91- Fransızlar çekildiğinde direnmeye devam eden yerler nerelerdi? Nasıl teslim alındılar?

Cevap: 11 Şubat’ı 12 Şubat’a bağlayan gece yaşanan Fransız çekilmesi, ana karargâh olan kışladaki kuvvetlerin çekilmesi şeklinde gerçekleşmişti. Sabahleyin Türk kuvvetleri yer yer yanmakta olan kışlaya girerek teslim aldı. Diğer mevkiler direnmeye ve etrafa ateş etmeye devam ediyorlardı. Ancak Keret’in çekildiğinin anlaşılmasıyla bir-iki gün içinde diğer mevkiler de silah bırakarak; içindeki Fransız, Ermeni ve misyonerler olmak üzere, tüm gayrimüslimler teslim oldular. Bunların en mühimleri; Abarabaşı Kilisesi, Kümbet Alman Yetimhânesi, Katolik Kilisesi, Alman Hastanesi ve Amerikan Koleji’dir.

92- Fransızlar geri çekildikten sonra Maraş ve civarında ne kadar Ermeni kaldı? Onlara ne oldu?

Cevap: Harpten önce Maraş’ın içi ile civar köy ve kasabalarda yaklaşık 14-15 bin civarında Ermeni’nin bulunduğu tahmin edilmekteydi. Harpten sonra Maraş’ta kalan Ermeni sayısının 8 bin civarında olduğu görülmektedir. Kalanların bir kısmı Fransızlarla gitmiş, bir kısmı Maraş’ta harp esnasında ölmüş, diğer kısmı ise başta Yenicekale ve Zeytun bölgesi olmak üzere civar köy ve kasabalarda bulunuyordu. Maraş’ta kalanlar, silahları toplanarak evlerine gönderildiler ve Ankara Anlaşması’na kadar Maraş’ta normal yaşamlarına devam ettiler. Ekim-1921 Ankara Anlaşması, Fransa’yla aramızdaki harp durumunu sona erdirdi ve İskenderun vilâyeti Fransız sömürgesi Suriye’de kaldı. Bu tarihten 1922 Ocak ayına kadar geçen sürede Maraş Ermenileri ve diğer yabancılar da mülklerini satarak, yanına alabildikleri eşyalarıyla birlikte güneye, Fransa kontrolündeki bölgelere gittiler.

Maraşlı, harpten sonra herhangi bir intikam sevdasına düşmedi. Elini Müslüman kanına bulaştırmış katiller ve ırz düşmanları dışında kimseye ilişilmedi. Türk müsamaha ve insancıllığına bir kez daha şahit olan Ermenilerin korkuları, kısa bir müddet sonra yerini güvenlik içinde oldukları duygusuna bıraktı. Ancak, Maraşlı bu süreçte hiçbir şekilde güvenlik tedbirlerini elden bırakmadı. Aynı durumda harbi kazanan taraf Ermeniler ve Fransızlar olsaydı, kundaktaki bebeğe varıncaya kadar şehirde tek bir canlı Müslüman kalmayıncaya kadar katliam yapacaklarında hiçbir şüphe yoktu.

Zeytun Ermenileri ise 1921 ortalarına kadar tutunmayı başardılar. Çevrede güvenlik problemi oluşturmaya ve Türk köylerine saldırmaya devam ettiler. Sayıları 700 civarında olan Zeytun Ermenileri de, 1921 ortalarında yapılan askeri harekât sonucu bölgeden çıkartıldı. Bir kısmı çatışmalarda öldü, bir kısmı dağlık alanlara kaçarak çeşitli yollardan güneye, Amanoslara ulaşmaya çalıştılar. Bunların da bir kısmı bu şekilde kaçmayı başarırken, diğer bir kısmı ya çatışmalarda öldü, ya da teslim alındı.

93- Agop Hırlakyan’a ne oldu?

Cevap: Maraş’ın en zengini ve Ermenilerin lideri olan Hırlakyan Agop, şehirde yaşanan güvenlik problemlerinin ve savaşın en büyük sorumlularından biridir. Kilikya Ermeni Prensi olma hayali içinde hem Maraş’ı, hem de Ermenileri felâkete sürüklemiştir. Bir ara Maraş mebusluğu bile yapan ve aslında uçsuz bucaksız arazileri, sayısız emlâkı ile keyfine diyecek olmayan Agop, Avrupalıların kışkırtmaları ve ütopik hırsları içinde yaşamış ve sonunda bu uğurda canıyla birlikte her şeyini de kaybetmiştir.

Mahallesi olan Kuyucak’ın yanmasından sonra Kuyucak-Kümbet-Divanlı mıntıkasında bir yerde savaşın sonuna kadar kalmayı başaran Agop, Keret’le birlikte çekilen Ermeni grubunun içinde yoktu. Bir grup Ermeni ile birlikte ve sabahın erken saatlerinde Sarayaltı civarından Şeyhadil istikâmetine doğru kaçarken, çetelerle karşılaşmış ve yapılan çatışmada vurularak ölmüştür. Ölümüyle alakalı değişik rivayetler vardır. Ancak yer ve zaman konusunda ihtilâf yok gibidir. Öldükten sonra, başı gövdesinden ayrılarak çeteler tarafından Gazi Arslan Bey’e getirilmiş ve; “Beyim! Düşmanının ömrü bu kadar olsun” denip, huzuruna konulmuştu. Tarihe geçen bu ifade, Maraşlının zaferinin sembolü olan cümledir. Daha sonra Agop’un başı bir mızrağa geçirilerek, Sütçü İmam tarafından şehirde dolaştırılıp, halka teşhir edilmiştir. Hırlakyan ailesinden kardeş Avadis ise muhtemelen şehirden çıkmayı başaranlardandır.

