Halil İnalcık Hoca, Türkiye’nin yetiştirip, dünyaya armağan ettiği bir bilim çınarıydı... Uluslararası, evrensel ölçütlere göre Osmanlı Tarihini zirveye taşımış bir bilim adamıydı.100 yaşına kadar konuştu, yazdı, söyleşi yaptı…
İşte Halil hocanın kaleminden; Türk tarihinden bilinmeyen gerçekler…
Mustafa Kemal’i Anadolu’ya İstanbul Hükümeti gönderdi
I. Dünya Savaşı’ndan sonra İttihâd ve Terakki düştü; bütün kötülüklerin İttihâd ve Terakki’den geldiği düşünüldü. O zaman sarayın dikkati Mustafa Kemal’e döndü, Mustafa Kemal’i Anadolu’ya gönderdiler. İzzet Paşa’da Atatürk’ü destekliyordu. Pontus kargaşası dolayısıyla onu Samsun’a gönderdiler.
Enver-Mustafa Kemal rekabeti
Enver-Mustafa Kemal... Memleketi kurtarmak iddiasında olan iki genç subay... Yöntemleri de farklı değil. O zaman Enver gözde idi, padişahın kızıyla evlendi, harbiye nazırı oldu. Fakat Mustafa Kemal de aynı sıralardan geliyor, Enver’in rakibi… İki parlak Osmanlı subayının Türkiye’yi kurtarmak için rekabeti... O kadar ki, Mustafa Kemal, Anadolu harekâtını kontrol altına aldığı zaman (yani Sakarya’dan önce) Enver, Orta Asya’dan Kafkasya’ya geldi, Mustafa Kemal başarısız olursa Kurtuluş Savaşı’nın başına geçmek umuduyla. Sakarya dönüm noktasıdır; Mustafa Kemal Sakarya’yı kazanınca Enver çekildi, gitti.
Kriz, İnönü’yü gözden düşürdü
Ata, yakınları ile Yalova’ya giderdi; Fethi (Okyar) Bey filân... Fethi Bey’in parti kurması orada kararlaştırıldı (Serbest Fırka). 1929-1930 dünya ekonomi buhranıyla birlikte Türkiye’de de sefalet hüküm sürüyor. Ekonomik kriz geldiğinde İnönü gözden düştü. Fethi Bey’e Atatürk, “Sen bu partinin başına geç.” diyor. Atatürk’ün bir sözü var: “Ben diktatör değilim, ama Türkiye’yi kalkındırmak için sıkı bir idare uyguluyorum, benden sonra bir diktatör gelmesin.” Atatürk o zaman partiler demokrasisine geçmeyi düşündü, Fethi Bey’in partisinin arkasındaydı ve İnönü’ye karşı olduğu için gelenekçi kitle yeni partiyi fırsat bilerek onun arkasında çoğunluk oluşturdular
27 Mayıs, albayların darbesi
DP’yi destekleyenler, bürokrasiden gelmeyen insanlardı, yani memur sınıfını temsil etmiyordu. Bürokratlar, maaşlarının enflasyonla değer kaybetmesini istemez, 1957’den itibaren enflasyon başladı. Menderes ve ekibi iktidarı ele aldıkları zaman İnönü’nün maaşları koruyan sıkı para politikasını terk ettiler, piyasaya bankalardan para akıttılar; köylüye bol bol kredi verildi ve bu çok büyük değişiklik yaptı. Köylü traktör almaya başladı, üretim arttı, hakikaten DP dönemi bir dönüm noktasıdır. Eski Osmanlı’dan gelen paşalar devri ve sıkıyönetim devri kapandı. Piyasaya, köylüye bol kredi enflasyonu getirdi. Enflasyon tabii memurların maaşlarını düşürdü, bürokratlar arasında subaylar da var. Tüm bürokratlar böyleydi; ama halk memnundu. DP din politikasında da müsamahalı bir politika güdüyordu. 27 Mayıs darbesi, devrimi, ne derseniz deyin, albayların yaptığı bir darbeydi.
Türkiye’de devletten geçinenlerle halk çatışıyor
Aslında Türkiye’de birbiriyle çatışan iki menfaat grubu var; birisi 1960 darbesini yapan bürokratlar, devletten geçinen sınıf; öbür tarafta onun dışında köylü, işçi, emeği ile çalışanlar. Bunlar daima seçimlerde karşı gruplardır. Son seçimlerde, Ecevit kuşkusuz bürokratlarla hareket eden, bürokratları temsil eden bir başbakandı, onların sloganını benimsiyordu: “İrtica var.” Çok abarttılar, bu abartma sonucu ne oldu? DP’nin 1950’deki gelişi gibi büyük bir çoğunluk AKP’yi iktidara getirdi. Benim bir tarihçi olarak yorumum budur. Tarihimizde 27 Mayıs bir dönüm noktasıdır, idamları unutmuyor halk. Sonradan halk ne yaptı? Menderes’in abidesini diktiler.