95- İki tarafın da kayıpları ne şekilde oldu?

Cevap: 22 gün geceli gündüzlü devam eden Maraş Harbi’nde, şehir tarihinin belki de en büyük yıkımı gerçekleşmiş, insan kayıplarının yanı sıra sayısız mal kaybı da yaşanmıştır. Ayrıca şehrin tarihi dokusunun bazısı tamamen yok olurken, bir kısmı ise büyük zarar görmüştür. Bu sebeple savaş her yönden çok büyük kayıpların yaşanmasına sebep olmuştur. İnsan kaybı konusunda kaynaklarda değişik bilgiler vardır. Ermeniler kendi kaynaklarında kayıpları konusunda abartılı rakamlar verirken, Türk tarafındaki insan kaybına ilişkin rakamların da tam anlamıyla tespit edilemediği görülmektedir. Eldeki en mühim resmi kayıt Genel Kurmay Başkanlığı Atese Arşivlerinden alınan rakamdır. (Gnkur. ATESE Bşk. Arşivi, no.5, Klasör 2306, Dos.3, Em.Kur. Alb. Ferhat BAŞDOĞAN, Kahramanmaraş 1.Kurtuluş Sempozyumu, s.73) Buna göre savaşta Türk zayiatı; 200 şehid, 500 yaralıdır. 7 mahalle tamamen, 3 mahalle kısmen yanmış, 8 cami, 15 okul kullanılamayacak derecede tahrip olmuştur. Fransızların 1000, Ermenilerin de 1500 kadar zayiat verdikleri tahmin edilmektedir, denmektedir.

Harbin uzunluğu, kışın şiddeti, yangınlar, şiddetli topçu ateşi ve çarpışmaların yoğunluğu göz önüne alındığında 200 şehid rakamının hakikati yansıttığı biraz şüphelidir. Bu rakam muhtemelen Genel Kurmay kayıtlarına resmi olarak giren ve bir kısmı askeri personele ait olanlardır. Sivil kayıpları bu rakamın çok ötesinde olmalıdır. Sadece Kaç Kaç hadisesinde karlar arasında vefat eden bebekler, küçük çocuk ve kadınların sayısı bile ciddi bir yekûn tutar. Ayrıca Ermeni ve Fransız askerinin evlerde veya şurada burada tecavüz ederek, işkence ederek katlettiği mazlumlar ayrı bir sayıdır. Yangınlarda ne kadar insan kaybı yaşandığına ait herhangi bir kayıt yoktur. Top mermilerinin yıktığı binalardan çıkarılan cenazeler kayda geçmemiştir. Çatışmalar esnasında şehîd olarak, cenazeleri hemen defnedilenler veya köylerine götürülenlerin kaydı tutulmamıştır. Hepsinden ötesi şehir dışında cereyan eden çarpışmalarda şehîd olanlar ve köylerde Ermeni ve Fransızlar tarafından katledilen masumlar zaten bu rakamın haricindedir. Bu itibarla Maraş Harbi’nde, sadece şehir içinde çete-sivil şehîd düşenlerin sayısının binin çok üzerinde olduğunu düşünmek mantıksız olmasa gerektir. Ermeni Ghovent Chorbajian’a göre ise bu savaşta ölen Türk sayısı 2000’dir.

Düşmanın kaybı ise, yukarıda verilen 1000 Fransız, 1500 Ermeni şeklindeki rakamdan aşağı olmasa gerektir. Ayrıca çekilme istikametinde Ermenilerin 1000’den, Fransızlar 200’den fazla ölü verdikleri anlaşılmaktadır. Bunun dışında, düşman kaybının bundan daha fazla olduğu da ifade edilmektedir.

96- Yeşil Sarıklılar meselesi nedir?

Cevap: Harpten sonra çeşitli yerlerde ve çeşitli vesilelerle savaştan sağ kurtulmuş bir kısım Fransız ve Ermeni’nin dile getirdiği bu mesele, yakın zamana kadar ileri yaşlardaki Maraşlılar tarafından da anlatılan bir husustu. Zaten bu mesele, yayınlanmış bir kısım hatıratlarda da birinci ağızlardan ifade edilmiştir. Yalçın Özalp’in “Gazilerin Dilinden Millî Mücadelemiz” adlı geniş hatırat kitabında meseleyle ilgili hatıratlara rastlamak mümkündür. Ayrıca küçüklüğümde, büyüklerimden de bizzat dinlediğim bir meseledir. Kimdir bu Yeşil Sarıklılar?

