Ergenlik dönemi her insanın yaşadığı belirli sıkıntılarında yaşandığı bir süreç olarak değerlendirilirken, ergenlik dönemi aynı zamanda insan hayatı süresince hem en güzel anların yaşandığı, hem de en ağır sorumluluklarında başladığı bir süreç. Bu dönemde genç hem, fiziksel hem de zihinsel olarak gelişmeye başlar. Ergenlik döneminde çocuklar; kendilerini, yaşamı sorgulamaya da başlar. Bir arayış içerisinde yer alan çocuklar zaman zaman aileleri ile de karşı karşıya gelirler. Aileler arasında yaşanan kuşak çatışması, iletişim problemleri, ebeveynlerin çocuklarına karşı yaklaşımlarını değerlendiren Kahramanmaraş’ın önde gelen Danışmanlık Şirketlerinden RA Pozitif Danışmanlık Merkezi Kurucusu Aile Danışmanı, Terapist ve Mesleki Yeterlilik Belgeli Profesyonel Koç Rabia Koç, Çocukluktan yetişkinliğe geçiş olarak tanımlanan ergenlik döneminde ailelerin çocuklarına nasıl davranması ve nasıl yaklaşması gerektiğine dair açıklamalarda bulundu.

Rabia Yurtsever

SAĞLIKLI AİLELERDE SAĞLIKLI BİREYLER OLUR

Aile Danışmanı Rabia Yurtsever, ailelerin önemine dikkat çekti. Yurtsever, “Aile, toplumun temelidir; sağlıklı toplum sağlıklı ailelerden oluşur. Aile olmak kişiye; sevgi, korunma ve kimlik sağlar. Sağlıklı ailede bireyler, birbirinin mutluluklarını, ruh sağlığını destekleyen tavırlar sergiler. Her aile zaman zaman hayatın güçlükleriyle karşılaşır. Sağlıklı aileler, hayatın güçlükleriyle karşılaştıkları zaman, problemleri daha kolay çözer. Sağlıksız aile ise; hayatın güçlükleriyle karşılaştıkları zaman dağılabiliyor. Sağlıklı ailede büyüyen çocuklar, kendinde güçlü yanlarını bilir, zayıf yanlarını bilir, nereyi güçlendirmesi gerektiğini bilir. Sağlıklı aile, çocuklarına destek olması gereken yerde destek verir.

ERGENLİKTE ÇOCUKLAR BAĞIMSIZLIĞINI İSTİYOR!

Ergenlik 3 dönemden oluşuyor: ön ergenlik, orta ergenlik ve geç ergenlik. Ergenlik süreci 10 yaşından 21 yaşına kadar sürüyor. Ergenliğe, kızlar farklı yaşta, erkekler farklı yaşta giriyor. Bu süreç kızlarda 8-13 yaş arasında, erkeklerde ise 9-14 yaş arasında yaşanıyor. Ergenlik dönemi yetişkinliğe geçişte bir köprü gibidir. Bu süreçte çocuklar bir kimlik arayışı içerisine girerler, sorgulamaya girerler, kendilerine ben kimim ne için yaşıyorum, neden böyle gibi soruları sorarlar ve varoluş sancısı çekmeye başlarlar. Çocukluktan çıkıp yetişkinliğe geçiyorlar, çocukluğun verdiği bir rahatlık oluyor. Bunun üzerine yetişkin tavırlar sergilemeye çalışıyorlar. Tam o yetişkinliğe geçtiği zaman ailesi gibi olmakta istemiyorlar. Aileye karşı bir bağımsızlık ilan etme çabası içerisinde oluyorlar böylelikle aileden kopma başlıyor. Çünkü: çocuk kendisi olmak istiyor ama ailenin sevgisini de kaybetmek istemiyor. Hem ailesi yanında olsun hem olmasın istiyor hem de bağımsızlığını da istiyor. Sürekli bir arayıştalar, bu arayış içerisinde olduklarında ailelerle çatışmalarda başlıyor. Bağımsızlığını ilan ederken evde kendini odaya kapatma, içine kapanıyor. Aile diyor ki: ne oluyor, neden odaya kapanıyor. Arkadaşlarla daha çok vakit geçirme oluyor. Çocuklar şunu düşünüyor: ailem hiçbir şey bilmiyor. Bu yüzden de kendini kabul ettirmek için ergenlik döneminde destekleyici unsur olarak arkadaşı görüyor. Bu seferde aileler çocuklarının arkadaşlarıyla fazla vakit geçirmesini kabul etmiyor ve çatışmalar başlıyor. Bu noktada aileye önerilerim şunlar: fevri davranmasınlar ve sabırla dinlesinler.fghfgghghjghjk

