1 Kasım seçimlerine 10 gün kaldı. Parti liderleri, milletvekili adayları ve teşkilatlar seçmeni kendi saflarına çekmek için yoğun çaba sarfediyorlar. Yarın seçim bitecek, millet iradesi sandığıa yansıyacak, kazanan sevinecek, kaybedenler üzülecek. Ancak seçim dünde kalacak, herkes geleceği için çalışmaya, üretmeye devam edecek.
Seçim kampanyaları sırasında kullanılan ölçüsüz üslup sahiplerinin hanesine eksi olarak yazılacak. İnsanımız; demokratik bir yarış olan seçimleri, gerilimli bir atmosfere sürükleyerek, oy devşirmeyi uman siyasetçilere pirim vermeyecek. Gönül isterdi ki seçimler; projelerin, ilkelerin, icraatların tartışıldığı ve seçmenin hür iradesinin hiç bir şekilde manipüle edilmediği bir ortamda geçsin. Belki bugün olmasa da gelecek seçimler mutlaka bizim söylediklerimiz çerçevesinde cerayan edecektir.
Vatandaş gündeminin seçim yerine geçim olduğu, tekrarlanan seçimi iktidar uğruna yürütülen bir kayıkçı kavgası olarak gördüğünü müşahede ediyoruz. Vatandaş adalet istiyor, iş istiyor, aş istiyor, toplumdaki gerilimin son bulmasını istiyor. Aziz vatanın bir parçasındaki terör şebekelerinin canlarını, mallarını yağma eden hayasız saldırılarına bir DUR denilmesini istiyor. Evladları güvenlik görevlisi olan analar geceleri rahat uyuyamıyor. Bu anaları gören bütün anaların yüreğinde bir sızı var. Genç kızlarımız gelecekleri adına bu alçakça saldırılardan tedirginlik duyuyorlar.
Ne demek ‘Beyaz Toros’ gelir demek?
İşsizimiz, iş adamımız, eğitim gören çocuklarımız, çalışanlarımız, emeklilerimiz daha huzurlu ve müreffeh bir TÜRKİYE istiyorlar. Bunu gerçekleştirmenin yolu da öncelikle asayişi ve adaleti hakim kılmaktan geçiyor. Sayın Başbakanın Van’da yaptığı konuşmada biz gelmessek buraya 90’yıllardaki gibi ‘beyaz toroslar’ gelir söylemi kendisi ve makamı dolayısıyla temsil ettiği Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına büyük bir ayıptır. Bir başbakan, temsil ettiği Devleti hukuk dışı olmakla, çetecilikle, illegaliteyle itham edemez. Devlet hukuku sağlamak için vardır, DEVLET hukuk dışına çıkmaz, hukuk dışına çıkan görevlilerini de hukukla cezalandırır.
Sayın Başbakan bu ‘ÖCÜ’ oyunundan lütfen vaz geçin. Beyaz toroslorla korkuttuğunuz vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini niçin sağlayamadığınızı anlatın. Bölücü terör unsurlarının niçin bu kadar serpilip, pervasızlaştığını açıklayın. Sıfır noktasında teslim aldığınız terörü nasıl olup da 13 yılda buraya kadar getirdiğinizi sorgulayın. Haburdaki çadır mahkemelerini hatırlayın, megri megri şenliklerinizi hatırlayın, İmralıdaki haini masumdan da beter neredeyse ‘aziz’ ilan ettiğiniz günleri hatırlayın. Oslo kepazeliğini, Dolmabahçede yayınladığınız 10 Emiri hatırlayın. Sayın Başbakan TERÖR’ün amacı topluma bizatihi korku salmak, kitleleri umutsuzluk ve paniğe sevk etmektir. Siz Van’daki söylemlerinizle vatandaşlarımızı terör örgütünün tam da amacına uygun bir panik ve umutsuzluk alanına sürüklüyorsunuz.
Devletimiz büyük bir devlettir. İnsanlarımız sabırlı ve çalışkandır. Kaynaklarımız boldur. Ancak bu kadar varın içinde sizin yoklara oynamanız, yoklarla insanları korkutarak bundan partinizin siyasi ikbali için menfeat devşirmeye çalışmanız ahlaki de değildir, hukuki de değildir, insani de değildir. Devlet vatandaşını korkutmaz Sayın BAŞBAKAN. Devlet vatandaşını korur, onun huzur ve refahını temin eder. Siz bunun için milletin vekaletini üstlendiniz, orası şikayet makamı değil çözüm bulma makamıdır.
