Kadınlar, yaratılış itibari ile hassas özel canlılardır. onları bu denli hassas ve özel kılan bir çok özelliğe sahiptirler. Ancak bizim toplumumuz ve bir çok toplum göz önüne alındığında kadınlara yeterince önem verilmediği gözlemlenmiştir. Oysaki bir toplumun var oluşunun temelini annelik vasfı ile yine kadın üstlenmektedir.
Bugün ne yazık ki ülkemizde, milyonlarca kadın hiçbir ekonomik gücü, sosyal güvencesi, kendisine ait yüz liralık bile bir geliri olmadan; erkek egemen bir düzen içerisinde hayatlarını sürdürüyorlar. Yaşadığımız çağın en temel güç ve özgürlük faktörünün de para olduğu gerçeğini işin merkezine koyarak konuya baktığımız zaman, karşımıza çıkan tablo çok büyük bir dram ve bizler için utanç vesikasıdır.

Kadın toprak gibidir; ekersin, işlersin, emek edersin ve o sana tekrar fazlası ile dönüş yapar. önemli olan bu toprağı iyi kullanmak değerini bilmek ve heba etmemektir. Gelişmiş ülkelerin toplumsal yaşantılarına bakıldığı zaman kadınlarının erkeklerle aynı haklara hem sözde hemde hukukta sahip oldukları gözlemlenmiştir. Yani kadın hakları kağıt üstünde bir sözleşme gibi kalmamıştır. En büyük kadın hakkı ise kadının, küçük bir kız çocuğu iken okutularak bir meslek sahibi olmasıdır. öyle ki bu onun hayattaki tek dayanağı ve en büyük gücü olacaktır. Kadının ekonomik özgürlüğünün olması onun sadece para kazanması anlamına gelmemektedir. Kadınların ekonomik özgürlükleri onların hayatlarına sunulmuş en büyük nimettir. Hatta onlarla kalmayıp yetiştirdikleri evlatları da bu nimetten nasiplerini alırlar. Toplumun kanayan yarası olan kadına şiddeti kadının ekonomik özgürlüğü bir nebze olsun kısıtlar.