Tarım Bilim Tarihi kitabını (bk. Nobel Yayınları) yazarken Osmanlı ve diğer coğrafyalarda tarım üzerine yazılan eserleri inceleme fırsatım oldu. İlgincime giden konu şuydu: İbn Avvam tarafından XII. Yüzyıl ortalarında yazılmış bir tarım kitabı yaklaşık üç yüz yıl sonra Muhammed b. Mustafa b. Lutfullah tarafından 1590 tarihinde Türkçeye çevrilmişti.

Bu noktada iki soru aklıma takılmakta: Birincisi, bu tür bilimsel eserler Osmanlı coğrafyasında yazılıp diğer coğrafyalarda çevrilmesi gerekirken neden tersi olmuştu? İkincisi döneminin en önemli tarım kitabı neden bu kadar geç Türkçeye çevrilmişti?

Osmanlı Devleti’nde bilimin neden Endülüs’teki kadar gelişmediği üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur.

Elbette bu konuda farklı yaklaşımlar olacaktır! Ama 300 yıl sonra bir eseri çevirmek hele hele MS 1500’de Batıda yeni eserler ortaya konulurken (örnek Herrara 1513’te Genel Tarım kitabını yazdı) nasıl izah edilebilir?

Bu bilimsel gecikme neden olmuştu? Veya farklı bir Müslüman toplulukta bu olumlu gelişmeler nasıl olmuştu?

Konuya girmeden bu önemli kitap hakkında kısaca bazı bilgileri paylaşayım.

Sahnede kalanlar

ibn Avvam’ın Felāḥat-Nāme’sı (Kitâbü’l-Filâha) Endülüs’de (Bugünkü İspanya’nın güney kısmı) İbn Avvam tarafından XII. Yüzyıl ortalarında yazılmıştır. Daha sonra yaklaşık üç yüz yıl sonra Muhammed b. Mustafa b. Lutfullah tarafından 1590 tarihinde Terceme-i Kitabü’l Filâha adıyla Türkçeye tercüme edilmiştir (bk Notlar 5.1). Eserin Orta çağdaki değeri dikkate alındığında Türkçeye çevirmede bir gecikmenin olduğunu söylemek mümkündür. Her sayfada 22-23 satır bulunan bu eser 229 sayfadır (varak).

İbn Avvam tarafından yazılan Felāḥat-Nāme yazıldığı dönemden sonra da etkileri süren önemli bir kitaptır. Bilim tarihi uzmanı Seyit Hüseyin Nasr’a göre (2006) Endülüste yazılmış en ünlü tarım risalesi İbnü’l-Avvâm’ın el-Filâḥa’sıdır. Benzer şekilde bazı yazarlara göre de XII. yüzyılda tarım ve hayvancılık üzerine o güne kadar yazılmış en kapsamlı eser olan Kitabü’l-Filâha, yalnızca İslam dünyasının değil bütün orta çağ ilim âleminin en göze çarpan çalışması olarak kabul edilmektedir.

Endülüs’te tarım bilimi neden gelişti de daha büyük bir Müslümanları yaşadığı devletlerde (ör. Osmanlı Devleti) neden gelişmedi? Bu soruya Endülüsde bu gelişmeler nasıl oldu ile cevap bulmaya çalışalım.

İklim

Teşvik Edici Ortam: Endülüs hükümdarları, bilimsel ve entelektüel çalışmaları teşvik etmek için çeşitli önlemler aldılar. Bilim adamlarına maddi destek sağlandı, onlara yönetimde önemli pozisyonlar verildi ve bilimsel çalışmaları teşvik eden politikalar izlendi. Hükümdarlar arazilerini bazen botanik bahçelerine ve deneysel çiftliklere çevirerek bilim insanlarını himaye ettiler. Bu teşvik edici ortam, bilim adamlarının Endülüs'e gelmelerini teşvik etti ve yerel bilim adamlarının yetişmesini sağladı.

Hoşgörü ve Çok kültürlülük: Endülüs, farklı kültürlerin, dinlerin ve fikirlerin bir araya geldiği bir bölgeydi. İslam hükümdarları, Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar arasında hoşgörülü bir ortam sağladı. Bu hoşgörü ortamı, bilim ve entelektüel etkileşim için uygun bir zemin oluşturdu. Farklı dinlerden ve kültürlerden bilim insanları, bilgi ve fikirlerini paylaşabildiler.

Coğrafya: Endülüs’ün, iklim ve toprak yapısı, su kaynakları tarımın gelişmesi için oldukça uygundu. Birçok araştırıcı tarafından coğrafyanın kalkınma ve gelişmede etkisi çok tartışılmış bir konudur.

Haftaya bu konuya devam edelim. Bilim tarihine ilgi duyuyorsanız bu yazılar yanında Tarım Bilim Tarihi kitabını (bk. Nobel Yayınları) okumanızı öneririm.

Son söz: Kuru övgüler gerçeğin önünde engeldir.

Not: Tüm okuyucuların Ramazan Bayramı’nı tebrik ederken bayramın insanlığa sağlık ve huzur getirmesini dilerim.