6 Şubat 2023… Kahramanmaraş’ın tarihine acı bir kazı gibi düşen bu gün, hepimizin hayatını geri dönülmez şekilde değiştirdi. Aradan geçen iki buçuk yıl, aslında çok şey öğretti bize: Dayanışmanın gücünü, sabrın sınırlarını, umudun ne kadar kıymetli olduğunu… Ve elbette yaşadığımız şehri yeniden ayağa kaldırmanın ne denli büyük bir sorumluluk olduğunu. Bugün hâlâ binlerce Maraşlı, konteynerlerde yaşıyor. Şartlar zamanla iyileştirilmeye çalışılsa da bu alanların sınırlı fiziki yapısı, uzun vadede sürdürülebilir değil. Aileler dar alanda yaşama tutunmaya çalışırken; çocuklar, gençler, yaşlılar hep birlikte yeni bir hayatı bekliyor.
Deprem sonrası başlatılan yerinde dönüşüm projeleri, halk için önemli bir umut kaynağı oldu. Kendi evini kendi mahallesinde, kendi parselinde yeniden inşa etme fikri, insanlara bir nebze olsun güven verdi. Birçok kişi projelerini hazırladı, müteahhitlerle anlaştı, ruhsat için başvurdu. Ancak elbette böylesine büyük bir yıkımın ardından inşa süreci de kolay olmuyor. Özellikle bazı bölgelerde ruhsat işlemlerinin yavaş ilerlemesi, projelere başlama süresini uzattı. Müteahhitlerin maliyet artışları nedeniyle geri adım attığı durumlar yaşandı. Beklemek zorunda kalan vatandaşların sayısı azımsanmayacak kadar fazla.
Bu noktada, belediyelerin ve ilgili kurumların çabalarını da göz ardı etmemek gerek. Geniş bir yıkım alanında, aynı anda yüzlerce projeyi yürütmek kolay değil. Yetkililer de ellerindeki kaynaklarla süreci yönetmeye çalışıyor. Ancak burada daha etkili bir iletişim, sürecin en azından halk tarafından daha anlaşılır ve takip edilebilir olmasını sağlayabilir. “Ne zaman başlayacak?”, “Neden bekliyoruz?” gibi sorulara açık cevaplar verilmesi, halkın da sabrını diri tutabilir.
YALNIZCA KONUT DEĞİL, YAŞAM ALANI DA İNŞA EDİLMELİ
Yeni yapılan konutlarla birlikte bir başka önemli konu da göz önünde bulundurulmalı: Mahalle ruhu. Binalar yeniden yapılırken, komşuluk ilişkilerinin, çocuk oyun alanlarının, okulların, kültür-sanat merkezlerinin, yani sosyal hayatın da yeniden kurulması gerekiyor. Sadece betonarme yapıların yükselmesi, bir şehir inşa etmek için yeterli değil. Bu noktada yapılacak her küçük dokunuş, kent yaşamının kalitesine büyük katkı sağlayabilir. Belediyelerin bu konuda da planlı çalışmaları olduğunu, bazı bölgelerde park, sosyal tesis gibi projelerin eşzamanlı yürütüldüğünü görüyoruz. Ancak bu çabaların daha geniş alana yayılması ve vatandaşla daha sık paylaşılması, güven duygusunu artıracaktır.
KONTEYNER YAŞAMINA DAİR KÜÇÜK DOKUNUŞLAR, BÜYÜK ETKİLER
Konteyner kentlerde yaşam hâlâ devam ediyor. Bu bölgelerde yapılan iyileştirmeler, sosyal alanlar, çocuk oyun parkları, ortak kullanım alanları önemli. Yine de özellikle yaz aylarında yaşanan sıcaklık sorunu, elektrik altyapısı, hijyen gibi konularda daha fazla destek ve çözüm ihtiyacı var. Bu konuda belediyelerin, STK’ların ve gönüllü grupların iş birliğiyle yaptıkları çalışmalar oldukça kıymetli. Küçük dokunuşlar, burada yaşayan ailelerin moralini yüksek tutmak açısından büyük fark yaratıyor. Özellikle çocuklara yönelik sosyal etkinlikler, psikolojik destek faaliyetleri ve eğitim desteği bu geçiş sürecinde hayati önem taşıyor.
Bu yazının amacı bir kurumu, bir kişiyi suçlamak değil. Çünkü bu süreçte herkesin elinden geleni yapmaya çalıştığına inanıyorum. Ancak gerçek şu ki, halkın yaşadığı zorlukları daha hızlı, daha yakından gören bir yönetime ihtiyaç duyuluyor. Yerel yönetimler ile vatandaşlar arasında kurulacak daha şeffaf, katılımcı ve sürekli bir iletişim, bu sürecin sağlıklı ilerlemesini sağlayabilir. Örneğin, düzenli bilgilendirme toplantıları, mahalle bazlı danışma birimleri, vatandaş temsilcileriyle yapılan istişareler, hem yükü hafifletir hem güveni artırır. İnsanlar en çok, neler olup bittiğini bilmediklerinde kaygılanır. Bu iletişim sağlandığında sabır da, umut da daha sağlam olur.
Kahramanmaraş büyük bir sınav verdi, hâlâ da veriyor. Ancak bu şehir, tarih boyunca ne zorluklar gördü; hepsini aşmayı bildi. Bugün de yine birlik, dayanışma ve anlayışla yaralar sarılmaya devam ediyor. Belediyeler, kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve halk el ele verdiğinde, bu zorluklar da aşılacaktır. Her yeni yapılan bina, sadece bir ev değil; içinde umut büyüyecek bir yuvadır. Yeter ki biz o umudu hep birlikte canlı tutalım. Çünkü bu şehir bizim. Ayağa kalkacaksa da yine birlikte kalkacağız.