Ben yaşamımı bir devemeye benzetiyorum. Hani şu çocukken oynadığımız, diğer adı topaç olan. Yörük Selim’de pırtmış benim devemem ipinden, sene doksan beşmiş. Pek çoğunuza göre daha dün, bana soracak olursanız asırlardır dönüyor. Döndükçe hareketlenen, hareketlendikçe merkezinden uzaklaşan bir oyuncak bu… Önce almış beni İstanbul’a götürmüş. Ümraniye’deki Çakmak Parkı’nda serçelerle oynarken bir bankta oturmuş kendi başına tarhana yiyen bir kocaya rastlamışım. Yapışmışım eline kocanın… Şeyhinden keramet görmüş sofiler gibi. Sonra yönüm Ankara’ya dönmüş. Orada da Maraşlı ahbaplar bulmuşum kendime. Antalya’ya gitmişim, -kelalaka- bir tramvayda akça pakça bir yaşlı öğretmene yer vermişim. Nereli olduğumu öğrenince gözü dolmuş, Andırınlı olduğunu, yıllar önce Antalya’ya göçtüğünü öğrenmişim sonra, ben de ağlamıştım. Neden peki? Neden bu kadar tatlı bir hülya benim için Maraş? Peter Sloterdijk adlı Alman filozof da sormuş bu soruyu kendine. Hülasa cevabı ne biliyor musunuz? “İnsan bir küreye muhtaçtır.” Yani Maraş, benim yer kürem. Benim sıcak yatağım, güvenli limanım, sakin otağım…

***

Devemem ne zaman durur bilmiyorum. Saçımdaki yaşımdan fazla beyaz tele bakılırsa, pek de bereketli bir dönüşü olmayacak. Bu sefer devemem beni Erzurum’a taşıdı biliyorsunuz. Biz haberciler, beynimizin her bir kıvrımıyla ağır şeyler taşırız. Kortekslerimizin pazuları vardır. Sürekli sıkmaktan bu pazuları kafamızdaki düdüklü tencereden buharlar çıkmaya başlar. İşte tam da bu anda sohbet etmek gerekir. Bu kez lafı ben değil, bir mesai arkadaşım açtı: “Maraş’ta” dedi, “bu kadar zengin bir ağız olduğunu bilmiyordum!” Nereden öğrendiğini sorunca güldü, “Yahu” dedi, “Emilie diye bir sosyal medya kullanıcısı var…” Ben zaten takip ediyordum etmesine de memleketimle hiçbir ilişkisi olmayan birinin bundan etkileneceğini, hele hele bu perspektiften değerlendireceğini tahmin etmiyordum.

***

Sosyal medya hiç şüphesiz bir vitrin. Eh, konvansiyonel medyada da çok başarılı sayılmaz memleketim. Dolayısıyla bu yeni alanda bütün kültür değerleriyle şehirlerin varlık göstermesi çok önemli. Elbette, “KSÜ itiraf”, “caddenin hızlı gençleri”, “edeme avanta haberler” minvalindeki deli saçmalarından bahsetmiyorum. Onların varlığı zarar! Kimlerden bahsediyorum peki? Mesela “Emilie”… Bu Instagram kullanıcısı Kahramanmaraş’ımın zengin mahalli ağzını oldukça esprili bir şekilde yansıtıyor. Bir diğeri “Konuş Maraş”, bu hesaba ayrı bir köşe yazmam gerekir. Çocukluğumdan kalma nefis hikayeler, görseller, bilgiler paylaşıyor. Gerçek bir kültür elçisi. “Uçan Püsük” adlı kullanıcı da inanılmaz işler yapıyor sağ olsun. Memleketin bilinmeyen en güzel yerlerini dron ile görüntülüyor. Çok özel, sinematografik işler çıkarıyor. Bir de “Maraş Sosyal” hesabına değineceğim. Kültüre, doğaya ve sanata dair derli toplu içerikler çıkarıyorlar. Bazen anonsla bilgiler de veriyorlar. Takip etmeye değer… Son olarak Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi’nin sosyal medya hesaplarını da söylemem gerek. Hatta isim vermezsem, emeklerine saygısızlık etmiş olurum. Başta şehri avucunun içi gibi bilen, Maraş’ı yüreğinde bir köz gibi yaşatan Ali Rıza Karakale kardeşim ve Refika Görgel hanımefendi Kahramanmaraş ağzı, yemekleri, sokaklarını anlatan inanılmaz güzel içerikler çıkarıyorlar. Her bir kültür elçimize tek tek teşekkür ediyorum. Emeklerinize sağlık.