Bilgi toplumu mu yoksa hoşgörü toplumu mu? Son yıllarda sık sık duyduğumuz hoşgörü kavramının sınırları artık belirginleşiyor; bu olgunun ayakları yere basmaya başlıyor.

Gelişen dünya olayları, millet olarak etrafımızı çepeçevre kuşatan sosyal ve kültürel olaylar Anadoluda yaşayan insanları sahip oldukları değerleri tekrar incelemeye çağırdı. Kent merkezli yaşanan hayatın sunduğu mekanların yeni ahlaki modellerle yarınlara taşınması önümüzde duran bir sorun oldu. Dünden taşıdığımız ahlaki kavramlarımızdan HOŞGÖRÜ bu anlarda en çok gündemde yer aldı. Nedir hoşgörü? Sınırı var mıdır? İnsanların kendilerinden başlayarak kainata gösterecekleri ihtimamın dengesi ne olmalıydı? Bu ve benzeri soruları cevaplandırmaya yönelik kitaplar yayınlandı. İşte bu kitaplardan dikkatimi çeken NEBEVİ HOŞGÖRÜ den bahsetmek istiyorum.

Sayın Yusuf Ziya Keskin tarafından "bilhassa günümüzde insanlar, birbirlerinin hukukunu daha çok çiğnemekte, birbirlerine karşı daha çok acımasız olmaktadır. Böyle olunca sevgi ve şefkat duyguları körelmekte ve insanlar birbirlerini anlamaz hale gelmektedirler. İnsanların birbirlerine müsamaha göstermesi için bazı prensiplerin herkesce benimsenmesi gerekmektedir. Bu prensiplerin en mükemmelini Peygamberimizde görmekteyiz. O'nun hayatında, insanlara ışık tutacak pekçok örnek davranış vardır. Bugün insanlık, O'nun prensiplerini öğrenmeye ve yaşamaya daha çok muhtaçtır... Hoşgörülü olmak için neler yapılmalıdır? Amacımız, insanlar arasında azalan sevgi ve barış ortamının, Rasûlullah'ın (s.a.v) örnek hayatından bazı sahneleri gözler önüne sermek suretiyle, yeniden tesis edilmesine yardımcı olmak ve hoşgörü ortamının oluşmasına katkıda bulunmaktır" (sh. 10) biçimiyle ele alınan konunun hayatımızda önemli bir yere sahip olacağı ortadadır. Yedi bölüme ayrılan kitab değişik başlıklarla okurlarını beklemektedir. Özellikle 59. sh. de yer alan bilgileri dikkatlerinize sunarken hayırlı okumalar dilerim.

NEBEVİ HOŞGÖRÜ, Yrd. Doç. Dr. Yusuf Ziya Keskin, Timaş Yayınları, İstanbul,