ANNE-BABALAR ÇOCUKLARI ANLAMAYA ÇALIŞMALI

Aileler sen dili değil, ben dili ile konuşmalılar. Örneğin: çocuk gitar çalmak istiyor, aile ‘ben bunu istemiyorum’ diye kestirip atıyor. Aile, çocuk bunu neden istiyor? diye anlamaya çalışmalı. ‘Ben anne-babayım benim istediklerim olacak’ diyor. Karşısındaki çocuğu da artık birey olarak kabul etmeli ebeveynler. Onları anlamaya çalışmalı ebeveynler, yargılamadan, eleştirmeden çocuklarla konuşulmalı. Ebeveynler, bir tartışma ortamı yaratılıp fikirler konuşulmalı ve çocuğu anlamaya çalışmalıdır. Çocuklara karşı direkt yargılamada bulunulması da, ergenlik dönemindeki çocuklar yargılanmayı sevmezler. Örneğin: ebeveynler, çocuğun konuştuğu bir arkadaşı beğenmedi; direkt olarak ‘o çocukla konuşmanı istemiyorum’ diyor. Bu sefer çocuk ters tepki verebiliyor. Anne-babaların bu konudaki yaklaşımları biraz daha ılımlı olmalı. Anne-babalığın okulu yok. İnsanlar anne babalığı, kendi anne babasından ya da çevresinden öğreniyor. Bu da aktarım oluyor, anne babası nasıl davranıyorsa ister istemez bir nebze de olsa çocuğuna bunu yansıtıyor.

DÖNEMLER FARKLI

Ebeveyn olan insanlarla çocuklarının dönemi çok farklı. Şuan anne-baba olan insanların çocukluk döneminde, internet yoktu teknoloji bu kadar gelişmemişti. Şuanda çocuklar cep telefonundan tüm dünyayı görüyor. Zaten çocuklarda burada bir arayışa giriyorlar, ne nedir, nasıl olmuş, nasıl bir dünyanın içerisinde yaşıyoruz gibi sorgulamalar yapıyor. Şuan ki dönemde çocukların uyaranı çok ama şuan anne baba olan insanların çocukluk ve ergenlik döneminde uyaran çok neredeyse yoktu, bakıyordu herkes aynı. Şuanda ben anne babalara şunu söylüyorum: dönem sizin döneminiz değil. Böylelikle kuşak çatışması da yaşanabiliyor. Aileler kurallar koymak istiyor, kendi ailesinden gördüğü gibi kurallar koyarlarsa ipin ucunu kaçırırlar. Anne-babalar çocukların yapabileceği kadar kurallar koymalı. Ebeveynler, çocukların yerine getirebileceği kadar da sorumluluklar vermeli, yarın bir gün bu çocuklar en ufak bir zorluk karşısında afallayıp kalmamalı.fghfgjghjkhjk

