Her gün bir dernek kuruluyor. İhtiyaçtan mı, laf olsun diye mi, sebebi belirsiz. Sivil toplum kuruluşu adı altında. Çoğu tabeladan öteye gidemiyor, kaldı ki şehrimizde atıyorum 1.100 dernek varsa kayıtlı, bunun en az 850’si cami yaptırma derneği. Bazıları da kanarya sevenler derneği, bazıları da kuruluş amacı dışında hareket eden, tabeladaki ismiyle alakası olmayan sözüm ona sivil toplum kuruluşu…

Ne etkileri var, ne yetkileri.

Dernekler Masası’nda böyle bir dernek var mı, bilmiyorum. Olduğunu da zannetmiyorum çünkü hayalen kurulmuş bir dernek. Kurucuları arasında yokum!

Kaç üyesi olduğu da belirsiz. Ben deyim 7, siz deyin bir milyon 250 bin. Kuruluş amacına uygun çalışıyor mu, üyelerine fitne üretimi konusunda yeterli eğitimi, bilgiyi ve yardımlaşmayı sağlıyor mu, ondan da emin değilim.

*

Derneğin kurucu başkanı kim, bilinmiyor?

Üye sayısı henüz sayılmış değil.

Tüzüklerinde neler yazılı?

Yasal mı, tabi ki değil. Derneğin, Dernekler Masasına kayıtlı bir adresi falan bulunuyor mu diye soracaktım, cevabını kendim verdim; ‘Tabelası bile yok!’  Yalnız her caddede, her sokakta, her mahallede şubesi var.

Üye kayıtları yapılırken yaş sınırı konuldu mu, en çok kadınlar mı bu işe gönüllü, erkekler mi?

Fitne, fitne üretimi konusunda başkanı ve yönetimi deneyimli mi, başarı sertifikaları var mı, herhangi bir ulusal kanalda haberleri çıktı mı, bürokrasiye yakın mı, hangi partinin arka bahçesi, arkasında medya gücü var mı, ürettiklerini satabiliyorlar, yeterli pazar bulabiliyorlar mı?

Bundan da emin değilim!

*

Peki, şimdi size sorsam, korkmayın, üniversite sınav sorusu değil. Çok basit, çok kolay! Fitneyi en çok kim üretiyor, yayıyor!

İşadamları mı, siyasiler mi, gazeteciler mi, bürokratlar mı, esnaf kuruluşları mı?

İsminin başında ‘başkan’ olan çapsız, ruhsuz ve yeteneksiz insanlar mı?

Muhtarlar mı, belediye başkanları mı, belediye meclis üyeleri mi?

Fitneyi üretirken gübre kullanılıyor mu, ilaçlaması eksik bırakılıyor mu, sulanıyor, dibi çapalanıyor mu, bu konuda kesin bilgi yok, tüzüklerinde böyle maddelere de rastlanılmadı.

Hadi bir soru daha, üretilen fitnelerin toplumda karşılığı çıkıyor mu, yani alıcısı var mı? Dernek olarak mı kalmalı, şirketleşmeli mi, yoksa kooperatife mi dönüştürülmeli, kurucular kuruluna sormak lazım!

*

Üretilen fitnenin kalitesini de yabana atmamak gerek! Sıradan, emek verilmeden, ter dökülmeden üretilen fitnenin kalitesi tartışılırken, fitneden zengin olanlar çıkar mı, çıktı mı?

Ben son soru diyordum ama yazdıkça sorudan soru çıkıyor!

Madem başladık, sürdürelim, fitne yüzünden yuvası yıkılan aileler de oldu mu?

Kişiler mahkemelere düştü mü, avukat tutuldu mu yanında!

Çok soru sordum, değil mi?

*

Hadi bitirelim, Fitne Üretim Merkezi’nin (FÜM) yönetim kurulu başkanı kim? Yönetim kurulu başkanında hangi kriterler, hangi meziyetler arandı da merkezin başına getirildi.

Madem bu iş sektör haline geldi, madem piyasada rağbet görüyor, madem alıcısı var, madem para da kazandırıyor muhtemelen kurucularına?

Maaş alıyorlarsa, ne kadar?

Harcırahları var mı, genel kurula katılım için de para alıyorlar mı?

Amaaaaan! Boş verin, zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış! Alan ile satan bilir, güzel ile yatan bilir.

Bana ne elin beş keçisinden, on koyunundan…

Üye olmayın, yakınından bile geçmeyin derim, yeter!