Sevgili Kahramanmaraş’ımızın işgalinin yüzüncü yılını yaşamaktayız. Allah nasib ederse birkaç ay sonra da (Ocak-Şubat 2020) harbin ve kurtuluşun 100. yılını idrâk edeceğiz.

Aradan geçen bir asırda çok şeyler geldi geçti, sayısız gelişmeler yaşandı. Ama Maraş; herkesten daha çok hak ettiği “Kahraman” ünvânı gecikmeli de olsa alarak, kendini günümüze bir Müslüman Türk şehri olarak taşıdı. Galiba, bu kimliğin korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması 1920 ruhunun da en temel dinamiği idi. Maraş Harbi gazilerinin en küçükleri olup; “Kaç Kaç” hadisesinde, bırakıldığı karlar içerisinden sağ olarak kurtarılıp, hayata tutunanların bile son nesilleri artık aramızdan çekilmişlerdir. Babasının şehadetinde 2,5 yaşlarında olan Şehid Evliya Efendi merhumun kızı Muazzez hanımın birkaç ay evvel vefatı, aslında bir devrin son sayfalarının kapanışı idi. Merhûme sessiz sedâsız bu alemden giderken; bu gidiş, birkaç kişi dışında kimsenin farkında olmadığı bir şehid teberriğinin gidişi oldu.

Kahramanmaraşlı bir asırdır ne kendisine yaşatılan vahşeti unuttu, ne de verilen mücâdeleyi ve fedâkarlıkları unuttu. Kurtuluş gününden beri yapılan kutlamalar, anma törenleri, temsiller, yazılıp çizilenler, camilerine, okullarına, çeşmelerine, parklarına, belediyelerine, mahalle, cadde ve sokaklarına İstiklâlle ilgili verilen isimler bir vefa borcunun tezâhürleri idi. Son yıllarda çeşitli etkinlik, film, sempozyum, anıtsal yapılar gibi çeşitli alanlarda da çalışmalar yapıldı ve yapılmaya devam etmektedir. Konuyla ilgili bir kısım hatırat zaman içerisinde yayınlanarak ilim dünyasının ve okuyucunun hizmetine sunuldu. Bu konuda yapılanlara müteşekkir olmak her vatan evladının vazifesidir.

Dedik ya, aradan bir asır geçti. Harpten beri en az üç nesil geçti, dördüncü ve beşinci kuşak geldi. Gelen her nesilde Maraş Millî Mücadelesinin ifade ettiği mana peyder-pey azaldı. Hisler tarihe yabancılaştı, nesil değişti. Üstelik teknolojik gelişme ile birlikte gelen modernizm; hayatımızın her alanını etkisi altına alarak hepimizi ve her şeyi değiştirme ve dönüştürme konusunda sınırsız ve mes’ûliyet kabul etmez bir tarzda her şeye hakim oldu. Hayatımız renklenirken; bize ait ve bizden olan çok şey de, ya yok olup gitti, ya da içi boşalarak anlamsızlaşan, değerini yitiren nostaljik bir kimliğe büründü. İşte tam bu süreçte Maraş İstiklâl Harbi’ne ait duygularımızın da iyice renksizleşip, bir şey ifade etmeyen silik hatıralara dönüşme tehdidi ile karşı karşıyayız.

Çocukluğumuzda büyüklerimizin dizleri dibine oturur (80’li yıllar), anlatılanları can kulağı ile dinlerdik. Kurtuluş etkinliklerini izler, coşar, kahramanlarımızla gururlanırdık. Geçti, gitti o günler. Artık yeni nesil için bu metod hiçbir tesir ve ilgi meydana getirmiyor. Hz. Ali (k.v)’nin; “Evlâdlarınızı zamanınızın şartlarına göre yetiştirmeyin. Zira onlar sizden bir sonraki zaman için yaratılmışlardır” sözü burada daha da büyük bir anlam taşıyor. Evet, gelişen tekno-iletişim ve ulaşım, nesillere aileleri dışındaki tüm dünya ile aynı anda iletişim ve etkileşim sürecini birlikte yaşatıyor. Buna, ekonomik olarak kendi kendine yetebilir hâle geliş ve bütün bunların sonucu bireyselleşmenin yaygınlaşması da eklenince; millî-manevî ve kültürel saîklerin tesir sahası oldukça daralmış oluyor. Hayatlarını görsel ve sanal dünya şekillendiriyor. İlgileri ve değerleri buna göre şekilleniyor. Sizin çabanız havanda su dövmekten ileri gitmiyor.

İstiklâl Savaşı’nı anlatan eserler ve sempozyumlar bu ve benzer sebeplerle belirli bir jenerasyon için ilgi çekici gelmiyor. Yanlış anlaşılmasın, bu etkinlikler yapılmasın demek istemiyorum. Tam tersi, daha da yoğunlaşarak, yeni belge, bilgi ve bulgularla desteklenerek envânterin geliştirilmesi ilmî bir vazifedir. Lakin, yeni nesil ancak, görselden ve sanal alemden edinmiş olduğu sahte kahramanlarını kendine idealleştirmektedir. Biz kendi hakiki kahramanlarımızı neslimize yeterince tanıtıp, kalplerine yerleştiremez isek, onlar; Ronaldoların, Messilerin, müzik endüstrisinin(!) ilahlaştırılmış sapkınlarının, youtube kahramanlarının ve daha bilmem ne acaib gayr-i müslimlerin peşinden gide gide bizim ve bizden olmaktan çıkıp gitmektedirler.

