Son cümlemi baştan yazayım da, niyetimiz belli olsun!

Önce Tevfik Kadıoğlu Köprülü Kavşağı, bir hafta aradan sonra da Yeni Kanlıdere Köprüsü hizmete girdi. Allah nasip ederse, bunu yakın tarihte önceki adı Önsen Köprüsü olan İmran Kılıç Köprüsü da vatandaşın hizmetine girmiş olacak.

Trafikte tıkanan damarlar açılacak, ulaşım rahatlayacak, zamandan tasarruf  yapılacak, muhtemel kazaların da böylelikle önüne geçilmiş olacak.

Emeği geçelerden Allah razı olsun. Bakın buraya kadar sıkıntı yok! Hak edenin hakkını teslim ederken, yanlışlara da ‘dur!’ demek boynumuzun borcu.

Açılışı konser alanına çevirmek biraz tuhaf kaçtı. Davul şova tamam, folklor ekibine de okey, şarkıcılar-türkücüler ne oluyordu. Açılış mı vardı, müzik konserine mi gelmişti millet.

Tevfik Kadıoğlu Köprülü Kavşağının açılışına dair yazdığımız yazıda, başarı hikâyesi yazanları alkışlarken, kral çıplak kabilinden bazı eleştirilerimiz de olmuştu, bundan sonra da olmayacak anlamı çıkmasın!

Şu bilinsin istiyorum, niyetimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil. Ha, dövecek olursam da elimden kimse alamaz!

*

Sayın Numan Kurtulmuş ile sayın Mahir Ünal da açılış, ziyaretler için 2 gündür şehrimizdelerdi. Mahir Ünal bu kadar sık gelmezdi şehre. Keşke her 2 senede bir seçim olsa da sık sık gelebilse. Ama gelirken eli de boş gelmese. Heybesinde bir şeyler bulundursa, ya da müjdelerle gelse.

Bunları, sık sık açıklamalarda bulunduğu ulusal televizyon kanallarında söylese, ki söylemeli, hak veriyorum, ‘uyar’ ve de ‘yerden göğe kadar haklı’ derim.

Yapıyor da zaten bunu.

Her konuşmasında, (ki aynısını Kayseri’deki Maraşlılar Gününde de yapmıştı) HDP ve PKK’yı hedef tahtasına koyan Mahir Ünal’a soruyor vatandaşa bunu.

Kendisi duymuyor ama kulağı çınlamıştır diye düşünüyorum. Bakın vatandaş ne diyor, “Tamam, PKK ve HDP vatan haini 2 örgüt. Ülkenin huzuruna, istikrarına, barışına ve bölünmez bütünlüğüne kurşun sıkıyorlar. Amenna!  6’lı Masa’nın yanına, altına HDP ve PKK’yı da koyması kendi fikri. 2015 yılına dönüp, aynaya baksa daha iyi olur!

Keşke yılan hikâyesine dönen ve bir türlü tamamlanamayan Göksun-Elbistan yolunun bitmesi için çaba harcasa, (Ekinözü’ne giderken gördüm, çalışmalar sürüyor, ama kaplumbağa hızı ile.) toplantılarda, kalabalıklar içinde  belediye başkanlarını incitecek, küçük düşürecek sözler sarf etmese, seçilmiş insanları, azarlamasa…”

Sayın Cumhurbaşkanımızın siyasilerin, başkanların ve teşkilatların telefonlara çıkmaları şeklindeki talimatlarına rağmen telefona çıkmadığını sayın Erdoğan’a yazmazsam üstüme vebali kalır!

Dahası var da, yerim dar.

Sorunun muhatabı sayın Ünal’dır, ben değil. Vatandaşa rağmen siyaset  olmayacağına göre bu sorular cevabını bulmalı.

*

Gelelim asıl meseleye.

Mahir Ünal canlı yayına çıktı, gazeteci arkadaşlarımızın sorularını cevaplandırdı. Gazeteci arkadaşlarımızın hepsi de başarılı, deneyimli insanlar. Tebrik ederim. Bu canlı yayın iyi bir düşünceydi. Dedim ya, keşke gazetecilerden oluşan bir ekibi Aksu Tv. en az ayda bir program yapsalar.

Gezi, ziyaret programları sürerken, geçtiğimiz günlerde İstanbul Amerikan Hastanesinde tedavi gören Aksu Tv. Genel yayın yönetmeni sevgili Cüneyt Beyit rahatsızlanmış, tedaviye mecbur kalmıştı. Biz de aradık, canlı yayınlarımızda bile geçmiş olsun dileğinde bulunduk. Çünkü kendisini seviyoruz.

Tamam da, programa Cüneyt Beyit’i ziyareti koymakla diğer basın kuruluşlarını elinizin tersi ile kenara atmış olmuyor musunuz? Hastayı ziyaret güzel de, insani ve vicdani bir sorumluluk olsa da programa almasaydınız, öylesine 5 dakikalığına ‘geçmiş olsun’ diyebilirdiniz.

Programa almak neyin nesi? Başka basın kuruluşu, gazeteci yok muydu ziyaret edecek, ciddiye alınacak. Yoksa siz diğer meslektaşlarımızı ciddiye almıyor, yok hükmünde mi görüyorsunuz?

*

Bu yazımda Büyükşehir Belediye Başkanımız sayın Hayrettin Güngör’ün başarılarını, eserlerini gölgelemek değil niyetim. Aksine eserleriyle mutlu oluyorum, devamını bekliyoruz da, Kanlıdere Köprüsü açılışına birçok gazeteci arkadaşımın katılmaması meselesinde biraz düşünmesi gerektiğini hatırlatmak istiyorum kendisine.

Neden gitmediler? Hem de bile bile…

Başka sorum yok Hakim bey!