Ağustos ayının Türk toplumu için önemini anlatan Kanadıkırık, “Coğrafyamızda Ağustos ayına denk gelen çok sayıda büyük ve küçük çaplı savaş var. Kaynakları incelediğiniz zaman sayıyı artırmanız mümkündür. Bu tesadüften ziyade bir olgudur, bir realitedir. Şimdi diyeceksiniz ki taraflar çarpışmak için Ağustos ayını özellikle mi seçiyorlar. Hayır, öyle değil. Bu tamamen askeri harekât şartlarıyla alakalıdır” şeklinde konuştu.
“ANADOLU COĞRAFYASI BÜYÜK ORDULARIN HAREKÂT PLANLARI İÇİN ÇOK UYGUNDUR”
Kanadıkırık, konuşmasının devamında şu ifadelere yer verdi: “Sanayi devrimi öncesi klasik çağları göz önünde bulundurduğunuz zaman askeri harekât için iki teknik unsur olmazsa olmazdır. Bunların ilki lojistik hazırlık, ikincisi ise mevsim şartlarıdır. Bu ikisi birbirini tamamlar. Biri olmazsa diğeri de olmaz. Büyük meydan muharebeleri veya büyük kale kuşatmaları ortalama 80-100 bin arasında değişen büyük ordularla gerçekleştirilirdi. Bu mevcutlar da büyük sonuçlar doğururdu. Bu miktar asker de daha ziyade geniş bozkır ve ova şartlarında yürütülür. Dağlık sarp arazilerde ve orman alanlarında böyle büyük ordular ve ağır teçhizatlar faydadan çok zarar getirir. İşte bu sebeple Anadolu coğrafyası büyük orduların harekât planları için çok uygundur.
“TÜRK ASKERİ SICAĞA TAHAMMÜLLÜ OLDUĞU KADAR SOĞUĞA TAHAMMÜLLÜ DEĞİLDİR”
Büyük ordularla kış mevsiminin şiddetli olduğu zamanlarda harekât yürütemezsiniz. Aksi takdirde askeriniz düşmandan ziyade mevsim şartlarına mağlup olur. Sarıkamış Harekâtı bunun en acı örneklerindendir. Bu sebeple askeri harekâtların ilk yağmurlar ve karlar düşmeden tamamlanması elzemdir. Kısaca Ekim’den önce ordular kışlalarına dönmek durumundadır. Ancak akıncılar gibi hafif silahlı ve gerilla harekâtları yapan küçük mobil kuvvetler kış harekâtlarına devam edebilir. Türk askeri sıcağa tahammüllü olduğu kadar soğuğa tahammüllü değildir ve kış harekâtları ancak hayat memat meselesi çok zorunlu durumlarda nispeten daha az kuvvetle yapılırdı. İstisnai durumlar varsa da kaideyi bozmaz.
“HAZİRAN-TEMMUZ AYI İÇİNDE HARP CEREYAN EDERDİ”
Anadolu şartlarında 80 ile 100 binlik büyük bir ordunun tüm lojistiği ile birlikte doğu-batı yönündeki seferi yaklaşık 4-5 ay sürer. Yani anlayacağınız harp hazırlığını tamamlayan ordu genel olarak Nisan ayında sefere çıkar ve nizami bir yürüyüşle ve şartlara göre Anadolu’nun doğusuna veya güneyine Temmuz sonu Ağustos ortaları gibi ulaşırdı. Aynı durum Doğu’dan batıya veya güneye yürüyüş için de geçerliydi. Eğer iki kuvvet karşılıklı yürüyüş dolayısıyla daha orta bir yerde karşılaşırsa doğal olarak Haziran-Temmuz ayı içinde harp cereyan ederdi. Ankara Savaşında olduğu gibi. Eğer bir oyalama veya gerilla taktiği uygulanmıyorsa her iki ordunun Temmuz ortalarından Ağustos sonuna kadar geçen sürede karşılaşmaları mukadderdi. Aynı hususlar aşağı yukarı deniz seferleri için de geçeliydi. Kış mevsimi boyunca harp gemileri tersanelerde tamir edilir, kalafatlanır ve kışın şiddetli dalga ve fırtına mevsimi geride kalır kalmaz gemiler yelken açardı.
