Yüzyılların sessiz tanığı olarak Torosların zirvesinde varlığını sürdüren Köse Uşağı Kalesi, hem konumu hem de mimari izleriyle bölgenin geçmişine ışık tutan önemli yapılardan biri olarak öne çıkıyor. Savunma amacıyla hakim bir noktaya yerleştirilen kale, bugün ayakta kalan bölümleriyle ziyaret edenlerde merak uyandırıyor.
TARİH BOYUNCA STRATEJİK BİR NOKTA
Andırın’ın Cambaz Köyü, Köseuşağı Mahallesi’nde yer alan ve halk arasında “Köseuşağı Kalesi” olarak bilinen yapı, Kadirli–Çokak yoluna yakın konumuyla tarihte stratejik bir noktada bulunuyordu. Toros Dağları’nın uzantısı Tırıl Dağı’nın tepesine kurulan kale, bölge güvenliğinde yüzyıllarca kritik bir rol üstlendi.
ROMA’DAN OSMANLI’YA UZANAN YOLCULUK
Kalenin tam inşa tarihi kesin olarak bilinmese de yapılan incelemeler, yapının 4. yüzyılda Roma İmparatorluğu tarafından inşa edildiğini gösteriyor. Roma döneminin ardından bölgenin 395 yılından itibaren Bizans egemenliğine geçmesiyle birlikte kale esas formunu kazandı. Osmanlı döneminde ise yapı, savunma amaçlı kullanılan bir nokta olarak işlevini sürdürdü.

MİMARİ YAPI VE GÜNÜMÜZE ULAŞAN KALINTILAR
Kireç harçlı kaba yonu taş örgü tekniği ile inşa edilen Köse Uşağı Kalesi, doğu, batı ve güneybatı yönlerinde konumlanan üç burçtan oluşuyor. Burçları birbirine bağlayan sur duvarları, dönemin savunma anlayışına ait önemli ipuçları veriyor. Doğu burcunun altında bulunan sarnıç ise kalenin uzun süreli kullanım için planlandığını gösteren en belirgin unsurlardan biri.
Bugün kalenin güney ve doğu surları tamamen yıkılmış durumda. Buna karşın kuzey ve batı tarafındaki surların bazı bölümleri ile birkaç burç hala görülebiliyor. Üst bölümün geçmişte gözetleme amacıyla kullanıldığı düşünülse de günümüze yalnızca temel kalıntıları ulaşmış durumda.
GELECEK NESİLLERE BIRAKILACAK BİR DEĞER
Binlerce yıl boyunca farklı medeniyetlere hizmet eden Köse Uşağı Kalesi, mimari yapısı ve taşıdığı tarihsel izlerle bölgenin kültürel hafızasında önemli bir yer ediniyor. Bugün harabe halde bulunan kalenin restore edilerek korunması, bu değerli yapının gelecek kuşaklara aktarılması açısından büyük önem taşıyor. Ayakta kalmayı başaran her bir taş, tarihin tozlu sayfalarından bugüne ulaşmış bir hatırayı içinde barındırıyor.



