13 Haziran 1550 tarihi Mimar Sinan'ın deyimi ile "Kıyamete kadar yıkılmayacak" olan Süleymaniye Camii'nin temellerinin atıldığı gündür…
Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırılan Süleymaniye Cami muhteşem görüntüsüyle 459 yıldır görenleri etkilemeye devam ediyor.
Kanuni Sultan Süleyman günün birinde mimarbaşı Mimar Sinan’ı huzuruna çağırarak bir cami yaptırmak istediğini ve onu bu işle görevlendirdiğini söyler. Ne var ki Kanuni, caminin nereye yapılacağı yer konusunda kararsızdır ve istihare namazı ( Bir kişinin veya işin hayırlı olup olmadığını anlamak için abdest alınarak kılınan 2 rekât namaz) kılarak yatar. Rüyasında Hz. Muhammed’i (SAV) görür ve Hz. Muhammed Kanuni’yi boş bir arsaya götürerek caminin oraya yapılmasını ister, camiyi tarif eder. Ertesi sabah Mimar Sinan’ı tekrar huzuruna çağıran Kanuni, onu rüyasında kendisine gösterilen boş arsaya götürerek caminin oraya yapılmasını buyurur. Mimar Sinan aldığı buyruk üzerine yapacağı caminin planını Kanuni’ye anlatmaya başlar ki, Kanuni hayretler içerisinde kalmıştır. Zira Mimar Sinan’ın tarif ettiği cami, Kanuni’ye peygamberin anlattığı caminin birebir aynısıdır. Kanuni’nin, “Mimarbaşı, sanki önceden caminin planlarını hazırlamışsın gibi anlatıyorsun” sözüne Sinan’ın yanıtı şöyle olur: “Evet Sultanım, Efendimiz size tarif ederken ben de arkanızdaydım…” Süleymaniye Cami, medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkanlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin çekirdeğini oluşturuyor.
Yapımından bugüne dek İstanbul'da 100'ü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın duvarlarında en ufak bir çatlak dahi oluşmayan cami, görkemiyle ayakta durmaya devam ediyor. Kışın en soğuk aylarda cami içinin sıcak, en sıcak aylarda da yayla gibi serin olmasının caminin diğer önemli özelliği… Süleymaniye Cami, sesi en köşe noktalara kadar ileten ve yayılmasını kolaylaştıran bir akustik şaheseridir aynı zamanda. Sesin yayılmasını kolaylaştırmak için bütün kubbeler çift kubbe şeklinde yapılmış, ortadaki büyük kubbeye ise derinliği 50 metreye ulaşan, ağızları aşağı bakar durumda 5 metre genişliğinde 64 küp yerleştirmiştir. Ayrıca sesi daha iyi yansıtmak için yine zemindeki tuğlalarda boşluk bırakılmıştır. Akustiğin nasıl bu kadar mükemmel hale getirildiğine ilişkin yine halk arasında hoş bir söylenti vardır. Caminin inşası sırasında Mimar Sinan’ın caminin mihrabında nargile içtiği söylentisi halk arasında yayılmaya başlar. Bu söylentiler Kanuni Sultan Süleyman’ın kulağına kadar ulaşır. Kanuni, önce söylenenlere inanmak istemez ama içine de kuşku düştüğünden bir gün camiye baskın yapar. Bir de görür ki, Mimar Sinan tıpkı halkın söylediği gibi caminin mihrabında nargile fokurdatmaktadır. Şaşırmıştır: “Mimarbaşı, camide nargile içilir mi, sen bu işi yapmazdın, nedir bunun hikmeti” diye sorar. Sinan yanıt verir: "Padişahım, eğer dikkat buyurursanız nargilemde ne tömbeki ne de tütün bulunur. Ben yalnızca suyun fokurdamasının oluşturduğu sesin cami içinde nasıl yayıldığına bakıyorum. Eğer suyun sesi caminin her köşesine eşit olarak yayılıyorsa, cami tamamlandığında Kuran okuyacak hocanın sesini 60-70 metre ötedeki cemaat bile rahatça duyacaktır. Ben bu yüzden sesin camide yayılmasını kontrol ediyorum."
İstanbul’un sembolü Süleymaniye Camii öykülerine devam edeceğim…