Coğrafya kaderdir der İbni Haldun. Ben de coğrafyanın kader olduğuna inananlardanım. Yalnız kaderin de içinde bir kader vardır ki bizim tercih ve çabalarımıza bağlıdır. Coğrafya kader, bu da benim kederim, kederimle baş başayım diyenler o coğrafyanın kaderini kabul edenlerdir. Kendini bilen , Allah ın verdiği yeteneklerine sıkı sıkı sarılıp, mücadele eden insan, kaderin içinden kendini başka bir kadere çekebilir. Farkındalık, inanmak ve çalışmak hayat yolculuğunda bizi başka bir geleceğe taşır.               

         Mardin, terör bölgesinde olduğu için uzun bir zaman benim de gitmeye çekindiğim ama çok da merak ettiğim yerlerdendi. İlk 2019’da gezme imkanı bulmuştum, henüz olaylar yeni durulmaya başlamıştı ve turizm hareketli değildi. Sakin sakin gezebiliyordunuz. Fakat bugünlerde feci bir kalabalık, adeta  dünya oraya akıyor. Bunun bir çok nedeni var . En güçlü nedeni iyi reklam yapılmış olması, bunda bölgede çekilen dizilerin büyük rolü var. Bu coğrafya imkânsızlıklarla anılırken, şimdilerde turizmin en fazla gelirini yiyebilen bölge durumunda. Bu sevindirici, yani coğrafya kader olmaktan fırsat olmaya doğru evriliyor. Medeniyetlerin buluşma noktası olması, tarihi dokunun gerektiği gibi korunması, restorasyona önem verilmesi derken umut ışığı olmuş. Bölge halkı, özellikle esnaf  bu durumdan oldukça memnun. Her kesime kazanç kapısı sağlıyor.Fırsat buldukça esnaf ve halktan insanlarla bu konuda sohbetler ettim. Her seferinde memnuniyetlerini belirtiyorlar, misafirperver olmaları turistleri memnun ediyor. Benim korkum umarım zaman içinde insanlar bu güzel huylarını terk etmezler, turiste doyup da farklı davranmazlar. Malum nerede bir gelişme orada bir kültürel çözülme oluyor.

          

       Ankara dan Günışığı Oyun ve Eğitim Odası Gönüllüleri Başkanı Sevilay Akbaş beni arayıp,  “Midyat’da  zihinsel engelli çocuklar için oyun ve eğitim odası açıyoruz , siz de gençlerle motivasyon üzerine söyleşi yapar mısınız” dediğinde zevkle kabul ettim.  19 Mayıs Atatürk ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı na denk gelmesi  bu söyleşiye anlam katmıştı.Uzun zamandır “neden doğu ve güneydoğuda da söyleşiler yapmıyorum” diye düşünüyordum. Artık zamanı gelmişti. Ben dahil yazarlar hep bu bölgeye gelmekten çekinmiştik. Daha önce bir çok ilde yaptığım söyleşilerden daha fazla istememin sebebi ‘coğrafya kader biz kederliyiz’ diyen  genç  bir kesim olduğunu biliyordum. Bu düşünceyi kırmalıyım diye hedef koymuştum. ‘Coğrafya kader ama keder’ değil fikriyle yola çıktım. Borsa İstanbul Lisesi müdürü Abdullah Kurnaz güzel bir organizasyon yapmıştı. Söyleşi tahmin ettiğimden kalabalık ve yoğun ilgi vardı.  Söyleşi bittiği halde hala salonu terk etmeyip ‘bidaha’ diye tezahürat etmeleri beni duygulandırdı. Tekrar geleceğime söz vererek ayrıldım. Hala sosyal medyadan bana mesaj atarak,  hayal ve umutlarının nasıl canlandığını  anlatan   o pırıl pırıl gençlere buradan selam olsun.