“AĞUSTOS AYI BİZİM İÇİN AYRI BİR ÖNEM TAŞIMAKTADIR”
Kale kuşatmalarında ise kuşatma malzemeleri ve ordu daha hızlı hareket ederek daha erken vakitlerde genel olarak Haziran ayında kale önlerine varır ve Eylül ayı tamamlanmadan ya fetih gerçekleşir, ya da kuşatma kaldırılırdı. Sakarya Savaşı ve Büyük Taarruzun Ağustos ayına denk gelmesi ise biraz daha farklı sebeplere dayanmaktadır. Çünkü her iki ordunun da Batı Anadolu’da bulunuyor olması mesafe faktörünün zamana etkisini oldukça azaltmaktadır. Sakarya Savaşı aynı yılın içindeki bir dizi savaş sürecinin neticeyi alan son halkası olmuştur. 1921 Ocak, Mart-Nisan ve Haziran aylarında 1. ve 2. İnönü ile Eskişehir-Kütahya Savaşlarında her iki taraf için de kesin netice alınamamış, hazırlıklarını tamamlayan Yunan Ordusu Türk kuvvetlerini ezmek için harekete geçmişse de, Türk ordusunun düşmanı Sakarya Nehrinin doğusuna çekme stratejisiyle harp Ağustos sonlarına denk gelmişti. Büyük Taarruzda ise aslında Haziran başlarında harp hazırlıkları tamamlanmış olmakla birlikte, yazın şiddetinin kırılması beklenmiş ve düşmanı bir hamlede imha edip, vatan topraklarından atacak bir yıldırım harekâtı harika bir zamanlama ile şiddetli sıcakların sona ermesiyle yağmur mevsimi arasındaki döneme denk getirilmiştir. Tüm bu şartlar büyük harplerin genellikle Ağustos ayına denk gelmesinin temelinde yatan sebeplerin başında gelir. Askeri tarihimiz açısından gerçekten Ağustos ayı bizim için ayrı bir önem taşımaktadır.”
Ağustos ayında kazanılan tarihi başarıları şu şekilde;
OTLUKBELİ ZAFERİ
Ağustos ayındaki bir önemli zafer de 11 Ağustos 1473'te Otlukbeli'nde, devrin en büyük iki Türk imparatorluğunun ordusuyla, iki büyük hükümdarının karşı karşıya geldiği Otlukbeli Savaşı sonrasında kazanılan zaferdi. Otlukbeli Savaşı, Anadolu'da, Erzincan'ın Tercan Ovası'nda "Otlukbeli" denilen yerde, Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmet'in komuta ettiği Osmanlı ordusuyla Akkoyunlu İmparatoru Uzun Hasan'ın komuta ettiği Akkoyunlu ordusu arasında yapıldı. Kazanılan zaferle, 1514 yılında Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim'in yapacakları Çaldıran Savaşı'na kadar doğudan gelen tehlikeler engellendi. Böylece Osmanlılar, bu 40 yılı doğuya karşı rahat ve huzur içinde geçirirken, batıda, Avrupa'da da istedikleri gibi davranabilmişlerdi.
ÇALDIRAN ZAFERİ
Van'ın 90 kilometre kuzey doğusundaki Çaldıran Ovası'nda, 23 Ağustos 1514'te yapılan ve her ikisi de Türk olan Osmanlı ve Safevi devletleri arasındaki Çaldıran Savaşı ise döneminde Osmanlı devletinin kaderini tayin eden bir savaş olarak kabul edildi. Anadolu birliği yolunda atılmış önemli bir hamle olan bu savaş, Türk askeri ve Türk komutanının kahramanlık, üstün zeka ve cesaret eseri olarak büyük bir zaferle sonuçlandı.
MERCİDABIK ZAFERİ
İki yıl sonra ağustosta yeni bir zaferin daha temeli atıldı. 24 Ağustos 1516'da, Yavuz Sultan Selim'in başında bulunduğu Osmanlı Devleti ile Memlük Devleti arasında, Halep şehrinin kuzeyinde gerçekleşen Mercidabık Savaşı'nda büyük bir zafer kazanıldı. Mercidabık'ta kazanılan zafer, Osmanlı Devleti'ne dini, siyasi, askeri, iktisadi pek çok faydalar sağladı. Hilafetin Osmanlı hanedanına geçme yolu açıldı. Doğuda, Osmanlı Devleti'nin son rakibi Mısır-Memlük Devleti ortadan kaldırılma safhasına getirildi. Suriye, Lübnan ve Filistin, Osmanlı hâkimiyetine girerken, Mısır ve Arabistan Yarımadası yolu açıldı. Güneydoğu Anadolu'nun zapt edilmesiyle de Anadolu Türk birliği tamamlandı.
BELGRAD'IN FETHİ
Ağustos ayı ayrıca önemli fetihlere de şahit oldu. Orta Avrupa'nın belkemiği durumundaki Belgrad, Sırplara ait iken Türklere karşı savunulamadığı için Macarlara terk edilmişti. İkinci Murad'ın ve Fatih Sultan Mehmet'in ayrı ayrı gerçekleştirdikleri iki kuşatmaya rağmen Belgrad, 1521 yılında Kanuni'ye boyun eğdi. Belgrad'ın fethi, Türklerin artık Orta Avrupa'ya açıldığını gösterdiği için Avrupa'da büyük yankı uyandırdı. Belgrad, bu tarihten itibaren Avrupa seferlerinde en önemli üs konumunda oldu ve "Darü'l Cihad" adını aldı.