Yeşil Sarıklılar; Kur’an’da varlıklarından bahsedilen ve kâfirlerle harp için görevlendirilerek, cihâd meydanlarında müminlere yardıma gelen meleklerdir. Bu melekler müminlere görünmemekte, ancak kâfire görünerek onları helak çukurlarına yuvarlamaktadırlar.

Âl-i İmran suresi 123-124-125. Ayetlerinde bu husus şöyle bildiriliyor;

“Andolsun, siz son derece güçsüz iken Allah size Bedir’de yardım etmişti. O halde Allah’a karşı gelmekten sakının ki şükretmiş olasınız (123)- Hani sen müminlere, Rabbinizin indirilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmez mi, diyordun (124)-Evet, sabrettiğiniz ve Allah’a karşı gelmekten sakındığınız takdirde, onlar ansızın üzerinize gelseler bile Rabbiniz nişanlı beş bin melekle size yardım eder (125)”

Ayrıca Sûre-i Ahzab’ın 9-10-11. ayetlerinde;

Ey İman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani düşman orduları üzerinize gelmişti de, biz onların üzerine bir rüzgâr ve göremediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görmektedir. Hani onlar size hem üst tarafınızdan, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gözler kaymış ve yürekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah’a karşı çeşitli zanlarda bulunuyordunuz. İşte orada müminler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar.” Ayetlerinde çok açık bir şekilde bildirilen meleklerin yardımı, Maraş İstiklâl Harbine ilahi iradenin müdahalesidir.

İslâm Tarihinde ilk kez Bedir Savaşı’nda bu ilahi yardımın indiğini müşahede ediyoruz. Bedir’deki yardım açıkça ayette bildirilmekte ve peygamberimiz de, gelen melek ordularını ashabına açıklamaktadır. İslam Tarihi boyunca birçok örnekleri görülen bu yardımın en meşhur örneklerinden birisi, Çanakkale Savaşı sırasında yere inen bir bulut kümesi içerisinde kaybolan İngiliz Norfolk Alayı’dır. Savaş sonrası İngiliz Genel Kurmayının Türk Genel Kurmayından akıbeti hakkında bilgi istediği bu alayın akıbetiyle ilgili ne İngiliz, ne de Türk arşivlerinde bir kayda rastlanmamış olması Çanakkale Harbi’nin gizemlerindendir.

Maraş Harbinden sonra bir kısım Fransız ve Ermeni’nin ısrarla bahsetmiş oldukları üzere; “Dağdan (Ahır Dağı) gelen yeşil sarıklılarla…, Dağdan gelen ve yeşil sarıklı korkutucu süvarilerle…, Atlarının ağzından alev saçılan ve dağdan gelen yeşil sarıklılarla baş edemedikleri, kendilerini çok korkuttuğu” şeklindeki çeşitli ifadelerin bizzat düşmanın ağzından dökülmesi oldukça mühimdir.

Zaten şartların başlangıçtan itibaren düşmanın lehine olduğu harpte, Maraşlı var gücüyle sonuna kadar savaşmış; günahsız çocukların, mazlumların ağzından dualar eksik olmamış ve ilahi yardıma intizar edilmiş idi. Belki mevsimin olağanüstü şartlarda çok sert bir kış olarak yaşanması müminler lehine bir kısım hikmetleri de barındırıyordu. Bu ilahi yardımın tecelli ettiği zaman dilimi ise harbin en zor günlerinin yaşandığı Albay Norman’ın gelmesinden sonraki son 4 gün olsa gerektir. Şehrin iki ateş arasında kaldığı, Kaç Kaç’ın hızlandığı, çetelerin dağılmaya başladığı, bir avuç mücahidin her şeyi göze alarak mevzilerini terk etmeyip şehadete koştuğu bu dönem, insan gücünün artık son noktasıdır. İşte bu son noktada, yani elden gelenin hepsinin yapılıp, insan takatinin tükenmesinden sonra rahmet-i rahmanın müdahalesi kaderin hükmünü tecelli ettirmektedir.

Bu bağlamda, Maraş İstiklâl Harbi’nin kazanılmasında ilâhi rahmetin tecellisi asla göz ardı edilemez ve inkâr edilemez bir hakikattir.