Arkadaşlarım benim futbola olan ilgisizliğimden şikayet ederler. Özellikle derbi maçlarda televizyonlar karşısında hop oturup, hop kalkan dostlarıma şaşkınlıkla bakarım. Nedense, ülkemizde kimin şampiyon olacağı beni fazla ilgilendirmiyor. Ama lig takımlarımızın Avrupa maçları ve milli takımımızın uluslar arası karşılaşmaları olduğunda bir başka oluyorum. Gerektiğinde sarı kırmızı, gerektiğinde sarı lacivert, ara sıra kara kartal, bazen de rengim bordo mavi diyorum. Hele kırmızı beyaz denince akan sular duruyor. Hiç unutmam;20 Ekim 1993 tarihinde Galatasaray'ın, Manchester United karşısında 2-0 yenik durumdan,3-3 skorla sahadan ayrılmasının sevinci Türkiyeyi ayağa kaldırmıştı. Geç saatlere kadar araçlarla ellerimizde Türk bayrağı ve sarı kırmızılı bayraklarla tur atmıştık.’Türkiye Türkiye ve cim bom bom tezahüratlarıyla seslerimiz kısılmıştı. Gece yarısı İstanbul'a gitmem gerekiyordu. Otobüse biner binmez yorgunluktan uyuya kalmışım. Gözümü Topkapı oto garında açmıştım. Elimi, Bond çantama attığımda soyulduğumu fark ettim…

Futbol yazarı Ercan Güven’in köşesinden güzel bir alıntı aldım. Çekoslovakya maçında Fenerbahçe-Galatasaray-Beşiktaş formaları ile milli takımızı destekleyen gurbetçilerimizin fotoğrafının altında spor yazarınız duygularını çok güzel dile getirmiş:

Prag’daki tribün manzarasıdır.
O muhteşem manzara.
İyi futbol, başarı, keyif, onur, kıvanç tamam da... Asıl ne bekleriz Milli Takım’dan?
Ortak hislerimizin kesişme noktası olmasını değil mi?
İster hüzün, ister sevinç... İster anlık, ister yıllarca... Milletin duygularını aynı odakta birleştirebilen, her türlü husumeti, çekişmeyi, rekabeti bir an, doksan dakika veya ömür boyu ikinci-üçüncü plana iten Milli Takıma Milli Takım derim ben.
Bu Milli Takım başarmıştır. Belgesi de Ters Köşeyi seve seve ona devrettiğim fotoğraftadır.

Fazla söze gerek yok.
Taziye evinde rahmetli(ler)den başkasına övgü olmaz. Çok da konuşulmaz.
Fotoğrafa bakın anlayın ne demek istediğimi.
Kızsak da küssek de evlattan ayırmadığımız Milli Takım, ulusça evlatlarımızı kaybettiğimiz şu en zor günlerimizde kucaklaşmamıza vesile olarak “birinci’ görevini yapmış, geleceğimizin karanlığına bir kibrit çakmıştır.
Dikkat edin; Çek’leri yendiği için değil... Kaybetseydik birlikte ağlayacaktı o formaların içindeki gençler.
Daha ne olsun.