Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesine bağlı Erçene köyünde doğan halk ozanı Âşık Hüseyin’in kaleme aldığı “Hatçe Gelin Türküsü”, yörenin kültürel mirasında derin izler bırakan, gerçek bir aşk ve ölüm hikâyesine dayanan bir ağıt olarak dilden dile dolaşıyor. Genç yaşta iki kardeşini kaybeden Âşık Hüseyin, acılarla yoğrulmuş bir yaşamdan süzülen türküleriyle tanınır. Bir dönem Çukurova’ya yerleşen ozan, burada Miyase isimli kadınla yaptığı evlilikten üç erkek çocuk sahibi olur. Daha sonra Hatice Hanım’la yaptığı evlilikten iki kız ve bir erkek çocuğu daha dünyaya gelir. Hayatındaki bu inişli çıkışlı yolculuklar, onu güçlü bir halk şairine dönüştürür. Ve bu duyguların en yoğun yansıması da “Hatçe Gelin Türküsü”nde kendini gösterir.
TÜRKÜNÜN HİKÂYESİ
Türküde, Maraş’tan yola çıkan bir düğün alayı, Aksu’da mola verir. Sağmen (damat) yolda gelmektedir. Ancak düğün başlamadan önce Hatça isimli genç kız hastalanır ve ölür. Geriye düğün için hazırlanan halılar, kilimler, çeyizler ve gözyaşlarıyla dolu bir ağıt kalır.
Hatçe Gelin Türküsü
Maraş'tan çıktı gelinci
Aksuya da indi mola
Ne vefasız yalan dünya
Hatça'mı götürdü mola
Sağmen gedikten aşmadı
Düğün yemeği pişmedi
Gurban olanı Gadir Mevlam
Kına çabıdın çeşmedi
Sağmen gelir tüte tüte
Ben görmedim böyle hata
Hatça kız da can veriyor
Ağ kolların ata ata
Sağmen tepelerde gezer
Beş katip de çeyiz yazar
Hatça kızdan soyka kaldı
On altınlık sırma izar
Elinde gümüş bardağı
Dolanır gelir çardağı
Varın söylen güvey beye
Boş beklemesin gerdeği
Sağmen gelir toza toza
Ben görmedim böyle kaza
Hatça kızda can veriyor
Ala gözü süze süze
Ağlar gözüm söyler dilim
Ben görmedim böyle ölüm
Soyka kaldı Hatça kızdan
Yedi halı on beş kilim
Evinin uğru sokulu
Feride hanım vekili
Hatça gelin ollum deyi
Akşamdan kesmiş kekili
Âşık Hüseyin der yanar mı
Öldü dersem el kınar mı
Varın söylen Hatça kız
Boş sağmen geri döner mi
BİR TÜRKÜDEN DAHA FAZLASI
Hatçe Gelin Türküsü, yalnızca bir aşkın yarım kalışı değil; aynı zamanda yöredeki düğün geleneklerinin, ağıt kültürünün, kadınların kaderinin ve yaşamın kırılganlığının da ifadesi oluyor. Dizelerde geçen “on altınlık sırma izar”, “yedi halı on beş kilim” gibi detaylar, Maraş kültüründeki çeyiz geleneğini de belgeliyor. Bugün hâlâ Afşin başta olmak üzere pek çok köyde, bu türkü düğünlerde, yaslarda, hüzünlü anlarda yankılanmaya devam ediyor. Âşık Hüseyin’in kaleminden çıkan bu ağıt, bir kentin belleğinde derin bir iz, bir halkın kalbinde ise sönmeyen bir sızı olarak yaşamını sürdürüyor.