Bu uzun girizgâhtan sonra ez-cümle derim ki!

İstiklâlin yüzüncü yılına münhasır birçok alt yapı çalışmalarının resmi kurumlarımız ve gayretkeş isimlerimiz tarafından elân yapılmakta olduğu muhakkaktır. Mevlâm çalışmalarını bereketiyle ve hayrıyla memleketimize kazandırmayı nasip eylesin.

Bunlarla birlikte, memlekete dair hamiyyetimiz ve ecdâda olan vefâ borcumuzun tesiri ile, zihnimizde hasıl olan bir kısım projeyi ricâl-i devletimize ve imkân sahibi gayretkeş hayırseverlerimize acizâne beyân etmeyi bir vazife bildim. Çünkü bu tip projeler ancak kurumsal yetki ve imkânlarla gerçekleştirilebilir. Ayrıca mali açıdan şehrimizin hamiyetperver hayırseverlerinin de ciddi katkıları sağlanabilir.

100. yıl münasebetiyle; kalıcı, görsel ve tesiri muvakkat olmayacak eserler vücuda getirelim. İşte bunlardan naçizâne bir kaçı;

1- Maraş İstiklâl Harbi’nin ana karargâhı olarak, Müdafa-i Milliye Reisi Gazi Arslan Bey’in harbi idare ettiği ve o zamanki adıyla Bayezıdlı Mahallesi’nde (şimdiki Yörükselim) bulunan Sarıkâtipzâde Mehmed Efendi’nin evinin bulunduğu yer tespit edilerek, aslına uygun bir halde ve aynı yerde yeniden inşa etmek imkânı varsa asıl yerinde; yoksa en yakın bir alanda bina yeniden inşa edilerek, “Maraş İstiklâl Harbi Arslan Bey Karargâh Müzesi” olarak inşa ve tanzim edilmelidir.

2- Mücadelenin manevi lideri olan ve aynı zamanda Hatûnîye-Şekerli mıntıkasının da şube reisi olan Şeyh Ali Sezaî Efendi’nin harp sırasında yanan tekke ve evinin de; yerinde veya en yakın mahâlde aslına uygun bir tarzda inşa edilerek, “Şeyh Ali Sezaî Efendi İstiklâl Harbî Müzesi” olarak hizmete sunulması.

3-İstiklâl Harbinin en büyük çete lideri ve en büyük kahraman şehidi olan Evliya Efendi’nin “Taşhan”ın girişinde şehid düştüğü yere, merhumun Maraş istiklâl Mücâdelesi’ndeki yer ve öneminin de belirtildiği bir kitabe ve şehidlik anıtı dikilmelidir.

4-Ayrıca bu büyük şehidin, kaynaklarda resmi mevcud olan mezar taşlarının nerede olduğunun tespit edilerek (müze de olma ihtimâli vardır. Bilenlerden öğrenilebilir), birebir aynısının yapılıp, ilk kez defnedildiği Acemli Camii hazîresine (bahçesi) yerleştirilerek, hatırasının orada da yaşatılması gerekmektedir.

5-Harpte zarar görüp, yanan ve çarpışmaların yaşandığı tüm mekânların olduğu yerlere tanıtıcı kitabeler dikilerek, burada yaşanan kahramanlıklar ve fedâkarlıklar tanıtılmalıdır.

6-İstanbul’un fethinin anlatıldığı 1453-Panorama Müzesi tarzında, harbin tüm safhalarının canlandırıldığı üç boyutlu ve çok kaliteli görsel çizimler, “1920-Panorama Maraş Harbi” adıyla uygun görülecek tarihî bir mekâna kazandırılabilir.

7-Şeyh Adil Mezarlığı bünyesinde mezarları bulunan bir kısım istiklâl Harbi şehid ve gazilerinin mezarları onarılarak, yerlerini gösteren işaretler ve yanlarına tanıtıcı levhâlar dikilmelidir.

8-Harbin mazlûm şehidleri için ayrı bir müze veya temsili şehidlik oluşturulmalıdır. Üzümsuyu Mehmed Efendi, Dikeç Hayri, Tiyeklioğlu Kadir, Hafız Veliyyiddin Efendi, Doktor Mustafa, Ediklioğlu Mustafa Efendi, Kaltakçı Halil gibi çok sayıda mazlûmen şehid edilen insanımız vardır. Ellik Gavûru Ermeniler tarafından; en vahşi hayvanların bile iğreneceği vahşetlerle, işkenceler altında şehid edilen eli silahsız sayısız erkek, kadın, çocuk insanımıza yapılan bu mezâlimin boyutu ve dehşeti hafızalara kazınmak zorundadır. Asırlarca Türk’ün sınırsız merhamet ve müsamahası altında tarihlerinin en huzurlu ve müreffeh dönemini geçiren Ermenilerin ve onların ağa babaları olan Avrupalı Hristiyanların, ellerine fırsat geçtiğinde bize neler yaptıklarının ve neler yapabileceklerinin millî hafızamızda unutulmamak üzere yer edinmesi ve yeni nesillerimizde millî şuûrun oluşturulması açısından böyle bir çalışma elzemdir.

