Birinci Bölüm
Türk tarihine bakıldığında görülecektir ki, iktisadi dünyamıza yön veren temel değerler; eşitlik, işbirliği, dayanışma, ölçülülük, aşırıya kaçmama ve hoşgörü gibi ahlâkî ilkelerden meydana gelmektedir. Eşitlik değerine eğilim, İslâm dininin vurguladığı akidelerle gelişmiş, sosyal ve iktisadî alanda geniş ölçüde uygulanmıştır. Klasik dönem içerisinde, esnaf üzerindeki eşitlik anlayışı sürdürülmeye çalışılmış, üretim faktörlerinin mümkün olduğu kadar eşit ve eşitliğe yakın bir dağılım içinde kalması ideal olarak algılanmıştır. Devletin üretim faktörleri üzerinde kurduğu kontrollerle, bu durum denetlenmeye çalışılmıştır. Eşitlikçi anlayış, hammadde alımından malın belirlenen sabit fiyat üzerinden satımına kadar her alanda görülen ve uygulanmaya çalışılan bir düşüncedir.
Bursa kadısına gönderilen 1592 tarihli bir ferman, Bursa’daki bezzaz esnafına tüccarın dışardan getirdiği eşyanın eşit paylaşımının devam ettirilmesi üzerinedir ve bu durumu göstermektedir. (Bursa Şer’iye Sicilleri, B-8:102)
İktisadî dünya görüşümüze yön veren diğer bir değer, rekabet ve çatışma yerine, işbirliği ve dayanışmanın öncelikli olarak kabulüdür. İktisadî alanda rekabetten kaçınılmış, fiyat, ücret ve üretim alanlarında rekabet asgariye indirilmiştir. İşbirlikçi anlayış, devletin esnafı sorumlu tuttuğu orducu ve benzeri yükümlülükler de bile görülebilmektedir. Belirtilen ilkelere aykırı davranışlar karşısında öngörülen başlıca ceza; gurup dışına atılmak, yalnız bırakılmak olmuştur. İktisadî dünya görüşüne ait diğer bir değer de, itidâl ve hoşgörü anlayışı olmuştur. Osmanlılar itidâli, temel değer olarak zihinlerine yerleştirmişler, din ve tasavvufta temelini bulan itidâl, her alanda geçerliğe sahip bir vektör değerini almıştır.
Osmanlıların iktisadî dünya görüşüne yön veren bu değerler, kapitalist sistemin sermaye birikimi ve aşırı rekabet gibi düşüncelerine uymadığından, Osmanlı Devleti çağdaşlarına göre geri kalmış ve iktisadî yapı gelişememiştir. Yakın zamanda bu düşünceler sürekli dile getirilmekte ve kapitalist anlayış yönünden bakıldığında, varılan sonucun doğru olduğu ortaya çıkmaktadır. Ancak bu sonuca varan birçok araştırmacının, kapitalist sistemin doğurduğu aşırı rekabet ve aşırı sermaye birikimi gibi anlayışların, ahlâkî açıdan toplumlara ne kadar fayda sağladığı ve bu sistemin ne kadar mutlu toplumlar meydana getirdiğini de açıklamaları gerekmektedir. Belki de bu konuyla ilgili ortaya çıkarılan yorumların eksikliği, kapitalist sisteme ait dinamiklerin olmadığı bir toplumu ve o topluma ait iktisadî yapıları, günümüz kapitalist sisteminin getirdiği düşünceler doğrultusunda incelemekten kaynaklanıyor. Oysa Osmanlı Devleti’ne ait iktisadî yapı ve hayat tarzı, o toplumda hakim olan inanç ve değerler bakımından kendi içerisindeki dinamiklerle değerlendirilse, bu tarz yaklaşımlar doğrultusunda geri kalmanın günah keçilerini bulma çabasına da gerek kalmayacaktır. Bununla birlikte, Osmanlının iktisadî faaliyetlerdeki gelişimini sınırlı bir oranda mistik düşüncelerin engellediği de belirtilmektedir. Değişik yorumlar sonucu ortaya çıkarılan batınî tasavvuf anlayışının, belirli bir oranda Türk insanının maddeye uzanmasını ve sermaye birikimini gerçekleştirmesini engellediği ya da bazı insanları atalete ittiği de iddia edilmektedir.
İkinci Bölüm
Osmanlı iktisadî dünya görüşüne ait bu değerlerden sonra, bu değerlerin etkilediği ve yönlendirdiği esnaf teşkilâtları hala ayakta ve diri olarak devam etmektedir. Bunlardan birisi de; Kahramanmaraş’ta hayatını esnaflık müesseselerine adayan değerli büyüğümüz Şeref Kazancı Bey’dir.
