“… ‘dameydana gelen çatışmada 4 asker şehit oldu”
“…’da teröristlerin el yapımı bombayı patlatması neticesi 7 asker şehit oldu.”
Şa yazıyı kaleme aldığım günün akşamı ana haber bülteninde, sekiz saatte 10 şehit verdiğimizin haberi vardı. “ Vah vah, tüh tüh” . Yok yok aslında o vah vahları küçümsemiyorum. Vah vah diyen, iç çeken herkesin bu acıyı yürekten hissettiklerini biliyorum. Merak ettiğim bu iç sızımız ne kadar sürüyor? Ne kadar, kaç saniye, kaç dakika, yada kaç gün?
Oysa biliyorum ki, şehit verilen bir evde sesli kahkahalar ilelebet sona erer. Şehit anasının babasının yediği yemekten, içtiği sudan alacağı lezzet, ölene kadar kaybolur. Kardeşleri o hüznü bir ömür boyunlarında taşır. Her bayram gözyaşı, şehidin her doğum günü, her ölüm yıldönümü acıların katmerlendiği günlerdir.
Ateş ilk anda hepimizi yakıyor. İçimizi parçalıyor ya, ateş düştüğü yeri yıllar boyu yakıyor.
Büyüklüğü yadsınamaz, vazgeçilemez bir mücadele içerisindeyiz. Pabuç bırakacak halimiz yok. Şehir veriyoruz, vereceğiz. Bu ülkenin belki makus talihidir şehit vermek. Asala, Dev Sol, Pkk, ve şimdi de Feto. Dünyanın en güzel toprakları üzerinde yaşıyorsan, düşmanın bitmek bilmiyor. Dış güçler, kendi elleri ile yapamadıkları saldırıyı, içimizden bulup çıkardığı, büyütüp beslediği hainler eliyle yapmaya çalışıyor. Yapmaya çalışıyor ki, terörden, saldırıdan, kardeş kavgasından başımızı kaldıramayalım.
Evet şehit verdik veriyoruz, vereceğiz.
Bugün ateş düşen o baba ocaklarına takıldı gözlerim. Birinci şehit evi; tek katlı, köhne, üzeri kiremitli, ön bahçesinde asma dalları… Bir kadın, taziyeye geleceklerden önce elinde bir çalı süpürgesi, örtmeyi süpürmekte.
Başka bir ateş düşen baba ocağı; İki katlı müstakil bir evin alt katı. Pencerede küçük bir Türk Bayrağı. Ellerinde bu varmış demek ki.
Başka bir şehit evi. Yine aynı manzara. Hepsinde aynı manzara. Öyle deli gibi haykırışlar yok. Acının bile asaleti var her birinde. Baba konuşuyor; “ rüyamda gördüm, geleceğim, erken geleceğim baba dedi. Erken geldi evladım.”
Diğer baba konuşuyor, “on beş gün sonra düğününü yapacaktık… “Bir iç çekiyor sonra “Vatan sağolsun…”
Aslanlar, yiğitler birer birer toprak oluyor.
Haberleri izlerken gayri ihtiyarı takıldı aklıma, acaba dedim, lüks bir apartman dairesi ya da villaya da gelecek mi şehit!
On şehit.
Yok gelmedi.
Şehit evleri buram buram yoksulluk kokuyordu. Anadolu kokuyordu.