94- Maraş İstiklâl Mücadelesine, Elbistan’ın katkıları nelerdir?

Cevap: Bu mücadele Maraş’ın tüm ilçe, kasaba ve köylerinin katılımı ile gerçekleşmiş topyekûn bir destandır. Şehir dışındaki insanımız gerek bulundukları bölgelerde (Türkoğlu, Pazarcık, Yenicekale, Andırın gibi) düşmanla mücadele etmiş, gerekse de çete olarak gelip savaşmış ve silah, cephane, gıda, para gibi lojistik desteğiyle de yardımını esirgememiştir. Pazarcık-Türkoğlu bölgesinde meydana gelen çatışmalar ayrı bir soru halinde cevaplanmıştı. Burada Maraş’ın en büyük kazası olan Elbistan’ın millî mücadeleye katkısını topluca görmeye çalışalım.

  • Elbistan; işgalin başından itibaren teşkilatlanmış, Maraş’tan önce Elbistan Müdafaî Hukuk Cemiyeti Nakipzâde Mehmed Efendi başkanlığında 6 kişiyle kurulmuş ve mücadelenin sonuna kadar Maraş’la işbirliği içinde çalışılmıştır.

  • Elbistan aslında stratejik bakımdan güneyden kuzeye Maraş’tan sonraki ikinci mühim nokta idi. Çünkü işgal orduları, Maraş’tan kuzeye yol açılması durumunda Elbistan’a gelecek ve burası onlara Sivas yolunu açacak kapı olacaktı. Bu sebeple Sivas Kongresi, süreçte Elbistan’ın stratejik ehemmiyetini ihmâl etmedi. Temsil Heyeti Başkanı Mustafa Kemâl teşkilatlanma ve savunma tedbirleri gayesiyle 3.Kolordu Komutanı Kurmay Albay Selahaddin Adil, Kılıç Ali (Emrullah Asaf), Yörükselim (Kurtoğlu Selim) gibi şahsiyetleri ilk başta Elbistan’a gönderdi. Kılıç Ali Bayrak Hadisesine kadar, Yörük Selim de savaş başlayana kadar bölgede kaldı. Ayrıca Millî Mücadele boyunca Sivas üzerinden Maraş’a gönderilen silah ve cephane ile askeri kuvvetler Elbistan üzerinden gelmiş, yol güzergâhının korunmasında Nakibzâde Abbas ve kuvvetleri etkin rol oynamıştır.

  • Fransızların gelmesinden kısa süre önce Kadızâde Hasan Fehmi, Kocabaşzâde Ömer, Elbistanlı olan Dr. Mustafa ve kardeşi Eczacı Lütfi (Köker) gibi şahsiyetler Ekim ayı sonlarında Maraş’tan Elbistan’a giderek, buradaki cemiyet vasıtasıyla silah ve cephane tedarikine başladılar. Burada ahalinin gayretleriyle 150 kadar silah ve cephaneleri temin edilerek Maraş’a gönderildi. Eczacı Lütfi ve kardeşi Dr. Mustafa, harp başladıktan sonra Maraş’a gelerek bizzat mücadelenin içinde yer aldılar. Cancık-Ahır Dağı hattında cephe tuttular. Yine Muallim Hayrullah Bey de bir ara Elbistan’a gelerek çete toplama faaliyeti yaptı. Ayrıca aralıklarla Maraş’tan Elbistan’a gelen küçük gruplara da silah ve cephane temini yapılmıştır.

  • 5 Aralık’ta Elbistan Ulu Camii’nde 15000 kişinin katıldığı mitingle, çeşitli yerlere protesto telgrafları çekilerek, işgallere karşı millî duruş sergilendiğini ayrıca görüyoruz. Bayrak Hadisesinden sonra Fransız kumandanlığına Elbistan’dan da tehdit telgrafı gönderilmiştir. Ayrıca para ve muhtelif cinste malzeme bağışları yapılarak, ilgili yerlere ulaştırılmıştır. Savaşın başlamasıyla birlikte 23 Ocak’ta Elbistan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti bir protesto mitingi daha düzenlemiştir.

  • Elbistan’dan Maraş’a savaşmak için çeteler de gelmiştir. 8 Şubat’ta Nakibzâde Mehmed Efendi 300 kişilik bir kuvvetle Elbistan’dan Maraş’a geldi. Cancık tarafına konuşlandırılarak kışla yönündeki çatışmalara katıldılar. Ayrıca Müftülüzâde Hacı Efendi, Ali Rıza Efendizâde Tahir Efendi gibi bir kısım zevât kumandasında muhtelif miktar çete Elbistan’dan gerek harbe katılmışlardır.

  • Elbistan, bu süreçte Millî Mücadele aleyhinde tutum sergileyen Kaymakam Kerküklü Halis Bey’e karşı tavır almış ve onun tutumundan vaz geçmemesi Elbistan’ı iyice germiştir. Neticede kaymakamın tavır ve davranışlarına daha fazla sabredemeyen Elbistan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti ve Jandarma Komutanı Muhtar Bey 30 Aralık 1919 gecesi onu cebren evinden alarak, Sivas’a götürüp valiliğe teslim etmiştir. Böylece kaymakam fiilen azledilip, Elbistan sınırının haricine çıkarılmıştır.