Kahramanmaraş, Anadolu'nun en kadim şehirlerinden biri olarak, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış zengin bir tarihi mirasa sahip. Binlerce yıllık geçmişiyle dikkat çeken bu şehir, arkeolojik buluntuları, tarihi yapıları ve kültürel zenginliğiyle, geçmişten günümüze uzanan bir köprü görevi görüyor. Hititler, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi büyük imparatorluklar, bu topraklarda hüküm sürdü ve ardında silinmez izler bıraktı. Şehrin her köşesi, bu medeniyetlerin sanat, mimari ve kültür anlayışını yansıtan eşsiz eserlerle doluyken, en önemli eserlerden biride Maraş Aslanı olarak biliniyor.

Maras Aslani 1886

MİLATTAN ÖNCE 810-783 YILLARINA AİT

Geç Hitit Dönemi heykeli olan Maraş Aslanı, Milattan Önce 810-783 yıllarına ait olup, 1882’de Amerika’da yayınlanan, ‘Misyonerlerden Haberler" isimli dergide "Antiqiuties at Marash, Central Turkey" adındaki makaleyle bilim dünyasına tanıtıldı. III. Halpuruntaş dönemine ait olan ve üzerinde Anadolu hiyerogliflerinin yer aldığı aslan heykeli, 41 cm yüksekliğe, 73 cm uzunluğa ve 23 cm genişliğe sahip.

ANAVATANI KAHRAMANMARAŞ’A DÖNÜŞÜ 127 YIL SONRA GERÇEKLEŞTİ

Bu eşsiz eser, 1883 yılında, Maraş Kalesi'nde Carl Humann ve Otto Puchstein liderliğindeki bir arkeolojik kazı ekibi tarafından keşfedildi. Keşfinden sonra 1886 yılında İstanbul Arkeoloji Müzeleri'ne bağlı Eski Şark Eserleri Müzesi'nde sergilenmeye başlanan heykel, uzun bir süre İstanbul'da kaldı. Maraş Aslanı'nın anavatanı Kahramanmaraş’a dönüşü 127 yıl sonra gerçekleşti. Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın onayı ile gerçekleşti. 30 Ağustos 2013 tarihinde, Kahramanmaraş'a getirilen heykel, Kahramanmaraş Arkeoloji Müzesi'nde ziyaretçilere sergilenmeye başlandı.

Maras Aslani 1886 2

ASUR SANATININ ETKİSİNİ GÖSTERİYOR

Maraş Aslanı heykeli, yuvarlak şekilde her yönden oyulmuş kafa kısmı ile dikkat çekiyor. Asur sanatının etkisini gösteren bu özel işçilik, gözlerin, kulakların ve burun kısmının belirgin olarak işlenmesiyle kendini gösteriyor. Heykelin boynunu çevreleyen yeleler, elmas motifiyle süslenerek sanata derinlik kazandırılmıştır. Açık olan ağız kısmında altlı üstlü sıralanan dişler ve en uzun olan alt ve üst dişlerin birbirine teması, heykelin etkileyici detayları arasında yer alıyor. Heykelin ön ayakları yanlardan ve önden derin kabartma ile oyulmuş, pençe ve parmaklar belirgin bir şekilde işlenmiştir. Arka ayaklarda görülen kıvrılan kuyruk yalnızca yandan oyulmuş olup, bu detay da eserin zenginliğini ortaya koyuyor. Sol tarafında hiyeroglif yazının bulunduğu heykelin bu kısmı da derin kabartma tekniğiyle işlenmiştir. Muhtemelen ilk bulunduğu konumda sağ yüzeyi bir kapıya veya başka bir heykele yaslandığı için, sağ tarafı ve arka kısmı işlenmemiştir.

Kahramanmaras Museum Löwe

MARAŞ ASLANI ÜZERİNDEKİ METİN

Heykel üzerindeki hiyerogliflerde Gurgum krallarının soy ağacından şu şekilde bahsediliyor; “Ben Prens Halparuntaş, Gurgum şehrinin kralı, Vali Layamaş’ın ilk oğlu, Kahraman Halparuntaş’ın torunu, Cesur Muvataliş’in torun çocuğu, Prens Halparuntaş’ın torununun  torunu, Kutsanmış Muaviş’in torununun torun çocuğu, Büyük Layamaş’ın torununun torununun  torunu, Vali Layamaş’ın soyundan, Tanrılar tarafından sevilen, Halkın tanıdığı, uzak ülkelerde bilinen, Yüce ve lütufkâr kral beni ve atalarımı seven tanrılar, Beni babamın tahtına oturttular, Harap olmuş yerleri tekrar ayağa kaldırdım, Tarhunzaş ve Ea’nın izniyle bu şehirleri ihya ettim.”

Editör: Çağatay Gedik