Demokratik ülkelerde, seçim ile iktidara gelmiş ve demokrasinin en temel teamüllerinden biri olan seçimlerin zamanında yapıldığı ülkelerde, yirmi yılı aşkın bir siyasi partinin iktidarda kalması oldukça zordur.

Bunun başlıca sebepleri, fikri ve zihni yorgunluk, küresel dünyanın hızlı şekilde değişmesi, yeni neslin, yeni kuşağın farklı bakış açıları, eskiyen çehreler, eskiyen sloganlar. Oysa yeni her zaman revaçtadır.

Yeni bir duruş, yeni bir bakış, halkın manevi değerlerine saygılı söylemler, halka yakın, halktan liderler ile iktidara gelen AKP, iktidarda yirmi yılını geride bıraktı.

Peki bunun sırrı neydi? Başarılarla dolu bir yirmi yıl mı geçirdi? Sürekli kendini yenileyip, çağa zamana hep ayak mı uydurdu? Şeffaf, demokratik bir yönetim ile hukukun üstünlüğü ilkesine sadık mı kaldı? Yolsuzluk, hırsızlık olmadı mı? Ekonomi yönetimi her zaman çok mu başarılıydı?

Öğretilmiş slogan ve söylemler ile popülist yaklaşımı bir kenara bırakırsak, AKP ilk on yılında oldukça başarılı işlere imza attı. Gerek ekonomik, gerek sosyal konularda halkla bütünleşti. Halkı dinledi. Gün geçtikçe de halk tabanındaki desteğini arttırdı.

Bilahare geçen üç beş yıl Osmanlı İmparatorluğundaki fetret devri diye nitelenen duraksama dönemine girmiş, son birkaç yılda en sağlam yandaşlarının dahi kendi içinde acaba? Sorularını sormasına neden olmuştur.

Ardı arkası kesilmeyen yolsuzluk iddiaları, yerel yönetimlere ve hatta en basit devlet kurumlarına kadar nüfus eden adam kayırmacılık, siyasi telkin ve yönlendirmeler, kurumların siyasallaşması, devlet ile iktidarda olan siyasi partinin iç içe geçmesi, güven arz edilmeyen kurumlar, devletin temel taşlarından olan hukuk ve adalet mekanizmasının yara alması, ötekileştirmeler, banal ve seviyesi düşük siyaset dili.

Bahsettiğimiz üzere demokratik teamüllerin uygulandığı, gerçek demokrasinin var olduğu ülkede, bahsettiğimiz hususlardan sadece bir tanesinin var olması bile o siyasi iktidarın koltuğunu sallaması gerekirken, AKP önümüzdeki seçime yine çok güçlü giriyor.

Bunca yorulmuş, yıpranmış, töhmet altında bırakılmış, üzerinde pek çok soru işareti bulunan AKP’nin hala iktidarda olması ve önümüzdeki seçime güçlü giriyor olmasının tek bir sebebi var. Yetersiz muhalefet.

Muhalefet, bir yarışta rakibini zorlayan, daima daha iyisini daha güzelini yapmak zorunda bırakan, daha şeffaf, daha dürüst, daha başarılı kılan en büyük etkendir. Yarışın olmadığı yerde başarı olmaz. Muhalefet olmadığı yerde köhnelenmiş zihniyet, uyuşuk beden vardır.

Seçime üç beş ay kaldı. Hala Millet ittifakının adayı belli değil. Halk nezdinde yapılan tüm anketler Mansur YAVAŞ dese de ittifak buna kulaklarını tıkıyor. Belirlenecek aday kazanırsa  Cumhurbaşkanı görev ve sorumlulukları belli değil. Yetki karmaşası var. İçişleri, Dışişleri bakanlıkları, sorumluluk ve görev alanları belli değil. Dış işlerinde nasıl bir politika belirleneceği, ekonomide nasıl bir yol izleneceği deklare edilmiyor. İyi parti içindeki Yavuz Ağıralioğlu gibi şahin kanat ile CHP içindeki ulusal sol nasıl bir araya gelecek? HDP ittifakın neresinde açık ve net bir tutum yok.

Millet ittifakı, namı diğer altılı masa bunca toplantıyı neden yaptı, şu ana kadar ne konuştular, hangi konularda mutabık kaldılar bilinmiyor. Bilinen gerçek ise, aday belirlemede de, gerçekçi hedef, plan ve proje sunumunda da çok geç kaldılar.

Tüm bu hususlar aslında geçen yirmi yılın özeti. Neden ve nasıl bir siyasi parti 20 yıl iktidarda kalır sorusunun cevabı.

Yetersiz muhalefet…