Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Direkli Mağarası Kazı Başkanı Prof. Dr. Cevdet Merih Erek, 2007 yılında başladıkları kazı faaliyetinin kesintisiz 19 senedir devam ettiğini söyledi.
Bu yılki kazı çalışmalarını önceki yıllarda 4 mezar daha buldukları mağaranın "mezarlık" olarak isimlendirdikleri alanında başlattıklarını ve 20 gün gibi kısa bir sürede 5. mezara ulaştıklarını anlatan Erek, "Bu mezarın sınırları da diğerlerinde olduğu gibi yine yassı taşlarla çevrili vaziyetteydi. Kuzey batı istikametindeki ucu henüz ortaya çıktı bir de bunun güneydoğu istikametindeki olan kısmında kazı çalışmaları devam etmekte. Henüz mezarın bütününe ulaşamadık çünkü kazıları son derece yavaş yapıyoruz." diye konuştu.
Erek, mezarın düz yassı taşların dikine konularak yapıldığını ve devrilmemesi amacıyla da arkasının başka taşlarla beslendiğini belirtti.
Bütün iskelete henüz ulaşamadıklarını ancak içerisinde bazı insan kemikleri bulduklarını dile getiren Erek, şunları kaydetti: "Kazılmadan yapılmış düz zemin üzerine hazırlanmış bir mezar. Bu sebeple mezarın üstünün de toprak dolguyla değil diğerlerinde olduğu gibi yassı taşlarla kapatıldığını düşünüyoruz. İnsan iskeletine henüz ulaşılamadı, ancak çevresindeki yoğun kemik kalıntılar içerisinde henüz bir antropolog tarafından bakılmamasına rağmen bizim tarafımızdan tespit edilmiş bazı insan kemikleri olduğunu düşündüğümüz parçalar var. Kazılarımız yine bu mezarlık alanı diye bahsettiğimiz batı duvarının önündeki alanda devam edecek. Bu seneki ulaşmayı düşündüğümüz hedef, burada olabildiğince 10. arkeolojik seviyeye kadar yaklaşık 8 plan karede çalışmak. Arkeolojik olarak tabaklandığında bu seviyenin tarihini günümüzden önce 14 bine tarihleyebiliriz. Yani bu mezarın tarihinin yaklaşık 14 bin yıl eskiye gittiğini söylemek mümkün."
Dönemin insanlarının ölüleriyle olan bağlantıları incelenebilecek
Erek, elde edilen söz konusu bulgu sayesinde dönemin insanlarının ölüleriyle olan bağlantılarını daha net bir şekilde inceleyebileceklerini söyledi.
O dönemin insanlarının ölülerinden asla vazgeçmediğini, onlarla mekansal bir bağ içinde kalmak istediklerini anlatan Erek, şöyle konuştu: "Bundan önceki dönemlerde de var. Üst Paleolitikte saptanmış olanları var ama Epipaleolitikte bunların bir düzenleme çerçevesinde etrafının taşla kapatılarak belli bir sınır içine konularak muhafaza edilmesi, özellikle bunların da toprak gömü olmadan üstünün taş kapaklarla kapatılarak bırakılması, o dönem insanının ölülerinden uzaklaşmak istemeden, onlarla bir mekansal bağ içinde kalmak istediklerini bize gösteriyor. Mezarların üzerindeki kapağın altında dolgu yani kendisi ile ilgili karışmış bir toprak yok. Kazılarak içine doldurulmuş bir toprak yok. Düz zemin üzerine bazen altına taş bir düz bir taşı koyarak mezarlığı yapıyorlar ve köşeli taşlardan oluşturuyorlar."
Erek, mezarların içinde boncuk ve kemik kaşık gibi bazı süs eşyaları ve aletlere de rastlandığını, bu durumun dönemin insanlarının yaşam dünyasından uzaklaşmadığının bir ifadesi olarak kaydedilebileceğini dile getirdi.