Özellikle son zamanlarda hayvan azlığı nedeniyle et ithalatı için harekete geçen ve Kırgızistan, Sırbistan, Bosna Hersek, Singapur gibi ülkeden et ithal eden Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Bakan Ahmet Eşref Fakıbaba öncülüğünde çalışmalarına devam ediyor. Yeni yılla birlikte yapılan bu ithalatı önlemek için bazı uygulamaları hayata geçiren bakanlığın en büyük hedefi hayvancılığı geliştirip, dışa bağımlılıktan kurtulmak. Tüm bu gelişmelerin ardından Damızlık Koyun ve Keçi Yetiştiricileri Birliği Kahramanmaraş Şube Başkanı Vakkas Kuzu’da et ithalatını gazetemize değerlendirdi. Hayvan sayısının Türkiye nüfusuna göre oldukça yeterli olduğunu belirten Kuzu, en önemli noktanın yerli besici olduğunu kaydetti. Kendi hayvanlarına sahip çıkmaları gerektiğini belirten Kuzu, özellikle küçük işletmelere destek verilip büyütülmesi gerektiğine vurgu yaptı. “Köylü olmazsa şehirli olmaz. Köylü her zaman çalışacak şehirde paraya dönecek. Şehirlinin şehirde çalışması köylüyü zengin etmez ama köylünün dağda işletmesini genişletmesi şehri ve ülkeyi zenginleştirir” diyen Kuzu, üreticiye arpa ve saman desteği istedi.
“GEÇİMİMİZİ DAR BOĞAZ SAĞLIYORUZ”
Yetiştiriciler olarak geçimlerini dar boğaz sağladıklarına dikkat çeken Kuzu, sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Çekme suyuyla değirmen dönmez. Dışarıdan ithal et getireceklerine bizim hayvancılarımıza ekstradan fazla destek verelim, meraları ıslah yapalım, yem teşviki verelim, çoban desteği verelim. Küçük işletmeleri büyütelim. Zaten biz birlik olarak bakanlığın verdiği komite kararlarını, il müdürlüğünün, valinin aldığı komisyon kararlarını yetiştiricilerimize iletiyoruz. Şu anda bizim ilimizde damızlık hayvan kesimleri otomatikman yasaklandı. Biz 3 bin yetiştiricimize toplu mesajımızı attık. Çekme suyu ile değirmen dönmeyeceğini dağdaki çobanda biliyor, bizde biliyoruz, kurumdaki oturan kişilerde biliyor. Türkiye’nin nüfusu 80 milyon bizim 44 milyon küçükbaş hayvanımız var. Türkiye’nin dışarıdan gelecek olan ete, süte, hayvana ihtiyacı yok. Bakanlığımızın bu ithal et konusunda hiçbir telaşının olmaması lazım. Bazı zenginler ithalatı içeriye koyup kendine kar sağlamaya çalışıyor. Bizim gibi üreticilerin işinin önünde durması değil, işinin yanında durması, meraların otlatılması, yem teşvikinin verilmesi, bankadan düşük faizli kredilerin yetiştiriciye kullandırılması, sürü desteğinin 250 değil, 150’ye indirilmesi, kırsal alandaki yetiştiricilere sahip çıkılması gerekiyor. Eğer böyle olursa yetiştiricinin elinde hayvan çoğalır ve bizim et, süt ihtiyacımız azalır. Biz kendimiz yapar, kendimiz yeriz. Köylü olmazsa şehirli olmaz. Köylü her zaman çalışacak şehirde paraya dönecek. Şehirlinin şehirde çalışması köylüyü zengin etmez ama köylünün dağda işletmesini genişletmesi şehri ve ülkeyi zenginleştirir.”
