“Şüphesiz ki inananlara düşmanlıkta en ileri olarak Yahudileri ve müşrikleri bulacaksın” Maide-82

                Kendi kutsallarına ait ne varsa bozup, kirlettiler. Tevrat’ı, 10 Emri, Hz. Davud’un 6 köşeli yıldız mührünü, Hz. Süleyman’ın mescidini ve Hz. Yakup’un kendi dillerindeki ismini...

Yakup aleyhisselamın diğer adı İsrail’di. Bu yüzden Kur’an Musa aleyhisselama iman eden müminleri İsrailoğulları diye anar. Ama peygamberin yolundan çıkarak sapkınlık, fitne ve küfre düşmüşlerini de “Yahudi” diye anar. Yani kısaca peygambere iman eden ve onun yolundan gitmiş olanlarına İsrailoğulları, küfre kapılıp peygamber ve onun öğretilerine isyan edenlerine Yahudi denmiş. Yukarıdaki ayette bu zaten açıkça görülüyor. Aynen İsa aleyhisselama iman eden hakiki müminlere “İsevî”, İsa aleyhisselamın yolundan uzaklaşıp, teslis (baba-oğul-kutsal ruh) sapkınlığına iman edenlere “Hristiyan” denildiği gibi...

Zaten Kur’an kâfirleri kan akrabalığı olsa bile müminlerden kabul etmemektedir. Nuh peygamberin oğlu bunun en belirgin örneğidir. Tufanda Nuh aleyhisselam oğlunu iman edip gemiye binmesi için son bir kez daha çağırmış ama ret cevabı almıştı. Selde helak olan oğluna şefaat etmek isteyen ve “Ya Rabbi o benim ailemdendir” niyazında bulunan Hz. Nuh’a, Allah tarafından “Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir” (Hud 45-46) cevabı verilerek iman etmeyenlerin akrabalık bağlarının olamayacağı da açıkça ilan edilmiştir.

                İsrailoğullarının bilinen ilk kötülüğü kardeşleri Yusuf’u kuyuya atmakla başladı. Yani küçük çocuk canına kastetmeye kendi öz kardeşleriyle başladılar. Allah’ın peygamberi olan babaları Hz. Yakup’a da yalan söylemekte beis görmediler.

                Musa aleyhisselam bunları Firavun zulmünden kurtarıp, Kenan diyarına getirdiğinde hemen azgınlık ve sapkınlığa başladılar. Mısır’da firavun ve düzeninden “Firavunluk” dersini iyi almışlardı! O gün bugündür dünyanın en usta firavunları Yahudilerdir.

                Musa aleyhisselam Rabbinin davetiyle Tur-ı Sina Dağına gittiğinde içlerinden Samiri adlı bir para firavunu hemen onları altına tapmaya yöneltti. Tüm altınlarını bir araya getirerek böğüren bir sığır yaptı ve ona tapmaya başladılar. Mısır’da arkeolojik kazılarda çok sayıda altından hayvan heykeli bulunmuş olması üstadlarının firavun ve düzeni olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Zavallı Harun aleyhisselam bu azgınları engellemeye güç yetiremedi. Musa aleyhisselam geldiğinde gördüğü manzara karşısında önce kardeşi Harun’u azarladıysa da olan olmuştu. Aslında taptıkları sığırdan ziyade “Altın”dı. Daha Allah’ın elçisi aralarındayken ve iman ettik dedikleri halde imanlarında samimi olmadıklarının en acı kanıtlarından biridir bu hadise.

                Musa aleyhisselamın kavmiyle yaşadığı diğer bir imtihan ise amcazadesi Karun ve onun meydana getirdiği güç merkezidir. Karun, aşırı zenginliğiyle bir para imparatorluğu kurmuştu. Kapitalist bir holding görüntüsünde olan Karun, Hz. Musa’nın peygamberlik vazifesini yapmasının önüne dikilmiş en büyük ve örgütlü güç durumundaydı. Kasas Suresi 76-82. ayetler arasında anlatılan mesele bu zalim ve bozguncu para imparatorluğunun yerin dibine geçirilerek helâk edilmesiyle, yani peygamberin ve müminlerin gücünü aşan bir noktada ilahi müdahale ile çözülmüştür.