KARARLAR DEMOKRATİK OLMALI

Ergenlik döneminde çocuklar bir arayışa giriyorlar, ailelere bu arayışta yaşanan çatışmalarda sabırla dinlemelerini öneriyorum. Ebeveynler genellemeye girilmemeli, örneğin: ‘sen hep böylesin, hep böyle yapıyorsun, beni hiç dinlemiyorsun’ gibi cümleler kullanılmamalı, çocukları anlamaya çalışmalılar. Konuşurken de öğüt verir gibi değil de daha çok yansıtarak konuşulmalı. Örneğin: bir sorun olduğunda ‘anladığım kadar günün kötü geçti?’ gibi bir yaklaşımla çocuklara yaklaşılmalı. Aileler bunu yapmıyor, Çocuklar ergenlikte sinirli, öfkeli oluyor ebeveynlerde olaylarda sinirli ve öfkeli olursa çatışmalar hat safha çıkar ve çocuğun senden uzaklaşmasına neden olursun. Bu yüzden de çocukların üzerine fazla gidilmemeli. Bir karar alınırken de kararlar demokratik olmalı. Otoriter bir yapıyla çocuğun üzerine gidildiğinde bireyin aileden ve evden sosyal, psikolojik ve fiziksel olarak uzaklaşmasına neden olur. Çocuk zaten bağımsızlığını ve özerk davranışlar kazanmak ister. Böyle yapılırsa çocuk kendini sömürgede hisseder ve bağımsızlığını ilan edemez. Kişilik ve sosyal olarak sağlıklı şekilde gelişemez.

 

ÇOCUKLAR AİLELERDEN KORKMAMALI

Anne-babalar ‘ben çektim, çocuğum çekmesin’ diyor, çocuklar bir hata yaptığı zaman ‘aman babam duymasın’ diyor bunlar yanlış şeyler. Bu da babanın otoriter olmasından kaynaklanıyor. Çocuklar, ailelerden korkmamalı, korkuyla nereye kadar yaşanır. Bir problem, bir hata olduğu zaman oturulup konuşulmalı, sorunlar büyümeden çözülmeli. Çocukların bir problemi olduğu zaman, dar zamanda ve kapı aralıklarında konuşulmamalı. Çocuğun problemi için özel bir zaman ayrılmalı. Kısıtlı bir zamanda problemi konuşunca aynı anda hem ebeveyn hem de çocuk bir şeyler anlatmaya çalışıyor böyle olunca ortamdaki öfke ve stres seviyesi de yükselmiş oluyor ve doğru iletişim çok verimli olmuyor. Ebeveynler bende insanım benimde kendi sorumlarım var diyor ve çocuklarında onları anlaması gerektiğini düşünüyor. Eğer kızgınsanız bu durumu çocuğunuzla paylaşın ve ‘şu an uygun bir zaman değil sakinleştiğim zaman seni dinleyeceğim’ deyin. O an ki öfkeyle kesinlikle çocukla iletişime geçilmemeli. Hepimizin çok farklı rolleri var; anne-baba rolü, evlat rolü, işçi rolü, eş rolü gibi. Bazen bu roller birbirine karışabiliyor. Örneğin bir öğretmen çocuğuyla öğretmen gibi konuşursa sıkıntı yaşar ya da bir asker, çocuğuyla asker rolüyle iletişime geçerse çocuğu kaybeder bu sebeple çocuklarımızla anne- baba önlüğü giyip iletişim kurmamız gerekiyor. Toplumdaki rollerimizi birbirine karıştırmamız gerekiyor.

SANDVİÇ TEKNİĞİ KULLANILMALI

İnsanlarda 3 tane ego vardır. Çocuk egosu, yetişkin egosu ve ebeveyn egosu. Aileler çocuklarıyla ya ebeveyn egosuyla ya da çocuk egosuyla iletişime geçiyor. Çocukla konuşurken etkili ve verimli olabilmek için yetişkin egosuyla iletişim kurmalıyız. Yetişkin egosuyla davranan kişiler çocuklarıyla daha etkili bir iletişim kurar. Ergenlikteki çocuklar zaten içinde bulundukları durumla baş etmeye vücudundaki değişiğimi anlamaya çalışıyor ebeveynlerde çocuk egosuyla yaklaşınca birbirini kırıyor. Çocuk öfkeli olduğunda sabırla beklenmeli sakinleştiği zaman iletişime geçilmeli bir yetişkin böyle davranır. Çocuklarınızla iletişim kurarken sandviç tekniğini kullanın. Çocuğunuza bir şey yaptırmak istediğiniz zaman ya da bir sorumluluk vermek istediğiniz zaman önce olumlu davranışını söyleyin ve onu takdir edin daha sonra yaptırmak istediğiniz şeyi söyleyin. Bu şekilde daha verimli bir iletişim kurmuş olursunuz.”

 Haber: Ömer Harmankaya

Editör: Didem Kayabaşı