Geçmişte; evlerde, aile arasında dışarıda ise arkadaşlar arasında edilen sohbetler günümüzde teknolojinin gelişmesiyle neredeyse yok oldu. Önceleri sıcak bir çay, güzel bir kahve hatırına dahi samimi bir sohbet içerisine giren ve girdiği o sohbetin derinliğinde kaybolarak, saatlerini muhabbetle harcayan insanlar, sosyal medyanın hayatımıza girmesiyle adeta birbirine karşı yabancılaştı ve ilişkileri zayıfladı. Evde aileler, iş yerinde çalışma arkadaşları, dışarıda da yakın arkadaşlar, sohbeti unutup, sosyal medyanın esiri olan insanların ilişkileri zarar görmeye başladı. Sosyal medyanın insan ilişkilerini zayıflattığını ve zarar verdiğine ilişkin konuşan Psikolog Sibel Kılıç, gazetemize açıklamalarda bulunarak “Sosyal medya araçları, içinde bulunduğumuz çağ itibari ile tamamen hayatın dışında tutulabilecek araçlar değillerdir. Fakat bu durum sosyal medya araçları doğru kullanılmadığı zaman insan ilişkilerini zayıflatmaya, gerçek dünyada yalnızlaşmaya ve dijital bağımlılığa yol açabiliyor. Sosyal medya insan ilişkilerini zayıflatıyor” şeklinde konuştu.Sibel Kılıç

SOSYAL MEDYADA DUYGU GEÇİRİMİ ÇOK ZAYIF

Sosyal medyanın dezavantajlarından bahseden Psikolog Sibel Kılıç konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Sosyal medya iletişimde bizim için daha kolay bir yol olarak gözüküyor. Örneğin: doğum günü mesajı atmak çok kolay, taziye dileğinde bulunmak çok kolay bunları yapıyoruz ancak insanlarla temas etmemiş oluyoruz. Bununla birlikte de insan ilişkilerimiz zayıflamış oluyor. Bizler dijital ortamlardan değil de sosyal hayatımızda gerçek ortamlarda yüz yüze temaslarda bulunmalıyız. Sosyal medyada duygu geçirimi çok zayıf, bir samimiyetsizlik söz konusu ‘doğum günü kutlu olsun J’ böyle bir mesajda, mesaj atan kişinin duygusunu ne kadar ölçebiliriz? Böyle bir mesaj yerine yüz yüze gelinip doğum günü kutlamak, o kişiye jest ve mimiklerimizi gösterme halimiz, o an ki sıcaklığımızı hissettirmemiz, karşımızdaki insana kendini daha iyi hissettirecek. Sosyal medyadan mesaj atmak kolay olduğu için bunu yapıyorlar.gyjhghjkh

SOSYAL MEDYADA YALNIZLAŞIYORUZ!

Sürekli ekran karşısındayız, Instagram’da vakit geçiriyoruz Twitter’da bir şeyler okuduğumuzda zihnimizin açıldığını zannediyoruz ama bizler aslında yalnızlaşıyoruz. Bu durum ekran bağımlılığına da yol açmış oluyor. Sosyal medyayı kullandığımızda sosyalleştiğimizi zannediyoruz. Dijital dünyada bizler yalnızlaşıyoruz, bu konuda kontrollü olabilsek iyi olur ancak yetişkinler olarak bu kontrolü sağlayamıyoruz. Biz yetişkinler olarak sağlayamadığımız için çocuklarımıza da sağlayamıyoruz. Çünkü: biz telefonla uğraşırken, çocuğuna uğraşma diyemiyorsun. Bu konuda ebeveynlere şunu tavsiye etmek istiyorum: çocuklarınıza sınırları küçük yaşlarda koyun. Çocuklar ekran karşısında çok zaman kaybetmemeli, tablet ve telefon gibi şeylerle çocukları susturmaya çalışmasınlar. Çocuklarda Bunu başaramadıkları zaman ilerleyen dönemde hem dijital bağımlılık hem de bazı hormonların salınımında bir takım bozulmalar oluyor.sos

SUNİ MUTLULUKLARA SARILIYORUZ!

