“Maske yırtılmasa hâlâ bize afetti o yüz Medeniyet denilen kahpe hakikat yüzsüz” Mehmed Akif

Son 3 asırdır Batı’nın dünya genelinde bir hâkimiyeti var. Her ne kadar 2.Dünya Savaşı sonrası kirli ellerini dünyanın birçok yerinden resmen çekmek zorunda kalmış olsa da fiilen etkisini hissettirmeye devam ediyor. ABD ve Batı Avrupa dışında her yerde kan dökmeye ve kaos çıkarmaya devam ediyorlar. Batının yeryüzündeki hegemonik egemenliğinin temel aparatlarının başında özellikle Fransız İhtilâlinden sonra yaymayı başardıkları değer yargıları geliyor.

Fransız İhtilâli Batı Dünyasının yeryüzüne dikte ettirdiği modernizmin gerçek anlamda başlangıcıdır. İnsan hakları, eşitlik, özgürlük, demokrasi, çağdaşlık, lâiklik, çevre, güvenlik gibi temel kavramlar ekseninde yaygınlaştırdıkları siyasi, hukuki ve kültürel dönüşümü etki altına aldıkları tüm Asya, Afrika ve Güney Amerika toplumlarında kutsal değerler olarak yerleştirmeyi başardılar. Bu sayede bu ülkelerin kontrolü daha rahat olurken, halkları genetik olarak olmasa da zihniyet bakımından Batılı normlara adapte olmuş hâle getirdiler. Sömürünün devam etmesini sağlayan can damarı bu şekilde tesis edildi. Buna karşı en dirençli toplumlar Müslümanlar olduysa da onlar da bu etkinin neticesi olarak tam anlamıyla ne Batılı olabildiler, ne de Müslüman kalabildiler.

Yukarıda birkaç örnekle ifade edilen bu kavramlar aslında sözlük anlamı olarak kulağa hoş gelen evrensel ilkeler görünümünde. Ancak durum tamamen bir aldatmacadan ibaret. Çünkü her ne kadar bu ilkeler dünya ölçeğindeki BM gibi uluslararası ve devletler üstü kuruluşlarca hukuki belgeler olarak ilan edilmiş ve imza altına alınmış olsa da uygulamada karşılık bulmamaktadır. Bu kavram ve ilkelerin vicdansız ve ahlâksız bir şekilde çifte standarda tabi tutulduğu artık tüm dünyaca anlaşılmış bir gerçek. BM Güvenlik Konseyini oluşturan 5’li çetenin (ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa) kararları veto etme hakkını istikrarlı bir şekilde ve menfaatleri doğrultusunda kullanıyor olmaları bu çifte standart anlayışını da hukuki güvence altına alıyor.

2023 dünyası tarihe yeryüzünün en vahşi ve barbar insan hakları ihlâllerinin zirveye çıktığı yıl olarak geçecek gibi. Geçmiş yıllar ve asırlarda da yeryüzünde çok sayıda vahşete imza atıldı. Ancak İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği soykırımın bu 5 ülkeden ABD, İngiltere ve Fransa’nın açık desteği ile Çin ve Rusya’nın da göz yummasıyla canlı olarak gerçekleşiyor olması vahşetin boyutlarını öncekilere nazaran çok daha korkunç hâle getiriyor. Tüm dünya bu haydutların pitbull köpeğine bir kediyi kahkahalarla parçalattırması gibi, İsrailli teröristlerin anne karnındaki bebeğine varıncaya kadar Filistinlileri canavarca hislerle katletmelerine destek oluşlarını seyretmek zorunda kalıyor. Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların ebedi laneti üzerlerine olsun.

Merhum Akif’in dediği gibi maskenin bir kere daha yırtıldığına ve o gülen yüzün, iyi giyimin, modern yaşamın altında yatan korkunç canavara şahit olunuyor. Hani sizin o kutsallaştırdığınız değerleriniz nerede? Bu değerler tüm insanlık için geçerli değil miydi yoksa? Acaba İslâm Dünyasında Batı hayranlığı ve özentisiyle ecdadına hakaret etmeyi bir entellektüellik olarak algılayan “lümpen” züppeler bu işe ne diyor? Sözüm içimizdeki “Tatlı Su Frenkleri”ne değil. Onlar zaten Batının Doğu şubeleri. Sözüm ecdadı Çanakkale’de, Sakarya’da kâfirle savaşırken şehid düşen, gazi olan dedelerin, cepheye sırtında top mermisi taşıyan ninelerin torunlarına...