     Söyleşiden sonra   sıra oyun ve eğitim odasını açmaya gelmişti. Sevilay Hanım  bir çok şehirde   zihinsel engelli çocukları evladı bilmiş , kendine ulaşan okullarda oyun ve eğitim odaları kurmuş,  Midyat ta 55. sınıflarını açmaya hazırdılar.Ankara’dan  Sevilay Hanım  ve  manevi evlatları Meksikalı Cosby Duzl ,  Ugandalı Bernar Aluma,   Şırnak’dan Otizm Derneği  Başkanı Besna Olgun ve iki değerli hanım üyesi, Tema Vakfı İdil Sorumlusu Nesrin Ecer,  Midyat’da buluşmak üzere  yollara düştük. Dünya küçük dedikleri  tam da buydu. Tören yerine geldiğimizde yıllardır tanışıyormuşuz gibi sıcacık kucaklaştık.   Önerler Çağdaş Yaşam Özel Eğitim Uygulama Okulu’nun  kıymetli müdürü Lokman Bilgiç misafirperverliği ile ekibin gönlünde yerini almıştı.   Midyat Kaymakamı  Ahmet Solmaz , İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdulkadir Altay da orada bizimle açılışa katıldı. İlçede  iki değerli  isim   eğitime son derece emek ve önem veren makamlar olarak anılıyor. Gün Işığı Gönüllüleri 55. Sınıflarını da hizmete gururla açtılar.Yeterki iyi niyetle faydalı  işler yapmak isteyin, dünyanın bir ucundan diğer ucuna gönlünüzün güzelliği ile ulaşabilirsiniz.

           Gelmişken Mardin i de görelim dediklerinde  asıl macera başlamıştı. Macera değil adeta yılın eziyetiydi. Eski Mardin de tarihi evleri gezmek artık hayal. Saatlerce park yeri bulamıyorsunuz, bazıları vazgeçip dönüyor. Gezilecek tarihi mekanlara ait yön levhaları yok, el yordamıyla sorarak bulabilirsiniz. Tek arabanın geçebildiği caddeye girdiğinizde ki mecbursunuz, karınca adımıyla ilerler, park yeri olmadığı için de tekrar nereden geldiyseniz o yöne gidersiniz. Bunun böyle olduğunu deneyimleyen yüzlerce araç ve içindeki insanlar ,neden bu işe yaramaz cadde trafiğe kapatılmıyor diye düşünmüştür.  Kabeyi tavaf eder gibi sanki bile bile size tavaf ettiriyorlar.Sıcağın altında tansiyonunuz tavan.Vazgeçmeyenler kilometrelerce uzağa park edip, merkeze yürüyerek geliyorlar. Bu seferde oturup dinlenecek , yemek yiyecek yer bulunamıyor. Etrafta sadece hediyelik eşya ve şekerci  dükkanları var.Turistik gezi oluyor  Çin işkencesi. 

               Neyse ki meydanda hanımların kurduğu ev yemekleri kermesine denk geldik de su ve yemek ihtiyacımızı karşılayabildik. Sıra dar sokaklardan geçerek  sora sora tarihi mekanları bulmaya gelmişti. Levha diye bir şey burada henüz icat edilmemiş malum. Bu kadar eziyetten sonra, Allah güzel anlarda yaşatıyor şükürler olsun.Yol sormak için yaşlı bir amcayı gözümüze kestirdik.  Bizi bırakmadı  hemen oradaki evinin kapısını açtı , ısrarla misafir etti . Yaşlı karı kocanın bu misafirperverliği yanımızdaki yabancı uyruklu  arkadaşları oldukça şaşırttı. Kendimizi yedi yüz yıllık bir evin  balkonunda çay içerken bulduk. Teyze ne ara o çayı demledi ne ara biz eve girdik, sohbet bizi nerelere götürdü anlayamadık.  İnsanımızdaki bu güzel yüreklilik de olmasa, coğrafyanın kaderine teslim olup,  her şeye isyan edebilirsiniz. İnsan dünyayı değiştirebilir, insan dünyayı cehenneme çevirebilir. Tercihler varoluşumuzun yönünü değiştirir. Mekanlar, makamlar geçer ama medeniyetler sonsuzdur.