Sayın Başbakan hem dürüst hem dirayetli olun. Korkmayın, büyüğünüzün size çizdiği çember etrafında dönüp dolaşmaktan lütfen vaz geçin. Belirttiğiniz gibi sizinle onlar arasındaki fark ‘360 derecedir’. O da sıfıra tekabül eder. Aslında acelenin verdiği şaşkınlıkla da olsa aranızdaki farkı Allah size kendi dilinizden söyletmiştir. Terör örgütüyle, teröristlerle, hırsızlarla, yasa tanımazlarla, ahlakı, vicdanı ötelemişlerle aranıza mesafe koyun Sayın Başbakan. Bilin ki bu mesafeyi koymadığınız takdirde aranızdaki fark ‘360 derece’ olarak kaldığı müddetçe bu ülke huzur ve sükuna ulaşamayacaktır.
Kimse hırsızla, uğursuzla ortak olmak istemez
Korkulardan, kamu imkanlarının peşkeş çekilmesinden siyasi bir rant elde edebilirsiniz. Ancak bu ahlaki olmaz Sayın Başbakan. Biz ne dedik koalisyon görüşmelerinde size: Hırsızlarlarla, yolsuzlarla aranıza mesafe koyun dedik. Bölücülerle, vatan hainleri ile birlikte mücadele edelim, bunların kökünü kazıyalım dedik. Her şey hukuk çerçevesinde, teamüller gereği olsun, makamı ve mansıbı ne olursa olsun herkes HUKUK içinde kalsın dedik. Anayasamızın; bayrağımızı, dilimizi, başkentimizi, devletimizin adını ihtiva eden maddeleri bizim tartışmasız ön şartımız dedik. Biz size YENİ TÜRKİYE değil, bir ve bütün TÜRKİYE dedik.
Peki siz ne dediniz Sayın Başbakan? Hırsızlara, yolsuzlara dokunamayız, çünkü onlar bizdendir, onlara şantaj yapıldı, kumpas kuruldu dediniz. Hırsızın, ahlaksızın, yolsuzun, hortumcunun sizdeni bizdeni mi olur Sayın Başbakan? Terör şebekelerinin kökünü kurutalım dedik, siz ne dediniz? Siz, bunlarınzarar görmemeleri-gelecekte milletin başına dala büyük belalar açması için için! ‘BUZDOLABI’nda muhafaza edeceğiz dediniz. Biz hukuk dedik, hukuk çerçevesinde, Anayasa uygun hareket edilsin dedik. Siz hukuk yok, biz istediğimiz gibi çalar ve söyleriz, hukuk bize çalışmaz demeye getirdiniz. Anayasamızın ilk 4 maddesi ile ilgili ise bazan hayali bir Osmanlı, bazan ucube bir Yeni Türkiye, bazan şöyle, bazan böyle dediniz.
Siz olsanız Sayın Başbakan? Hırsızla, uğursuzla, vatan hainlerini aziz ilan edenlerle ortak olur muydunuz? Bir hilal uğruna batan güneşlere inat!, bir iktidar uğruna herşenizi feda eder miydiniz. Amaca varmak için, iktidar olmak için, kamu kaynaklarını har vurup harman savurmak için kısaca İKTİDAR OLMAK İÇİN için her yol meşru mudur Sayın Başbakan? Şayet bunu kabul etseydiniz millet size ne derdi? Milleti kandırdınız, ikna ettiniz diyelim. Allah buna rıza gösetirir mi Sayın Başbakan? Onun için siyasi mücadelemiz meşru sınırlar içinde olmalı. Millet iradesi tam olarak sandığa yansılamı. İktidar için başkalarına yönelik çamur siyaseti güdülmemeli. Her şey demokratik olgunluk içinde ve meşru yollarla yapılmalı.
Merhum Necip Fazıl inanmış dört adamın tubutunu sırtlamasını kendisi için yeterli görmüştür. Bizim için hukuki ve ahlaki olmayan hiç bir talep meşru değildir, meşru olmayan vasıtalarla amacımıza ulaşmayı kesinlikle reddederiz.
Yoksa bu yaprakta Yavuz,
Yoksa şu sayfada Oğuz,
Biz de yoğuz, biz de yoğuz.
Devletimiz payidar, insanımız mutlu ve huzurlu, birlik ve dirliğimiz daim olsun.