması ve toplumsal huzuru tehlikeye atması nedeniyle verdikleri zarar, faydasından çok daha büyüktür. Şeriat, yükümlülüğün dayanağı olan aklı korumak için bu yasağı getirmiştir.

Akıl Sağlığının Korunması: Aklın korunması sadece biyolojik ve kimyasal tehditlerden korunmayı değil, aynı zamanda psikolojik sağlığın korunmasını ve akli melekelerin işlevselliğini sürdürmeyi de içerir. Aşırı stres, endişe ve ruhsal bunalımlar da aklın doğru düşünme yeteneğini zayıflatır. Bu nedenle İslâm, tevekkül, sabır ve sosyal destek mekanizmalarıyla insanın ruhsal dengesini korumayı da öğütler.

Aklın Sınırları ve İlim Yolu

Aklın korunması ilkesinin pozitif yönü, bireyin aklını geliştirmesi ve sürekli bilgi (ilim) ile beslemesidir. Aklın en büyük işlevi, varlığı, vahyi ve evreni anlamlandırmaktır. Körü Körüne Taklidin Reddi: Kur'an, kâfirleri eleştirirken, sadece aklını kullanmamalarını değil, aynı zamanda atalarından miras aldıkları inançları sorgulamadan körü körüne taklit etmelerini de eleştirir. Aklın korunması, bireyi eleştirel düşünceye ve bilinçli kararlara yönlendirir. İlim Öğrenme Yükümlülüğü ve Vahyin İlk Emri: İslâm, okumayı ve ilim öğrenmeyi hem kadın hem de erkek her Müslümana farz kılmıştır. Aklın doğru çalışması için bilgi şarttır. Aklın korunması, cehaletle mücadeleyi ve bilimin her dalında ilerlemeyi teşvik eder. Zira vahyin ilk inen ayetleri, bizzat oku emriyle bu yola işaret etmiştir: “Yaratan Rabbinin adıyla oku, O insanı rahim duvarına tutunan aşılanmış bir hücreden yarattı, Oku! Rabbin sonsuz lütuf ve kerem sahibidir, Kalemle yazmayı öğreten O’dur, İnsana bilmediği her şeyi öğreten O’dur”. (Alak, 96/1-5) Bu ayetler, okumanın, yaratılışı anlamanın ve kalemi kullanmanın (yani bilgiyi yaymanın) önemini vurgular. Çünkü kâinattaki delilleri (ayetleri) ancak ilim sahibi bir akıl doğru okuyabilir ve hakkıyla değerlendirebilir.

Hülasa

Akıl, insanın dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarıdır. İslâm, aklı harici tehlikelerden (sarhoş ediciler) korurken, aynı zamanda aklın doğru işleyişini (akletmeyi) teşvik eder. Aklın korunması ilkesi, bireyi bilinçli, sorumluluk sahibi ve sürekli öğrenen bir varlık olmaya davet eder. Bu, imanın korunması ile doğrudan ilişkilidir, zira doğru iman ancak sağlam bir akılla tesis edilebilir.

Gelecek hafta, serimizin dördüncü temel esası olan “Neslin (Namusun) Korunması” ilkesini ve İslâm'ın aile kurumuna verdiği önemi inceleyeceğiz. Selam ve dua ile...