“KENDİ HAYVANLARIMIZA SAHİP ÇIKMAMIZ LAZIM”
“Bizim kendi hayvanlarımıza sahip çıkmamız lazım” diyen Kuzu, işletmelerin büyütülmesi gerektiğine işaret etti. Kuzu, “Kendi işletmelerimizi büyüteceğiz. Şu anda bazı bölgelere Genç Çiftçi Projesi kapsamında bir takım teşvikler verecekler. Proje İç Anadolu, Doğu Anadolu, Güneydoğu Anadolu’yu kapsıyor ama biz Akdeniz bölgesi olarak projede yokuz. Akdeniz bölgesinin hayvancılık bakımından en ileri de olan ili Kahramanmaraş’tır. Kahramanmaraş’ta 40 dakikada ovaya iniyorsunuz, 40 dakikada da yaylaya çıkıyorsunuz. Biz bir milyon 80 bin nüfusa sahip bir iliz. Biz ne DAP’ta varız, ne GAP’ta varız ne de herhangi bir projede varız. Biz Kahramanmaraş olarak kırsal bir şehiriz. Coğrafi yapımızda hayvancılık için çok elverişli bir yerdir. Bizim 11 ilçemiz var ve bu 11 ilçemizden 5-6 ilçemizin tamamı yayla. Hem de hayvancılığa dört dörtlük elverişli yaylalar. Biz bunları dolduralım. Biz bunlara sahip çıkarsak ithal ete ihtiyacımız kalmaz” şeklinde konuştu.
“HAYVANCILIKLA UĞRAŞMAK İSTEYEN KİŞİLERE DESTEK VERELİM”
Hayvanı olmayan ancak hayvancılıkla uğraşmak isteyen kişilere yönelik destek verilmesinin olumlu ger dönüşler sağlayabileceğini dile getiren Kuzu, şöyle konuştu: “Benim şu anda bin tane küçükbaş hayvanım var. Kahramanmaraş’ta benim gibi en az 400 tane yetiştirici var. Benim besi çiftliğim ayrı, üretim yerim ayrı. Devletimizin böyle işletmelere ekstradan destek vermesini istiyorum. Yerli besiciye destek verilirse ithal ete gerek kalmaz. Şu anda ben hayvanlarıma 1.20 kuruşa arpa alıp yediriyorum. 1.20 kuruşa saman alıp yediriyorum. Dışarıdan et ithal edeceklerine bize samanın olmadığı zamanlarda saman ve arpa getirsinler.”
“MERALARIMIZA, SAHALARIMIZA, ÜRETİCİLERİMİZE SAHİP ÇIKALIM”
Meralara, sahalara, üreticilere sahip çıkılmasını isteyen Kuzu, “Ben 60 ton arpa alıyorum ve sadece bu bana 72 bin TL’ye mal oluyor. 72 bin TL’de saman tutarsa 144 bin TL’yi buluyor. Bu kez param bitiyor ve davar alamıyorum” diye konuştu. Kuzu, son olarak sözlerine şunları ekledi: “Biz 1990’lı yıllarda Suudi Arabistan’a, İran’a, Kuveyt’e koyun ihraç ediyorduk. Gaziantep ihracat bölgesi idi ve biz koyun ihraç ediyorduk. Koyunları yeri geldi trenle yeri geldi de uçakla gönderdik. Hacı Yıldız’ın zamanında ben Kurban Bayramı’na 2 gün kala davarlarımı Beyrut’a gönderdim. Ürdün’e gönderdim. Yani hayvancılıkta ihraç eden bir Türkiye’den ithal eden bir Türkiye’ye döndük. Suriye’de hiç koyun yokken biz kendi koyunlarımızı Suriye’ye ihraç ettik ve şimdi bize Suriye’den bize ithal koyun geliyor. Yine Suudi Arabistan’dan dişi damızlık koyun gönderdiler. Şimdi biz bu ülkelerden et istiyoruz. Tekrar ediyorum; meralarımıza, sahalarımıza, üreticilerimize sahip çıkalım. Bana arpayı, samanı 50 kuruşa versinler ben hayvanımı bin taneden 2 bin taneye çıkartırım. Ben 60 ton arpa alıyorum ve sadece bu bana 72 bin TL’ye mal oluyor. 72 bin TL’de saman tutarsa 144 bin TL’yi buluyor. Bu kez param bitiyor ve davar alamıyorum.”
Haber: Emre AKKIŞ