AB.Merhaba.

İE.Merhabalar efendim.

AB.Aşkar on üç yılı geride bıraktı. İlk andaki dergicilik tecrübelerine neler kattınız?

İE.İlk zamanlar esas kaygı görünür olabilmekti. Yani bir işle uğraşıyorsunuz, bir meşgaleniz var, bunu görünür kılmak, daha sahici bir zemine oturtmak, somut karşılığını bulmak gibi bir mesele sizi sürüklüyor. Aşkar, bizler için bir dönem bu imkânı sağlayan bir odak oldu. Görünür olmak, o dönem için, birçok açıdan bizi idare etmişti. Zamanla mesele çeşitli ayrıntılara ve alanlara yayıldı. Neydi onlar diyecek olursanız; ne bileyim, belki biraz yazar/çizer kadrosunun genişlemesi, baskı/yayın işlerinin gittikçe daha fazla içinde olmak, kimlik/şahsiyet/değer konularının daha da öne çıkması, farklı temas ve irtibatlar gibi meseleler… Bu yönüyle Aşkar bizim evimiz oldu.

AB.Derginin şiir ölçüleri nelerdir? Derginin sürekli yazan şairleriyle irtibat nasıl sağlanıyor?

İE.Aşkar’ın şiirdeki ölçüsü tam olarak şu: Türk şiirinin başından geçen tecrübeleri göz ardı etmeden, şimdinin şiirini yazıyor olmak. Yani, şiir denilen olgunun neliğinden haberdar olup, şimdi nasıl olması gerekir düşüncesini sürekli canlı tutmak. Yani ne avangard bir duruşumuz var ne de klasik. Her şeyi yerli yerine oturtmak gibi bir kaygımız var. Yeninin, yeni olmanın önemini biliyoruz; fakat geçmiş de hepten gözden ırak tutulacak bir şey değil. Kopuş ve yıkılıcılık düşkünü bir yapıda değiliz; tekrarın ve klişenin de çürütücülüğünün farkındayız. Yaşanmış tecrübelerin tahlili, yaşanması gerekenlerin tespiti ve yaşananların takibi kafamızı sürekli kurcalıyor. Buradan kendimize has bir yol bulabiliriz. Dergide sürekli yazan şairler zaten bir ölçüde arkadaş sayılır. İrtibat bir nevi kendiliğinden, doğal akışıyla sağlanıyor.

AB.Derginin bölümleri var, söyleşi gibi. Derginin okuma biçimlerine bunun ne gibi katkıları var?

İE.Aşkar’da temel birkaç bölüm var: Şiir, öykü, söyleşi, Taarruznâme, Mesûliyet Meselesi gibi. Son zamanlarda Çağrı Subaşı ve Ümit Çiçekli’nin hazırladıkları 10 Pasaj 1 Baraj bölümü var, benim çok kıymetli bulduğum. Bu bölümlerin kendi içinde bir kadrolaşması da var. Her sayfanın sorumları ve takipçileri var. Bu durum dergiye bir ferahlama, bir genişlik, bir vüs’at kazandırıyor. Okur kendini hangi alana daha yakın buluyorsa ondan başlayıp, daha sonra derginin diğer bölümlerini de kendince gözden geçiriyor. Yalnız şu noktayı kaçırmamak lazım: Aşkar’daki bütün bölümler birbirini destekler niteliktedir. Yani, eklektik bir yapıyı öne çıkarmak gibi bir derdimiz olmadı.

AB.Yayınlanmış kitapları olan yazarlara ve şairlere sahipsiniz. Ülkemizde şiir kitaplarının yayını ve okuma serüveninden bahsedebilir misiniz?

