Kore Savaşı’nda küçük bir kız ile kahraman bir astsubay arasında geçen gerçek bir hayat hikâyesini konu alan ve henüz vizyona girmeden önce "Yabancı Dilde En İyi Film" olarak Oscar’a aday gösterilen Ayla filmi, vizyona girdiği 27 Ekim tarihinden bugüne kadar yaklaşık 3 milyon kişi tarafından izlenerek, büyük bir gişe hasılatı elde etti. Öte yandan her bir sahnesinde duygularından filmin kahramanı Süleyman Dilbirliği ise solunum yetmezliği nedeniyle hastaneye kaldırıldı.
OLAYIN GELİŞİMİ
1950’lili yıllarda Kuzey Kore ile Güney Kore iç anlaşmazlıklardan ötürü sıcak savaşa girmiş, olaya ABD ve Çin gibi ülkelerinde dâhil olmasıyla savaş uluslararası boyut kazanmıştı. Gittikçe alevlenen ve büyüyen savaşın bir an öne kötü bir felakete yol açmadan bitmesi adına Birleşmiş Millet Güvenlik Konseyi, acil koduyla toplanmıştı. Kuzey Kore’nin barışı bozduğuna karar veren ve Güney Kore saflarına çeşitli ülke ordularının yardım etmesini isteyen Birleşmiş Milletler, Türkiye’den de yardım çağrısında bulundu.
HİKÂYENİN BAŞLANGICI
İşte hikâyenin de temel başlangıcı tam da burada başlıyor. Türkiye’nin Kore’ye gönderdiği askerler içerisinde koca yürekli bir adam var. O kahraman Kahramanmaraş’ın kahraman evladı Süleyman Dilbirliği’nden başkası değil elbette.
AYLA’YI BULUŞU
Savaş sırasında saat bir gece vaktiydi. Ortalık sisten görünmüyordu. Yanına 2 arkadaşını daha alarak, devriye görevine çıkan Astsubay Süleyman, ormanlık alanda yoluna devam ederken bir çıtırtı duydu. Önce düşman zannederek, siper aldı ama gelen ses bir çocuk sesiydi. Durmadan ağlayan, üstü başı perişan halde kalmış anne ve babasının cansız bedeninin yanında soğuktan donmak üzere olan bir kız çocuğu gördü Süleyman. Bunun üzerine aldı çocuğu kucağına, sarıp sarmaladı onu. Çünkü yüreği dayanmamıştı bir çocuğun bu derece perişan halde kalmasına.
YÜZYILIN EN ETKİLEYİCİ HİKÂYESİNİN İL ADIMI: ‘AYLA’
Arkadaşlarının, “Süleyman ne yapacaksın o çocuğu, yetkililere verelim alsın” demesine rağmen inatla adeta bir baba şefkatiyle aldı çocuğu yanına, sımsıkı sarıldı. Yanında yatırdı küçük kızı. Kirden, perişanlıktan helak olan masum küçük kız çocuğunu güzel bir şekilde yıkadı. Ama bir sorun vardı. Kısa zamanda çok sevdiği kızın ismini bilmiyordu ve artık ona bir isim ile hayat vermesi gerekiyordu. Tam ay ışığında düşündüğü isim için Ayla’da karar kıldı. Bundan sonra savaş mağduru küçük kızın ismi Ayla olmuştu. Aslında bu isimle son yüzyılın belki de en etkileyici hikâyesinin ilk adımları da atılmış oldu.
BİRLİĞİN NEŞESİ OLDU
Asıl adı Kim Eunja olan Ayla, kısa zaman içerisinde Kore’deki Türk ordusunun karargâhında adeta bir maskot haline geldi. Askerlerle beraber yürüyor, onlarla beraber gülüyor, onlarla beraber atıyor, onlarla beraber kalkıyordu. Ancak nereye gitse Süleyman’ın peşini bırakmıyordu. Tabii Süleyman’da onun.
DÖNMEYİ REDDETTİ, KORE’DE KALDI
Evet, artık vakit gelmişti. Güney Kore saflarında yardım eden ve yer alan Türk birliklerinden bazı askerler eve dönüyordu. Eve dönecekler arasında Süleyman’da vardı. Ama o eve dönmek ve Ayla’yı yani kendisinin manevi kızı olarak gördüğü o masum küçük kız çoğunu bırakmak istemiyordu. Nitekim de yaptığı tüm çabalar ve ısrarcı davranışları sonrası bir yıl daha Kore’de kalmayı garantilemişti. Aradan geçen zaman içerisinde artık Süleyman Ayla’yı kızı Ayla, Süleyman’ı babası olarak görüyordu. Birlikte şarkılar söylüyorlar, oyunlar oynuyorlardı.
