Çocukluk yıllarında garip gelirdi halin. İnsanların sana olan tutkusunu anlamakta zorlanırdım doğrusu... Hep evimizin baş köşesinde idin. Olmazsa olmazlardandın sen. Sarma, dolma, börek, türlü, güveç... Hatta basitinden bir meleme…
Babamın her bulgur pilavında senin kafana yumruğu indirip, beş altı parçaya ayırmasını kötü kokundan bilirdim genelde. Annem senin derini soydukça benim gözlerim yaşarırdı. Merak ya, bir gün bakmıştım tadına. Ap acı bir şeydin. İnsanlar canının yanmasından keyif mi alırdı sanki. Mazoşistlik mi vardı ruhlarında.
Bazen, henüz olgunlaşmadan, yeşil halinle getirirlerdi seni sofraya. Her yemeğin yanında iştah ile yerlerdi bıraktığı nahoş kokuna aldırmadan.
Büyüdükçe anladım değerini. Atadan dededen mirastı ya, ayırmaz oldum bende sofradan. Babama özenip ilk yumruğu geçirdiğimde kafana, belli etmesem de epeyi canım yanmıştı doğrusu. Hep bir kenarda idin. Hep var idin. Zaman içerisinde, değerini hissettirecek nükteler de söylenmişti aslında;
"Soğanın cücüğünü de yemiş, neden öldüyse " gibi. Hatta köyde görmüştüm en çok, seni avize gibi evin tavanına asmışlar, evlerine müthiş bir güzellik katsın diye. Ama tam olarak anlayamamıştı insanoğlu değerini, kadrini kıymetini.Ne çok küçümsemişlerdi seni.
 
--Ayy soğan mı yedin!
 
--Uff ne pis koktu!.
 
--Bi Adana çek soğansız!
 
--Uff aşkım yine mi soğan yedin?
 
Oh olsun diyorum bu ara… Hepinize ohh olsun.Hak ettiniz bunu.Aslında bende hak ettim sanki biraz. Evet, babamın hareketi bilinç altıma işlemişti belki ama, yine de düşünmeliydim soğanın kafasına yumruğu geçirirken. Bu günleri düşünmeliydim…
 
Soğan efendim soğan. Bildiğiniz soğan.
 
09/02/2016; 1 Kg kuru soğan; 3.25 TL,
1 Kg Yeşil soğan; 8.00 TL
 
Akşama da kuru fasulye varmış evde iyi mi! Gel de yeme şimdi. Ama söz, bu kez usul usul soyacağım sarı kurumuş yapraklarını. Öyle yumruğu geçirmekte yok kafasına. Alim Allah yoksa kokusuna hasret gideceğiz.