Ramazan ayının güzelliklerini yaşadığımız bu günlerde bunaltıcı yaz sıcaklarının da etkisiyle sık sık asabilik ve kavga hallerine şahit oluyoruz. Dün iki komşunun çocuk kavgası nedeniyle sert tartışmalarını gördüğümde dillerin de oruç tutması gerektiğini anladım.
Oruç insanın öz değerlerini eğitir, sabretmeyi ve şükretmeyi öğretir. Yaz sıcaklarının arttığı, bunalttığı şu günlerde oruç tutmak gerçekten zor. Ama oruç tutarak on bir ayın sultanının güzelliğini yaşamakta başka bir ulvi duygu…
Bu kavgada bir detay daha vardı… Tartışanlardan birinin şeker hastası olduğunu öğrendim. Birçok insanın kronik rahatsızlıkları olduğu halde oruç tuttuklarını biliyoruz… Orucun sağlıklı insanlara farz olduğunu unutuyoruz.
Bazı diyabet hastaları kan şekeri seviyesindeki düşme ya da yükselme gibi düzensizlikler nedeniyle sinirli olup, çabuk parlayabilirler.
Şeker hastalığı ve oruç ilişkisini diğer pek çok hastalığa göre daha önemli kılan husus ise bu hastalığın toplumda çok sık görülen bir hastalık olması. Çünkü son yapılan çalışmalar toplumumuzda 20 yaş üstündeki her yüz kişiden yaklaşık on beş tanesinde şeker veya gizli şeker dediğimiz bozuklukların olduğunu gösteriyor. Yani çevremizde gördüğümüz her yedi kişiden bir tanesi diyabet hastası…
Doktor tavsiyeleri kulağımızda küpe olmalı. Kalp, tansiyon, diyabet, böbrek gibi kronik rahatsızlığı olan hastaların oruç tutması dinimizce de uygun değil. Sağlıklı olmayan insanlar oruç tutmak istediklerinde hem kendilerine hem çevrelerine zarar verirler.
Şu gerçeği de unutmayalım… Oruç yalnız mideyle tutulmaz. Ramazanda gönüller, eller ve diller de oruç tutmalı. İbadetlerin bir amacı da insanı kötü duygu, düşünce ve davranışlardan arındırmak ve uzaklaştırmaktır. Kibir, öfke, kin, gösteriş gibi hal ve davranışlar ibadetin ruhuna aykırıdır. Hz. Peygamber (a.s.), "Nice oruç tutanlar vardır ki, tuttukları oruç neticesinde, açlık ve susuzluktan başka karları yoktur" diyerek bu konuda uyarıda bulunmuştur.