Soğuk havaların etkisini göstermesiyle birlikte artan rahatsızlıkların en yaygını olan cilt hastalıkları vatandaşların şikayet ettiği konular arasında yer alıyor. Soğuk, havanın nemini azaltması sebebiyle deriyi kurutuyor ve kuru deri kaşıntıya sebep oluyor. Aynı şekilde temizlikte kullanılan temizlik ürünleri ve su ile temasın artması ile birlikte; egzama, uyuz, kaşıntı gibi birçok cilt hastalıkları kış aylarında daha sık gözleniyor. Konu kapsamında, Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi’nde görev yapan Deri ve Zührevi Hastalıklar Uzmanı Prof. Dr. Perihan Öztürk, bu gibi rahatsızlıkların oluşma sebepleri ve alınabilecek önlemlere ilişkin neler yapılacağı hakkında gazetemize bilgilendirmelerde bulundu. Öztürk, kış aylarında kuruluk ve kaşıntı yaşayan hastaların banyo alışkanlıklarını düzenlemeleri gerektiğini, banyo sıklığının haftada 2 kere, kısa süreli ve ılık su ile olması gerektiğini, kese, lif ve sabun kullanımının da ciltte kurumalara sebebiyet verdiğini belirtti. Dr. Öztürk aynı zamanda yapılacak olan işlemlerin büyük kısmının hekimler tarafından ya da hekim kontrolünde yapılması, merdiven altı diye tanımlanan yerlerden uzak durulması gerektiğini bildirdi.

M X2 S Fgh

KIŞIN HAVANIN SOĞUMASIYLA BİRLİKTE KAŞINTILI HASTALIKLAR ARTAR

Egzama rahatsızlığının da kış aylarında artış gösterdiğini söyleyen Prof. Dr. Perihan Öztürk; “Kışın havanın soğumasıyla birlikte kaşıntılı hastalıklar giderek artar. Kaşıntının yanında eş zamanlı olarak alerjik dermatit adını verdiğimiz atopik dermatit, seboreik egzama gibi egzamalar da artar. Bunun sebepleri olarak; soğuk hava, derinin kuruluğu, kapalı ortamlarda kalma, yünlü kıyafetlerin fazla olması, kuru ortamlarda kalma, banyo alışkanlıklarının kötü olması söylenebilir. Normalde yazın her gün banyo yapmayı deriniz normal kabul edebiliyor ama kışın her gün banyo yapmak aslında çok uygun değil. Peki nasıl banyo yapalım? Haftada ikiyi geçmeyecek şekilde, kısa süreli, çok sıcak olmayan, kese ve lifin olmadığı banyolar yapmak lazım. Bunun sebebi çok sıcak suyun derimizi kurutmasıdır. Çok sık banyo yapmak da derimizi kurutur. Derinin kuruması demek, kaşıntının artması ve kaşıntının tetiklediği deri hastalıklarının artması demek.

BULUNDUĞUMUZ ORTAMIN NEMLİ OLMASI GEREKİYOR

Atom egzaması bulunan hastalarda nelere dikkat edelim? Mutlaka bulunduğumuz ortamda kuruluğu ortadan kaldırmak için bulunduğumuz yerin nemli olması gerekiyor. Eğer sobalı ortamdaysak, suyun buharından ortam nemlensin diye sobanın üzerine mutlaka bir çaydanlık yani kaynayan bir su koymalıyız. Kaloriferli evdeysek de kaloriferin üzerinde bir ıslak havlu bulundurmak ya da kalorifer askılıkları içerisine su koyup o suyun buharının ortamı nemlendirmesini sağlamak lazım. Yünlü halı kullanmamak lazım, yünlü halı kullandığımız zaman; alerjiye zemin hazırlar, alerjik hastalıkları kolaylaştırır ve kuruluğu tetikler. Kışın yapılan en büyük yanlışlardan birisi yünlü kıyafetler giymek oluyor. Özellikle çocuklara çok yoğun bir şekilde yünlü kazaklar giydiriliyor. Fakat cildi hassas olan, cildi alerjiye yatkın olan çocuklarda yünlü kıyafetlerde intolerans vardır, tolere edemezler. Bu sebeple ciddi kaşıntılar ortaya çıkar. Bununla birlikte özellikle alerjiye yatkın olan bireylerin bulunduğu evlerde; yünlü halı, yünlü yorgan, yünlü yastık ve yünlü yatak da bulundurulmaması gereklidir. Söz konusu kaşıntı bulaşıcı değildir.