Musa aleyhisselama daha ne yapmadılar ki?

Allah’ın peygamberine verdiği bir mucize olarak bulutu üzerlerine gölge yapıp, gökten inen kızarmış bıldırcın eti ve kudret helvasına nankörlük edip, soğan sarımsak istemeleri (Bakara 57, 61),

Allah’ın emriyle düşman bir kavme karşı cihada çağırıldıklarında “Ey Musa biz burada oturacağız. Sen git rabbinle beraber savaş”  (Maide-24) diyecek kadar isyanda ve edepsizlikte ileri gitmeleri sadece Kur’an’dan iki örnek.

Peygamberlerini katlettiler, onlara en alçak iftiraları atıp, sapkın kitaplarında bunu hikaye ettiler. Tekvin’de; Lut aleyhisselamın sarhoş olup, kızlarıyla ilişkiye girip, onları hamile bıraktığına varıncaya kadar en iğrenç iftiraları mübarek nebilere atmaktan imtina etmediler. Ama her seferinde azaba uğratıldılar. Cumartesi yasağına uymayanlar “maymuna” dönüştürüldüler (Bakara-65). Önce Babilliler tarafından Mezopotamya’ya sürüldüler (MÖ 565). İranlıların ataları olan Persler Babil’i yıkınca eski yurtlarına dönmelerine izin verildiyse de yine azgınlaştılar.

Yahya ve Zekeriya aleyhisselamı vahşice katlettiler. Hz. Meryem’i çok iyi tanıdıkları halde iftira atmaktan çekinmediler. Hz. İsa’yı Romalılar eliyle öldürtmeye kalkıştılar. Sonunda isyan ve bozgunculuklarının bir neticesi olarak MS 73 tarihinde Romalılar tarafından bir kısmı katledildi, diğerleri başta Avrupa ülkeleri olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerine sürüldüler. Bu azgınlıkları ve yaşadıkları Babil ve Roma Sürgünleri İsra Suresi 4-8. ayetler arası kısaca anlatılarak, bir daha fitne ve bozgunculuk çıkarmamaları hususunda uyarılırlar.

Ancak Avrupa’da da sevilmediler. Hristiyanlar için Hz. İsa’nın katiliydiler ve güvenilmez insanlardı. Zaman zaman çeşitli Avrupa ülkelerinde de kıyıma tabi tutuldular. Bunun sebeplerinden birisi de 14. asırda Avrupa’da yaklaşık 100 milyon insanın ölümüne yol açan Veba (Kara Ölüm) salgınında Yahudilerin içme sularına veba mikrobu bulaştırdıkları şüphesiydi!

Peygamber efendimizi de öldürmek istediler. Hicretin 4. Yılında Medine Yahudilerinden Nadiroğulları bir evin damından peygamberimizin başına değirmen taşı yuvarlayarak öldürmek istediler. Bir diğeri ise Hayber’in fethini müteakip bir Yahudi kadınının kızartılmış ve zehir sürülmüş bir kuzuyu ikram adıyla peygamberimize ve sahabelerine sunmasıdır. Her iki olayda da Cebrail aleyhisselamın uyarısıyla peygamberimiz suikasttan kurtulmuştur. Ancak peygamberimizin eti ağzına almış olması sebebiyle zehrin tesiri kanına sirayet etmiş ve vefatıyla neticelenen şiddetli hastalığı sırasında “Yahudi kadının verdiği zehrin damarlarımı parçaladığını hissediyorum” şeklindeki hadisi sebebiyle bir kısım siyer âlimleri peygamberimizin şehiden vefat ettiğini yazmışlardır.

Bu bilgiler Yahudilerin Allah katında lanetlenme sebeplerini anlamak için karakter yapılarına ait sadece bir kısım tarihi hadiselerdir. Yahudilerin özelde Müslümanlara, genelde tüm insanlığa düşmanlık ve fenalıklarının temelinde yatan zihni altyapı ise Siyonizm Canavarını doğurmuştur. Bu zihni altyapıyı tanımadan Yahudilerin yeryüzünde ektiği fitne tohumlarını anlamak da imkânsızdır...