1895 yılında Kahramanmaraş’ta dünyaya gelen Hayrullah, köklü Yasinzâde ailesinin bir ferdi olarak yetişti. Babası Yüzbaşı Hacı Ali Efendi, annesi ise Habibe Hatun’du. İlk eğitimini Maraş’ta tamamladıktan sonra Halep’te öğrenim gören, ardından İstanbul’da mühendislik eğitimi alan Hayrullah, sadece bir meslek adamı değil, aynı zamanda kalbinde bağımsızlık ateşi taşıyan bir vatanseverdi. İstanbul’daki siyasi faaliyetleri nedeniyle Sultan II. Abdülhamid döneminde Mısır’a sürgün edilse de, yılmadı. II. Meşrutiyet’in ilanıyla Halep’e dönerek öğretmenlik görevine başladı. Bir süre sonra Maraş’a dönerek eğitimcilik yaptı ve Tekke Şeyhi Selim Dede’nin üvey kızı Ayşe Hanım’la evlendi.
FRANSIZ İŞGALİNE KARŞI DİRENİŞİNDE ÖN SAFTA YER ALDI
Fransızların Maraş’a girişi üzerine ailesiyle vedalaşarak silaha sarılan Muallim Hayrullah, Elbistan’da temin ettiği silahlarla bir çete kurdu. Maraş-Antep hattında direnişe katılan Hayrullah, 7 Ocak 1920’de Bababurun mevkiinde Fransız birliklerine karşı verilen çarpışmalarda ön saflarda yer aldı. Çatışmalar sırasında baldırından ağır yaralanarak önce Pazarcık’a, ardından Antep’e götürüldü.
MARAŞ’A DÖNÜŞ VE ŞEHADET
Maraş’ın kurtuluşunun ardından sedye üzerinde şehre getirilen Hayrullah’ın yarası gün geçtikçe ağırlaştı. Alman Hastanesi’nde tedavi altına alınmasına rağmen yaşamını yitirdi. Ölümünün ardından şehirde, kendisinin Ermeni doktor Artin tarafından zehirlendiğine dair söylentiler yayıldı. Muallim Hayrullah’ın cenazesi, binlerce Maraşlının katıldığı büyük bir törenle toprağa verildi. Onun şehadeti, hem Maraş halkında derin bir üzüntü yarattı hem de bağımsızlık mücadelesinin sembol isimlerinden biri olarak tarihe geçti.