9-Maraş İstiklâl Harbi ve öncesinde yaşanan 1895-Zeytun, 1915-Fındıcak İsyanı gibi meseleyle ilgili yayınlanmış tüm hatırat, belge, telgraf metni, ilmî makaleler ve fotoğraf kayıtlarının içerisinde toplanacağı ve araştırmacıların temel kaynak olarak kullanılabileceği bir “Maraş İstiklâl Harbi Külliyâtı” neşri yapılmalıdır.

10-Harbin lojistik desteğini oluşturan ve geri hizmetteki kadın, çocuk ve her yaştan Maraşlının; para yardımı, yemek pişirme, erzâk, silah ve cephane temini, revir hizmetleri, istihbarat akışı, yangın çıkarma ve söndürme gibi çeşitli faaliyetlerinin tanıtımına ait özgün çalışmalar yapılmalıdır.

11-Harbin en dramatik sahnelerinden olan “Kaç Kaç” hadiselerinin ve bıraktığı acı izlerin belgesellerinin yapılması gerekmektedir. Böyle yapımların, millî mücadelenin yurt içi ve yurt dışında tanıtımında yeri oldukça mühimdir.

12-Maraş Harbinde çatışmaların ve önemli hadisatın yaşandığı yerler ile Türkoğlu ve Pazarcık mıntıkalarındaki çatışmaların yaşandığı yerlerin de gösterildiği ayrıntılı bir topografik kroki hazırlanmalıdır.

13-Ulu Cami Haziresi aslına uygun bir hâlde tekrâr Maraş Harbi Şehidliği yapılarak; burada Maraş Harbinin bilinen tüm şehid ve gazilerinin isimlerinin yazılı olduğu anıtsal bir yapı oluşturulmalıdır.

14-Pazarcık, Türkoğlu, Bababurnu, Ceceli, Karabıyıklı gibi şehir dışında Fransız ve Ermenilerle yaşanan çatışmalar ve mezâlimlere ait, bu yerlerde yaşananları anlatan kalıcı yapılar oluşturularak; bu mıntıkaların Maraş Milli Mücadelesindeki yer ve önemleri canlı tutulmalıdır.

15-Ayrıca bu çalışmalara ilave olarak, restore edilen binaların bir kısmı (Üdürgücü Konağı gibi) yasal zemini oluşturulduktan sonra; Geleneksel Türk-İslâm San’atlarının (hatt, tezhîb, ebrû, minyâtür, musîki gibi) icrâ mekânları haline getirilmelidir. Böylelikle, hem bu san’atlarımızın kendi hâlet-i rûhîyelerine uygun mekânlarda icrâ edilmesine imkân tanınmış olur, hem Kahramanmaraş’ımızda yetişmiş ve bu san’atları icrâ eden kıymetli şahsiyetlerimize uygun ve kalıcı ortam sağlanmış olur. Hem de bu konaklar ve çevresi bir san’at merkezi olarak yerli ve yabancı ziyaretçilerimizin nezih mekânlarından birisi hâline gelir.

Maraş İstiklâl Harbi’nin yüzüncü yılına daha 4 aydan biraz fazla zaman var. Burada kaleme aldığımız projelerin gerçekleşmesi veya uzun süreli olanlara başlanılması için yeterli zaman var. Gayret cümlemizden, tevfîk Allah’tandır. Yeni nesillerin ecdâdını tanıması ve kendinden sonrakilere tanıtmasının yolu, emaneti taşıyan günümüz nesillerinin geçmişini yeterince tanıtabilmesinden geçer. Yani ne ekersek onu biçeceğiz. Eğer insanımız Arslan Bey’i, Şeyh Ali Sezaî Efendi’yi, Şehid Evliya Efendileri, Mıllış Nurileri, Göllülü Yusuf Çavuşları, Medinezâde Abdullah Çavuşları, Eşbah Mehmedleri, Nakîbü’l-eşrâf Dayızâde Mehmed Emin Efendileri, Üzümsuyu Mehmed Efendileri, Sütçü İmamları, Muallim Hayrullah Efendileri ve daha nicelerini yeterince tanıyamıyorsa, bu hepimizin kabahati olarak tarihe mal olur. Unutulmamalıdır ki; gelecek, geçmişimize sahip olabildiğimiz ölçüde bizimdir!

Kahramanmaraş’ımız için yapılacak ve yazılacaklar tükenmez. Ancak çorbada tuzumuz olsun düstûru içerisinde görüşlerimizden bir kısmını, bu hâliyle ilgili makamların ve kamuoyunun takdirlerine sunmuş oluyoruz. Hürmetlerimle…

19 Ağustos 2019

İbrahim KANADIKIRIK