Hayatını Esnafların Hakkını Savunmaya Adayan Adam; Şeref Kazancı
Ülkemizin ekonomik lokomotifi esnaflık kurumudur.
Bu kurumun ihtiyaç sahiplerinin hakkını-hukukunu savunan Şeref Kazancı Bey, 1.1.1957 Kahramanmaraş doğumlu.
100 yılı bulan bir esnaf kültürünün yaşandığı bir aile Kazancı ailesi.
Şeref Kazancı Bey’in dedesi Nalbant Halil Kazancı.
Babası ise, Saraç ustası Selahattin Kazancı.
Selahattin Usta aynı zaman da Maraş’ın ilk döşemecidir.
Dokuz yaşında babasının yanında işe başlayan Şeref Beyin soyu Kazan Türklerinden.
Dede sohbetlerinde öğrendiğine göre; 1071 Malazgirt Zaferinden sonra, Kazancı ailesinin atalarının bir kısmı Malatya’ya, diğer kısmı Maraş’a gelmişler. İşte bu geliş, Kazancı ailesinin şehrimizde ticari hamleler yapmasının tarihi ilk ön aşamasıdır.
*
Henüz on iki yaşlarındadır.
Babanızla ilgili anlatacağınız hatıranız var mı? Sorumuza şöyle cevap verdi;
-Evet, Metin Bey çok ibretlik bir hatıra nakledeyim; Babam mesai saatleri içerisinde kahvehaneye gider, dostlarla sohbet eder çay içerdi. İş yerimizdeki çalışanlar ise, babamın iş yerini bırakıp gitmesinden hareketle, bazen iş yerinde muziplik ve yaramazlıklar yapardı. Yaşım küçük olduğu için onlara müdahale edemezdim. Nihayet bir gün bu yapılanları babama söylemeye karar verdim. Evimizde akşam yemeğimiz de konuyu açtım. Babam da; “Yarın onlara öğle yemeği sonrası gösteririm…” dedi.
İçten içe çok mutluydum.
Kendimce güzel bir şey yaptığımı düşünüyordum. Neyse, ertesi gün öğle yemeği sonrası, babam tüm işçilere hitaben “dizilin buraya” dedi. Herkes dizildi. Ben de en baştayım. ‘Ne yapacağını merak ederken…” hiç beklemediğim bir an da bana öyle bir tokat attı ve kulağımdan öne çekerek aynen şöyle dedi: “Bir daha iş yerinde olanları kimseye söylemeyeceksin. Burada neler olup bittiğinden haberim var. Ama ispiyoncu olmayacaksın…”
Şeref bey anlatmaya devam ediyor;
-Böylece Metin Bey, babam bana büyük bir ders verdi. Hem ispiyoncu olma dedi, hem de işçilere vermesi gereken mesajını vermiş oldu… Yıllar sonra ne zaman, ispiyona ve dedikoduya dair bir ortam olsa, hemen babamın bu tavrı hatırıma gelir, böylece dedikodudan ve ispiyondan uzak dururum..”
Babamın sürekli söylediği söz; YALAN’DAN ve HARAM’DAN uzak duracaksın.
*
Şeref Kazancı Bey, ticari hayatına resmi olarak 1977 yılında başlar. Şehrin ilk oto döşeme ve branda sektöründe hizmet verecek iş yerini kurar. İkili ilişkileri ve iletişime verdiği önem sebebiyle, O; daima çağdaşlarının önündeydi.
*
12 Eylül öncesi ve sonrasında Kahramanmaraş ticari hayatının oldukça canlı olduğunu vurgulayan Şeref Bey, “iş yerimiz de o kadar yoğunduk ki Metin bey, en az 1,5 ay sonraya randevu verirdik.” diyor.
12 Eylül sonrasında 1983 yılında ANAVATAN Partisinin il yönetiminde de görev üstlenen Şeref Kazancı Bey, 1992 yılında Moskova’da o yıllardaki Moskova Valisi Anatoli Bey ile döşeme kılıfı şirketi kurmuş, böylece Uluslar arası boyutta da boy göstermiştir. 1997 yılında Kahramanmaraş Kredi Kefalet Kooperatif Başkanlığını kuran Şeref Kazancı bey, o günden bugüne esnafın hakkını korumaya devam ediyor.
Genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir? sorumuza
-Gençliğinizi iyi değerlendiriniz. Yaptığınız her işte ‘güzeli’ arayın, güzel için yapın. Asla ve asla maddeyi öne almayın.
Ahilik Hareketi olarak değerli büyüğümüze teşekkür eder, uzun ve hayırlı ömürler dileriz.