Tarih, zalimlerin gölgesinin sonsuza kadar uzayamayacağını fısıldar bize. Çarkı döndürür; bir gün mutlaka hakikatin ışığı, zulmün karanlığını yarar. Filistin’in kanayan yarası da bu tarihsel ritmin dışında değil. 40 yıllık periyodik döngüler, adeta kaderin çizdiği bir harita gibi:
1907: Siyonist hareketin Osmanlı topraklarında filizlenmeye başlaması.
1947-48: BM’nin taksim planı ve İsrail’in kuruluşuyla başlayan trajedi.
1987: Birinci İntifada’nın ateşi ve Filistin halkının onurlu direnişi.
2027: Üçüncü çeyrek asrın tamamlanacağı bu yıl, belki de işgalin son perdesinin yazılacağı bir milat olabilir.
Ahmed Yasin’in dediği gibi, bu döngüler İsrail’in istikrarsızlığının habercisi. Kur’an’ın şu ayeti ise tarihin tekerrürüne ışık tutuyor: “Zulmedenler nasıl bir akıbete uğrayacaklarını yakında görecekler!” (Şuara, 26:227).
Yirmi birinci yüzyıl, Müslüman devletlerin yeniden dirilişine tanıklık ediyor. Türkiye’nin SİHA’ları, milli füze sistemleri ve elektronik harp kabiliyetleri, bölgedeki dengeyi değiştiriyor. Diplomatik cephede ise Kudüs’e sahip çıkan tutumlar, İsrail’i giderek daha fazla izole ediyor. Pakistan’ın BM’deki kararlı duruşu, Katar ve Suudi Arabistan’ın Suriye’nin yeniden inşasına destek vermesi, bölgedeki İran-İsrail eksenini zayıflatıyor.
Suriye’deki gelişmeler ise ayrı bir denklem. Türkiye’nin askeri varlığı, İsrail’in kuzeyinde yeni bir cephe açabilir. Pakistan ve Azerbaycan’ın askeri iş birliği, İslam dünyasının Filistin’e verdiği desteği somutlaştırıyor. Tüm bu gelişmeler, 2027’yi İsrail’in tecrit edildiği, Filistin’in özgürlüğünün konuşulduğu bir yıl haline getirebilir.
Hamas ve İslami Cihad’ın roket teknolojisindeki ilerleme, İsrail’in “yenilmezlik” mitini sarsıyor. Genç Filistinliler ise dijital aktivizm ve örgütlü mücadeleyle işgalin psikolojik duvarlarını yıkıyor. Artık Filistin davası, yalnızca bir toprak meselesi değil; insanlığın vicdanına seslenen bir adalet mücadelesi.
Ne Yapılmalı?
Ekonomik Baskı: İsrail’i destekleyen şirketlere karşı küresel boykot kampanyaları yaygınlaştırılmalı.
Hukuki Mücadele: Uluslararası platformlarda Filistin’in meşru hakları savunulmalı.
Askeri ve Teknolojik İş Birliği: Müslüman ülkeler, savunma sanayii alanında ortak projeler geliştirmeli.
Âl-i İmran Suresi’ndeki şu ayet, umudun sönmemesi gerektiğini hatırlatıyor: “Eğer sabrederseniz, bu sabır mutlaka Allah’ın yardımıyla sonuçlanacaktır.” (3:125).
2027, belki de bu yardımın tecelli edeceği yıl olacak. Unutmayalım ki, tarihi değiştiren yalnızca zaman değil, insanların ortak iradesidir. Filistin’in özgürlüğü, bu iradenin zaferiyle gelecek.
Yazımızı Abdürrahim Karakoç'un o unutulmaz mısralarıyla noktalayalım:
“Fil Çoğalsın,
Ebabilden umut kesilmez.
Firavun azsa da,
Nil’den umut kesilmez.
Zalimler ölmüyor diye ye’se kapılma.
Sabret hele,
Azaril’den umut kesilmez!