UYUZ VAKALARI DEPREM BÖLGESİNDE ÇOK DAHA FAZLA GÖRÜLÜYOR

Kışın artan hastalıklardan bir tanesi de uyuz. Bunun en büyük sebebi kapalı ortamlarda daha fazla bulunmaktır. Depremin de etkisiyle kapalı ve toplu ortamlarda bulunma oranımız oldukça arttı. Türkiye'de yaygın olarak bulunan uyuz vakaları sayısal olarak deprem bölgesinde çok daha fazla görülmeye başlandı. Uyuz bulaşıcıdır. Yakın temaslı bulunduğumuz kişilerden, yakın temasta bulunduğumuz kişilerin kullandığı eşyaların bizim tarafımızdan kullanılmasından bulaşan bir hastalıktır. Direkt derinin temizliğiyle ilişkisi yok maalesef. İşte ben her gün banyo yapıyorum uyuz bende neden oldu gibi bir soru sorulmaması gerekir. Çünkü bulaşıcıdır ve tedavisinde eğer hasta uyumu zorsa hem hekimi hem de hastayı zorlayan bir tedavi süreci geçirilir. Bir kişide uyuz görüldüyse tüm aile halkının tedavi olması lazım ya da aynı yerde kalan bireylerin tamamının tedavi olması lazım. Uyuz için eğer tek bir kişi bile uyuz için tedavi almamışsa rezervuardır yani o uyuz parazitini taşır. Aksi takdirde diğerleri düzelse bile tekrardan bulaşır. Bir nevi salgın hastalık gibi diyebiliriz. Kışın artan hastalıklar grubuna uyuzu koyabiliriz. Bunun haricinde yazın bir miktar daha rahatlayan, kışın oldukça artan bir hastalık yağlı egzamadır. Yağlı egzama; saçta kepeklenme, kaşlarda kepeklenme, burun kanatlarında kepeklenme, kulak içinde kepeklenme, gövde ön yüzünde kızarıklık ve kepeklenmeyle giden bir deri hastalığı. Bulaşıcı değildir ama kışın artma eğilimindedir. Yağlı egzama özellikle alkol, sigara tüketimi ile birlikte artar. Kışın soğuk havanın tetiklediği hastalık grubundadır.

SAYILARI GİDEREK ARTAN GÜZELLİK MERKEZLERİNDE NELER YAPILMALI, NELER YAPILMAMALI?

Güzellik merkezleri için denetimlerin yavaş yavaş arttığı bir dönemdeyiz. Çünkü güzellik merkezi adı altında merdiven altı olan çok fazla usulsüz yer var. Maalesef sayıları giderek çığ gibi artan merkezler açılıyor. Aslında deriye girişimsel olarak kabul edilen işlemler ya hekim tarafından ya da hekim gözetiminde yapılmalıdır. Yanlış uygulama sonuçlarında yan etkiler ile karşılaşılabilir. Mesela lazer epilasyon gibi. Her ne kadar IPL epilasyon yapılsa da lazer epilasyon deriye girişimseldir. Çünkü hekim, dermatoloji uzmanı, plastik cerrahi uzmanları haricinde deriyi bilmeyen kişilerce deriye yapılan her işlem zararlıdır. Sonrasında yan etki ve komplikasyon adını verdiğimiz sorunlarla bizim karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla deriyi bilmeyen kişilerin deriye müdahale etmesi doğru değil. Dermapen, saça yapılan iğnesel işlemler, PRP ve leke tedavisi adı altında yapılan bu gibi işlemlerin kesinlikle ve kesinlikle güzellik merkezlerinde yapılmaması gerekiyor. Bunlar hekim tarafından kontrollü olarak yapılması gereken işlemlerdir. Örneğin leke tedavisinde kullanılan iğneli işlemler görüyoruz. Bunlar lekeyi iyileştirmediği gibi aksine lekenin daha derine yerleşmesine sebep olur ve bizim tedavilerimizi güçleştirir. Bunun haricinde lazer, bölgesel zayıflama gibi işlemlerin güzellik haricinde medikal olarak kabul edilen aletlerle yapılan işlemlerin güzellik merkezlerinde yapılması uygun değildir. Bunların haricinde yapılacak estetik işlemler rahatlıkla güzellik merkezlerinde yapılabilir. Aynı şekilde yüze yapılan medikal cilt bakımlarının da yapılması uygun olmaz. Çünkü her cilt aynı işlemi istemez önce cildi tanımak ona göre ihtiyacı olanını vermek gereklidir. Kuru cilde yapılan işlemle yağlı ya da olgun bir cilde yapılan işlem aynı olmamalıdır. Dolayısıyla buna hekimlerin karar verip, hekim kontrolünde bir güzellik uzmanının uygulaması gereklidir. Bu da önemli bir konu çünkü yanlış tedavi ve yanlış cilt bakımı uygulandığında cildin yapısı değişir sonrasında sivilce, iz gibi şikayetlerle karşı karşıya kalınır. Özetle; kozmetik işlemlerin dışındaki medikale giren işlemlerin hekimler ya da hekim kontrolünde yapılması uygundur. Şu anda da Sağlık Bakanlığı bu işlemlerin sadece dermatologlar ve plastik cerrahları tarafından yapılması gerektiğine dair bir yazı yayınladı.

SAĞLIK BAKANLIĞI ONAYLI ÜRÜNLER KULLANILMALIDIR

Cilt için satın alınan ürünler eczane ürünleri olmalıdır. Sağlık Bakanlığı onaylı ürünleri cildimize kullanmamız gerekir. Bazı ürünlerde Tarım Bakanlığı Onaylı damgasını görüyoruz. İnsanlar bunu gördüklerinde güvenli sanıp ürünü alıyor ve kullanmaya başlıyor. Oysa ki sağlık ürünleri Tarım Bakanlığı’ndan ziyade Sağlık Bakanlığı ile alakalıdır. Zaten Sağlık Bakanlığı onaylı ürünlerin içerikleri de temizdir ve gönül rahatlığıyla kullanılabilir” ifadelerini kullandı.

Muhabir: Melisa Türkmen