ANKARA OKULU VE AYLA’NIN SÜLEYMAN’IN ELİNDEN KAYIŞI
Artık o bir yıllık ekstra sürede bitmişti. Süleyman’ın Kore’den ayrılmak vakti gelmişti. Vakit gelmişti, gelmesine ama ne Ayla ne de Süleyman birbirini bırakmak istememişti. Kore yetkilileri Ayla’yı Kore’de açılan ve yetim çocukların yaşadığı Ankara Okulu’na götürmek istedi. Ama Süleyman’ın Ayla’yı bu okula vermeye hiç niyeti yoktu. Onun tek amacı Ayla’yı Türkiye’ye yani memleketine götürmek ve orada büyütmekti. Ama ne yaptıysa olmadı. Bir türlü başaramadı. Nitekim ayrılık vakti gelip çatmıştı. Süleyman ve Ayla ayrılmıştı.
ARADAN GEÇEN ZAMANDA BİRBİRLERİNİ HİÇ UNUTMADILAR
Ve araya, koca bir 60 yıl girdi. Baba-kız, birbirinden haber alamaz oldu. Ayla çok denedi ama babasına dair bir iz bulamadı. Süleyman Astsubay, Kore Savaşı’nın 60. yılı anısına Kore Başkonsolosluğu’nda düzenlenen bir resepsiyona katıldı. Tüm gaziler anılarını paylaşıyorlardı. O da Ayla’dan bahsetti, uzun uzun onu anlattı. Konu, Koreli yetkililerin ilgisini çekmişti, Ayla’nın fotoğraflarını görmek istediler.
AYLA İLE SÜLEYMAN’I BULUŞTURMA ÇABALARI
Hemen Kore’deki Ankara Okulu’ndan mezun olanların kayıtları incelendi. Uzun bir uğraş sonucu, Ayla bulundu. Evlenmiş, bir oğlu, bir kızı hatta iki de torunu olmuştu. Eşini uzun süre önce kaybetmişti ve bir anaokulunda temizlik işçiliği yapıyordu. Koreli muhabirler, onunla evinde buluştu, savaş sırasında çekilmiş fotoğraflarını gösterdiler. Bu ben miyim” dedi, şaşırdı Ayla. Süleyman Astsubay’ı yanağından öptüğü kareyi gördüğü an ağlamaya başladı: “Hep özlediğim bu adamı fotoğraflarda görmek kahrediyor.” Fotoğraflara baktıkça anılar geri geldi. Gazetecilere Süleyman Astsubay’ın onu diğer eşyalarıyla beraber yanında götürmek istediğini anlattı.
YARIM ASIR SONRA YENİDEN BULUŞTULAR
Süleyman-Demet Dilbirliği çifti ile Ayla, 60 yıl sonra Seul’deki Ankara Parkı’nda buluşacaktı. Pembe montlu bir kadın, iki yanında torunlarıyla beraber onlara doğru yürüyordu. Birbirlerine bir koşuşları, bir sarılıp ağlayışları var ki, o görüntüyü tarif etmeye yaklaşmak bile mümkün değil. Sarılırken, dünyanın en ağır cümlelerini kuruyordu Ayla: “Niye bu kadar uzun sürdü? Neden daha önce gelmedin? Seni çok özledim.” Süleyman Astsubay ve kızı, o andan sonra mektuplaşır oldular. Ayla, Korece yazdığı mektupları Türkçeye de çevirtip ikisini birden postalıyor ve mektuplarında şöyle diyordu: “İyi bir babanın kızı olmaktan mutluyum. Babam Türk diye kendimle gurur duyuyorum. Her gün resminize bakıyorum ve resminizle konuşuyorum.” Baba-kız, en son 2012’de, Ayla’nın Türkiye ziyaretinde yüz yüze görüştüler. Türkçeyi çoktan unutmuştu, sadece birden sekize kadar sayabiliyordu.
BİR YAPIMCININ DİKKATİNİ ÇEKTİ, HİKÂYE FİLM OLDU
Bir yapımcının dikkatini çeken Süleyman ile Ayla’nın duygusal, acıklı ve bir o kadarda merhamet dolu hikâyesi nihayetinde filme konu oldu. O filmin adı da tam da tahmin edildiği gibi Ayla oldu.
FİLM BOYUNCA DİZİNİN DİBİNDEN AYRILMADI
Asıl adı Kim Eunja, film boyunca Süleyman Amca’nın dizinin dibinden ayrılmadı. Zaten nasıl ayrılabilirdi ki bundan tam 60 yıl önce kendisini savaşın ortasından alıp, sevginin içine sokan adamdan. Film boyunca duygusal anlar yaşayan ikili, birbirlerine olan sevgilerini tarif edercesine gözlerinin içine baktılar.
GİŞE REKORLARI KIRDI
İlk vizyona girdiği 27 Ekim tarihinden bugüne aradan geçen zaman yaklaşık bir ay içerisinde film 3 milyon kişi tarafından izlenerek, büyük bir gişe başarısı yakaladı.
GALA GECESİ SONRASI HASTANEYE KALDIRILDI
Galayı Süleyman ve Ayla’da dâhil neredeyse tüm sinema camiası izledi. Duygulanmayanların bile her sahnesinde ayrı bir üzüntü yaşadığı, göz yaşlarına hakim olamadığı Ayla filminin gala gecesi sonrası solunum yetmezliğinden dolayı hastaneye kaldırılan ve artık 93 yaşında olan Süleyman Dilbirliği, tedavi görüyor.
Haber: Emre Akkış