Şimdi bir göz atalım Batının bu kutsal ve modern insani değerlerinin fiiliyattaki gerçek anlamlarına. Sözlük anlamları uygulamada sadece Batılı beyaz insan için geçerli olan bu kavramlar gözümüze nasıl görünüyor?

İnsan Hakları: Batıya ve normlarına itaat edip, sömürü düzeninin bir parçası olduğun müddetçe sen de yararlanabilirsin. Aksi halde teröristsin. Müslümanlar ve siyahiler bu haklardan kendilerine bahşedildiği kadarıyla yetinmek zorundadır.

Eşitlik: Batılı beyaz Anglo-Sakson ırk dışında mevzu bahis dahi olamaz. Yahudiler ayrıcalıklıdır.

Özgürlük: Batılılara itaat etme ve onlar gibi yaşama özgürlüğün sınırsızdır. Yaşam hakkın senin Sam Amca tarafından terörist olarak ilan edilip-edilmemene bağlıdır. Ülke kaynaklarını sömürttürmen özgürlüğüne katkı yapan en değerli argümanlarındandır.

Demokrasi: Bala karıştırılmış bir zehir olarak İslam ülkelerini işgal ve kontrol etmek için en değerli silahtır. Klasik sömürgecilik döneminde vahşilere medeniyet götürme (!) kılıfıyla yapılan işgaller, 2.Dünya Savaşı sonu “demokrasi” kılıfıyla gerçekleştirilmeye başlandı. Irak, Afganistan, Afrika ülkeleri ve diğerleri bu demokrasi işgallerini mezarlara gömülmüş milyonlarca insanı, kanlı iç savaşları ve yağmalanan kaynakları şeklinde tecrübe ettiler.

Lâiklik: Müslümanlar dışında herkese din ve vicdan özgürlüğü...

Çağdaşlık: Cola, fast food, moda, sinema, sınırsız kazanç, şehvetler ve kişisel yükselme hırsları dairesinde ömür geçiren bir tip olarak yeryüzündeki sömürü sistemlerini sorgulamayan yani sistemin çarklarına zarar vermeyenlerin yaşam tarzı.

Belgesel: Afrikalı aç çocuğun akbabalar tarafından parçalanışını doğanın bir kuralı olarak kameraya almak.

Çevrecilik: Kendi zehirli atıklarını Asya ve Afrika’nın geri kalmış ülkelerinin kıyılarına boşaltmak, Yağmur Ormanlarını ve geri kalmış ülkelerin kaynaklarını yağmalarken, Avrupa ve ABD’nin doğal kaynaklarını en kıymetli rezervler olarak muhafaza etmek.

Nükleer Güç: Diğer ülkeleri tehdit etmek ve gerektiğinde kullanarak (Hiroşima-Nagazaki gibi) sömürge sistemlerini devam ettirmek için en kıymetli silah.

Fosil Yakıtlar: Bir damla petrol, bir damla kan! (W. Churchill)

Güvenlik: Ya bizim yanımızdasınız, ya da teröristsiniz! (G.W.Bush)

İslâm: Her zaman savaşılması gereken en büyük düşman.

Müslüman: Köleleşmiyorsa öncelikli olarak ortadan kaldırılması gereken düşman.

Türk: Müslüman, en tehlikeli ve korkunç düşman, şeytan. (Osmanlı döneminde Avrupa’da biri Müslüman olursa ona “Türk Oldu” denirdi)

Yahudi: Seçilmiş, hizmet edilmesi gereken üstün ırk...

İşte sadece birkaç örnek. Bunların abartı olduğunu düşünmek ise yeryüzünde yaşananlara kayıtsız kalacak kadar insanlığını kaybetmiş bir zihnin dışa vurumu olur. Yeryüzü, Batı ve yaydığı pisliklerden arınmadığı müddetçe bu haksızlık ve çifte standartlar yaşanmaya devam edecektir...

      02/12/2023-İbrahim KANADIKIRIK