Konuşulan, dile getirilip hakikatine nüfuz edilmeye çalışılan o sır bizden niye kendini gizliyor?.. Anlatıldıkça özüne yaklaştığımızı düşündüğümüz gerçek nasıl oluyor da her defasında farklı bir yüze bürünüyor?

       Bilinmezlerle dolu hayatın sırları işte böylesine fazla.

       Yine de cevap aramalı her cevabı başka bir soru ile tamamlayarak O’na ulaşmanın erdemine sahip olmalıyız. Doğan her insanla tekrar tekrar tanımlanan bir gerçekle karşı karşıya olduğumu geç fark ettim. İnsanlık denilen o büyük birikimin manası benim O’nunla kurduğum irtibatla alakalı eğer O’na ulaşma imkanım olmazsa dünyaya yeni gelmiş bir insanın bütün acemiliklerini yaşamam icap ediyor.

       Kuşatan büyük değer birikimi kendini din adıyla yaşatıyor ama bu verinin ortada olan yanı olduğu gibi görünmeyen devasa boyutu ilk anda gözden kaçıyor. Şekil şartlara dalıp gidenler hakikatı kendi elleriyle kaybettiklerini anlamıyor bilinmez dünyalara dalıp gidiyorlar.

      Din bahsinin hurafelere karışmaması kendisini mitolojik yapıdan ayırması için ortaya koymamız gereken bazı temel ilkeler var bu ilkeleri varlığımıza bir mühür gibi vurmamız gerek .İşte bu ilkeler;

1- İman

2- İbadet

3- Ahlak

4- Hukuk

5- İktisat

6- Estetik

      Din denilen hazinenin kapıları bu şifrelerle açılıyor oradan girdiğimiz alanlar bizlere var oluş neşesinin pınarlarına götürüyor. Ebediliği arzulayan gönüllerimizin şifası bu altı hakikatte gizli onları anlamak sırlarına dalmak en büyük görevimiz.

“Derdi ateşi belası sızdırıp saf eder amma

Bu ilahi ameliyeye tahammül ne kadar güç “ (aşcı Mehmet dede )

     Dün böyle ifade edilen hikmeti bu gün daha değişik dile getirmek lazım. Çepeçevre kuşatan hakikatın bizde oluşturduğu aşk kendini çeşitli model örneklerle gösterir işte yaşadığımız her an bu özle irtibatlı olmanın duyarlılığını hissetmek önceliğimiz olmalıdır.

      Dinin zemininde insan bulunur. İnsanın kendi anlamı acaba kendinden mi kaynaklanıyor yoksa insanüstü bir değer ortamına mı ihtiyaç duyuluyor. Başlama noktası diyebileceğimiz bu önemli hikmet her insan tarafından cevaplanmak zorunda değilse hayatın bir anlamı kalmıyor.

       Her gün onlarca defa duyduğumuz bazı tespitler gerçek manalarla irtibatlandırılmazsa insan bir arpa boyu yol alamaz, konuşur ama hikmet olmaz, düşünür ama tefekkür olmaz, yapıp eder ama bereket olmaz.

       Tespitini yaptığım temel altı ilkenin aşk ateşinde kavurulması şart. Dışarıda duran bilgi hayatın mayası olunca gün sıradan olmaktan çıkacak bilgi bizleri o büyük hakikate götüren bir köprü olacaktır.

         Gelin kendimize, ülkemize, dünyaya bu altı hakikatın nazarıyla bakalım, uzakları yakın edip Cemalullah arzusunu gönüllerimizin ışığı haline getirelim.