Hititlerden Perslere, Romalılardan Selçuklu ve Osmanlı dönemine uzanan zengin bir tarihî geçmişe sahip olan şehirde, bu çok katmanlı kültürün yansımaları en belirgin şekilde mutfakta kendini gösteriyor. Hıngal da bu etkileşimin en güçlü örneklerinden biri kabul ediliyor.
Kafkaslardan Anadolu’ya yerleşen Çerkez ve Çeçen topluluklarının bölgeye taşıdığı Hıngal, yıllar içinde Kahramanmaraş mutfağına tamamen uyum sağlayarak hem evlerde hem de özel sofralarda sıkça tercih edilen bir yemek hâline geldi. Çeçenler arasında “Kurzunuş,” Çerkezler arasında “Pisehalive” olarak bilinen bu geleneksel tat, günümüzde çoğunlukla “Çerkez mantısı” adıyla anılıyor. Hıngal, yalnızca bir yemek olarak görülmüyor; ailelerin bir araya gelip hamur açtığı, harç hazırladığı ve sohbetler eşliğinde tepsileri doldurduğu bir dayanışma geleneğini de yaşatıyor. Bu yönüyle Hıngal, hem lezzeti hem de taşıdığı kültürel anlamla Kahramanmaraş’ın mutfak mirasında özel bir yere sahip olmayı sürdürüyor.
HAMURUNDAN HARCINA EMEK DOLU BİR LEZZET
Hıngalın hazırlanışı emek isteyen bir süreçle başlar. Un, yumurta, tuz ve suyla hazırlanan hamur yoğrulup dinlendirilir. İç harcı ise tercihe göre kıymalı ya da patatesli yapılabilir. Kıymalı versiyonda kırmızıbiber ve isteğe bağlı soğanla harmanlanan kıyma kullanılırken, patatesli harç haşlanan patateslerin baharatlarla ezilmesiyle hazırlanır. Dinlenen hamur ince bir şekilde açılır ve yuvarlak kalıplarla kesilir. İç harç yerleştirildikten sonra kenarları geleneksel bir şekilde saç örgüsü formunda kapatılır. Bu şekillendirme, hem estetik bir dokunuş sağlar hem de Kahramanmaraşlıların yıllardır sürdürdüğü damak kültürünün bir parçasını oluşturur. Sosun içine batırılarak servis edilen Hıngal, hem göze hem damağa hitap eden bir yemek olarak Kahramanmaraş’ın gastronomik mirasında kendine ayrı bir yer ediniyor.


