EURO 2016’da milli takımımız, Türkiye’yi ayağa kaldırıp, tarih yazmayı bekleyen 78 milyonu hayal kırıklığına uğrattı. Beklentiler o kadar yüksekti ki kötü sonuçlar neticesinde eleştirilerde o kadar ağır oldu.

Turnuvada mücadele eden genç takımlar arasında millilerimiz genç oyuncuları ile üçüncü sırada idiler. Ama işin garibi ay yıldızlı forma ile sahaya çıkıp mücadele etmeyen, koşmayan milli duygudan uzak, sahada Fransa’ya tatile gelmiş gençlerden oluşmuş bir takım vardı.

 Sporun hangi dalı olursa olsun içinde hırs olmayan profesyonellik başarı getirmiyor. Bir sporcu amatör ruh ve inançla mücadele ederse ülkesinde ve uluslararası platformda formasını gururla temsil eder.

Bir de oyunculara Fransa bileti aldıklarından dolayı UEFA tarafından verilen 500 bin Euro prim olayı da gündemde…  Eksik ödendiğinden dolayı futbolcuların motivasyonu bozulup, sahada başarılı olamıyorlar söylentileri var. Fransa’ya gelirken uçakta huzursuzluk olduğu ve tartışma çıktığı konuşuluyor. Meşin yuvarlak ile buluşmadan yapılan pazarlıklar toplum vicdanını incitiyor.

Prim olayını masaya yatırdığımızda şampiyonluk halinde; İtalya’ya 250 bin Euro, Fransa’ya 300 bin Euro, İspanya’ya 270 bin Euro, milli takım oyuncularımıza ise 700 bin Euro prim vaat edilmiş. Sonuç ortada para kupayı getirmiyor. Ulusal ruh ve inanç olmazsa her şey kâğıt üzerinde kalıyor.

Gelelim Arda Turan'a yapılan protestolara ve Fatih Terim’in ailesine yapılan çirkin saldırılara; bunlar kesinlikle tasvip edilemez. Kırıp - dökmek ne kadar kolay geliyor bizlere… Hoşgörülü, yapıcı davranmanın bir erdem olduğunu kavradığımız zaman, her alanda başarılara imza atacağımızı unutmayalım…

Yaşanılan bu olumsuzluklara rağmen enseyi karartmamak gerekiyor. Görülen eksikler masaya yatırılıp milli takımda gerçekçi bir revizyon yapılması gerektiğini düşünüyorum. Fransa dönüşü ay yıldızlı formayı hak edecek oyuncularla; geleceğin Türk futboluna yeniden şekillendirmek için atılacak adımlara sporseverlerin de gönülden destek vereceklerine hiç şüphem yok…