MOHAÇ ZAFERİ
Bu fetihten 5 yıl sonra 29 Ağustos 1526'da tarihin sayfalarına yeni bir zafer daha eklendi. Osmanlı Devleti'nin 10. Padişahı 1. Süleyman'ın başkomutanı olduğu Osmanlı ordusuyla, Macaristan Kralı 2. Layoş komutasındaki Macar ordusu arasında, bugüne kadar yapılmış en büyük savaş olan Mohaç Savaşı gerçekleşti. Osmanlı ordusu, Kanuni Sultan Süleyman'ın emir ve komutasında, birliklerini Macaristan'a doğru yöneltti. İki ordu Mohaç Meydanı'nda karşı karşıya geldi ve savaşı, iki saat gibi kısa sürede Osmanlı ordusu kazandı. Bu savaşta Osmanlı askerinin gösterdiği cesaret ve kahramanlık, ortaya koyduğu yenilmezlikle, 31 yaşındaki genç başkomutanın sevk ve idaresindeki stratejik ve taktik mahareti, kendisinin, dünyanın en ünlü komutanları arasında yer almasını sağladı. Ayrıca Macaristan'ın başkenti Budapeşte ele geçirildi ve Macaristan, Osmanlı Devleti'ne bağımlı bir krallık haline geldi.
KIBRIS'IN FETHİ
Kıbrıs'ın fethi de ağustosta gerçekleşen zaferlerden biri olarak tarihte yer alıyor. Venediklilerin elindeki Doğu Akdeniz'in en büyük adası olan Kıbrıs, Osmanlılar için coğrafi konumu itibarıyla önem arz ediyordu. Bunun üzerine 1 Ağustos 1571 tarihinde, 2. Selim tarafından fethi istenen Kıbrıs, Lala Mustafa Paşa tarafından fethedildi. Kesin egemenlik sağlanan Kıbrıs'ın fethi ile Osmanlı üstünlük kurdu ve böylece İnebahtı Deniz Savaşı'na da zemin sağlandı.
ERZURUM KONGRESİ
Öte yandan Kurtuluş Mücadelesi'nde izlenen çizgide önemli ölçüde belirleyici olan Erzurum Kongresi de 23 Temmuz-7 Ağustos tarihlerinde yapıldı. Erzurum Kongresi'nde, manda ve himayenin reddedilmesi, ilk kez ulusal bağımsızlığın koşulsuz olarak gerçekleştirilmesine karar verilmesi ve ilk kez "milli sınırlar"dan bahsedilerek, Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı anda Türk vatanı olan toprakların parçalanamayacağı gibi önemli maddeler yayımlandı.
SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
Kurtuluş Savaşı'nın dönüm noktası, Türk ordusunun Yunan ordusu ile Sakarya boylarında yaptığı meydan savaşı olan Sakarya Meydan Muharebesi de yine 23 Ağustos'ta başladı. Bu tarihten itibaren gece gündüz aralıksız süren savaşta, Mustafa Kemal Paşa, yeni bir savaş stratejisi uygulayarak ordularına, "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı, vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz." emrini verdi. Türk askeri, bu emre uyarak vatanını canla başla savundu. Bu amansız mücadele, bütün şiddetiyle 22 gün 22 gece sürdü. Bütün cephe boyunca saldırıyı sürdüren Türk ordusu, 13 Eylül 1921'de Sakarya ırmağının doğusundan Yunan kuvvetlerini temizledi.
Sakarya Meydan Muharebesi, Türk milletinin savunma durumundan taarruz durumuna geçtiği dönüm noktalarından biri olarak tarihteki yerini aldı.
BÜYÜK TAARRUZ
Devamında Büyük Taarruz'la düşmanı tamamen yok etmek için hazırlıklar başladı ve 1922 yılı Ağustos ayına kadar sürdü. Gazi Mustafa Kemal'in başkomutanlığını yaptığı ordu, 26 Ağustos 1922'de düşmana saldırdı. 30 Ağustos'a kadar çembere alınan düşman kuvvetleri, Dumlupınar'da aldığı darbe sonucu kaçmaya başladı. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri!" emrini verdi. Böylelikle, Yunan ordusu İzmir'e kadar takip edildi ve 9 Eylül 1922 tarihinde ise İzmir'den çıkarıldı. Tüm bu zaferler, Türk ordusunun başarısı olarak tarihe altın harflerle yazıldı.
Haber: Emre Akkış