Bizler Youtube’da Instagram’da bir şeyler izlediğimizde mutlu olabiliyoruz, hızlı bir şekilde mutlu oluyoruz ama bu mutluluğu uzun süre vücudumuzda tutamıyoruz. Sosyal medyadan kısa vadede sağladığımız mutluluk yerine 40 dakika yürüyüş yapsak, mutluluk hormonlarını kendi emeğimiz ile harekete geçirdiğimiz için daha uzun süre mutlu kalabiliriz. İnsanlar günümüzde işin kolayına kaçıyor ve dijital medyadaki suni mutluluklara sarılıyor. Elimizin altındaki telefondan her hangi bir komik videoyu izlemek bizi daha hızlı yükseltiyor. Hızlı yükselttiği gibi çabukta düşüyor. Sosyal medyada bir şeyler görüyoruz ve 5 dakika sonra onu unutuyoruz.

YÜZ YÜZE İLETİŞİMİN YERİNİ HİÇBİR ŞEY ALAMAZ

Dijital medya ne kadar gelişirse gelişsin yüz yüze iletişimin yerini alamaz. İnsanlar ilişkilerinde insanlar yüz yüze görüşmedikleri için birbirini anlamaya başlıyor. Bu yüzden de yüz yüze iletişim kurmaya çalışalım. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; sosyal meydanın aşırı kullanımı, duygusal ve sosyal ilişkilerde mesafeye, iletişim problemlerine ve hatta sadakatsizliğe yol açabiliyor. Teknolojinin yüz yüze iletişimin yerini almasına izin vermeyelim. Bizler sosyal varlıklarız teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin gerçek dünyadaki yüz yüze iletişimin yerini hiç bir zaman alamamalı. İlişkilerimizde telefonları bir kenara bırakarak aktif dinleyici pozisyonunda olabilmeyi sağlayalım.fgfghghjh

GÜZELLİK ALGISI, BEĞENİ DUYGUSU ANKSİYETE VE DEPRESYONA SEBEBİYET VERİYOR

Sosyal medyada gördüğümüz ve çoğumuzun kabul ettiği o görüntüye sahip olamamak bizleri kaygılandırıyor. İnsan doğası gereği beğenilmeye ihtiyacı var. Belli bir kesimin beğenildiğini görmek, bizlerin onlara benzememe halimiz, anksiyete ve kaygı bozukluğuna yol açıyor. Yalnızca anksiyetle kalmayıp yeme içme bozuklukları, depresyon ve hatta özgüven düşüşü bile yaşanılabiliyor. Sosyal medyada, kaç kişi fotoğrafımı beğenmiş, beğeni sayısına göre mutlu oluyoruz. Hoşlandığımız birinin dikkatini çekmek için bir şeyler paylaşıyoruz, paylaştığımız o hikâyeyi görüp görmediğini takip ediyoruz. Bunlarda depresyona yol açan başka etkenler, diğer taraftan da sosyal medyada yansıtıldığı gibi mükemmel değiliz, o kadar harika değiliz, dışarıdan gören insanlar ‘bizler hayatı çok mükemmel yaşıyoruz, mükemmel bir görüntüye sahibiz’ zannediyor. Sosyal medya mecralarında oluşturulan güzellik algısı, ideal beden imajını oluşturmaktadır. Oluşturulan bu algı bireyi tek tip haline getirmektedir. Tek tip haline gelen birey duyguları da kısıtlı yaşamaktadır. Bu duygular genelde olumsuz duygulardır. Kişinin diğer insanlarla yarış halinde olması kişiyi yıpratan bir süreçtir. Güzel hissetmeyen kişi depresif duygu durumları yaşamaya başlar. Kendine karşı öfke ve kaygı hisseder, sosyal çevresinden uzaklaşır, uyku ve yeme davranışlarında değişimler meydana gelir. Sosyal medyada gördüğümüz çoğunluğun kabul ettiği ideal beden algısı, bireyleri kendileri ile kıyaslamaya itiyor aradaki fark ne kadar fazlaysa anksiyete oranında artış görülüyor bu durumda beden algısının bozulmasına yol açabiliyor.”

Haber: Ömer Harmankaya

Editör: Didem Kayabaşı