İE.Şiir, benim kanımca, oldukça müstakil ve özerk bir alana sıkışmış durumdadır. Bu durum, onun gücünü ve kuvvetini tamamen ortadan kaldırmasa da, yaygınlılığını ve etki alanını oldukça kısıtlamıştır. En iyi satan şiir kitapları bile çok sınırlı bir kitleye hitap ediyor. Belki bu her zaman için böyleydi. Fakat günümüzdeki durum biraz farklı. Mesela, insanların durup bir şiir metnine dikkat kesilecek ne zamanları var ne de halleri. Şiirle yürüyen, şiir olmadan tökezleyecek olan bir alan neredeyse kalmadı. Şiiri dert edinenler var. Onlar da birbirleri için okuyup yazıyorlar zaten. Bu açıdan bakıldığında şiir kitapları yayıncılığı fazla rağbet gören bir iş değil. Sabırlı olur ve tatmin olma seviyenizi abartmazsanız, şiir yazmak ve yayınlatmak gibi işlerle uğraşmak sizi bir süre idare edebilir.

AB.İsmet Özel okumalarınız sürüyor. Bu çabalarınızın genel okuma ilkelerini söyler misiniz?

İE.Başta şunu söylemek isterim: İsmet Özel Okumaları, benim için göz ardı edilemez bir mesûliyettir. Zamanımızdaki en büyük sıkıntılardan beri, benim gördüğüm kadarıyla, omurgasızlık ve nerede durulacağını bilememektir. Durduğumuz yer, gideceğimiz yeri işaret eder. İsmet Özel’in yazıları her şeyden önce bir mevziden, bir siperden bahseder. Ondan sonra başlar taarruz eğer başlayacaksa, böyle bir niyet varsa. Dolayısıyla İsmet Özel demek, duruş demektir, tercih demektir. Ben ömrümün neredeyse yarısından fazlasını bu meseleye hasrettim. İsmet Özel Okumaları, İsmet Bey’in düşünce kitaplarının irdelenmesinden oluşuyor. Bu yazıları yazarken Tiyo’dan çıkan kitapların periyodik sırasını takip etmeye çalıştım. Baştan sona doğru takip ettiğim bu çizginin sonlarına yaklaştım ve bir kitap düşüncem var. Nasipse bu yıl içinde hitama ersin diyorum. Kendime has bir bakış açım var elbette. İsmet Özel’in düşünce dünyasını bütünüyle tahlil etmek gibi bir iddiaya sahip değilim. Bütünü gözeterek benim bakışımdan vurgulanması ve işaret edilmesi gereken noktaları kaydediyorum. Netice itibariyle asıl gayem, İsmet Özel’in kaygılarına bigâne kalmamak ve onun yazılarını okur nezdinde sürekli taze kalmasına katkıda bulunmak. Benimki bir yönüyle refik olma meselesi.

AB.Dergi etrafında oluşan edebi kümeleşmeler var mı? Bu, yazarları ürün vermeye teşvik ediyor mu?

İE.Kümeleşme mi denir, bir grup olma mı yoksa sağlam bir birliktelik mi, buna okuyucular, takip edenler karar versin. Yalnız bir gerçek var ki, o da şu: Aşkar, belirli bir meselesi ve değerleri olan bir dergidir. Bu derginin içinde bulunanlar kendi şahsî serüvenlerini derginin önüne geçirmekten sakınırlar. Herkesin bir alanı ve yeri vardır dergi içinde fakat Aşkar meselenin göbeğinde olduğu zaman herkes kendi gücü nispetinde işe karışır. Bu durum, her sayıda bir ölçüde devam ediyor. Dolayısıyla derginin yaşaması ve yoluna sağlam bir şekilde devam etmesi için, dergide yer bulan hemen herkes taşın altına elini koyuyor. Yayın hayatımızı on üç yıla kadar sürdürüp getirmemiz büyük oranda bu gerçeğe dayalı.

AB.Üç aylık derginin hazırlanma zorluklarından bahseder misiniz?

İE.Aşkar artık bizim için bir zahmet, bir zorluk olmanın oldukça ötesine geçti. Biz onun için ne yaptıysak, o daha büyük karşılık verdi. O yüzden Aşkar’ın hazırlanması, çıkışı, dağıtımı omuzlardan omuzlara geçen bir sorumluluk oldu bizim için. Zahmet mi, evet var ve fakat bu zahmet bir o kadar sağaltıcı ve güzel.

AB.Teşekkür ederim.

İE.Ben de  teşekkür ederim.