Gerginiz bu aralar. Siyasi olarak ekonomik olarak gerginiz. Psikolojimiz yorgun.

Gerginiz bu aralar. İç siyasetimiz gergin. Dış siyasetimiz gergin. Hani birey hüviyetine soksak dünya devletlerini, küheylan gibi birbirine meydan okuyan, afra tafra yapan delikanlılara benzetiriz.

Gerginiz bu aralar. Havalardan belki. Hani bitirdik kocaman bir yaz mevsimini. O yemyeşil gördüğümüz doğa yitirdi canlılığını. Dökmeye başladı ağaçlar yapraklarını. Hırçın Eylül aldı götürdü tüm neşesini. Ardından Ekim’in yaz aylarına meydan okuyan o umarsız tavırları. Ve işte nihayet Kasım. Sustu dünya, susta alem. Bir bitkinlik alemde sorma.

Gerginiz bu aralar. Trafik keşmekeş her yerde. Gelin arabasında gördüm dün; “Seni bitmeyen Göksun Yolu kadar seviyorum” diye yazmış damat. Yollarda çalışmalar var. Ha birde şehir içi; Orası tek yön, burası kapalı. Sola dönmek yasak, sağa park etmek yasak. Eksoz  kokusu sarmış alemi. Birde ardı arkası kesilmez korna sesleri.

Gerginiz bu aralar… Memur zam alamamış bana patlar. Polisin gece gündüz çalışır canı burnunda, hemşire uykusuz, doktor yorgun.

Hani bu kadar gerginliğin, yorgunluğun bezginliğin içinde duydum. Kulaklarımla duydum. Bir siyasetçi bir siyasetçiye “Özür dilerim” dedi. Hem de gözünün içine bakarak. Hem de medyanın gözü önünde.

Bendeki tüm gerginlik geçti gitti bir anda. Kuşlar gibi hafifledim. Umutlandım. Yeniden sevdim siyaseti. Siyasileri. Umutlandım yeniden. Ülkem için. Gelecek için. 

Artık ne sonbahar, ne kış, ne trafik umurumdaydı. 

Meğer, ne güzel , ne büyülü bir cümleymiş bu “özür dilerim” cümlesi. Hayatımızın her alanında olsa keşke; trafikte mesela hata yapanın arkasından kocaman çalmasak kornaları, başıyla verdiği selamı alsak, eliyle “tamam hata bende” özrünü içtenliğimiz ile kabullensek. Kocaman tebessümler sunsak.  Hastanede, sokakta, okulda bu büyülü cümleyi daha sık kursak. Doğrularımızın üstünde de bir doğru olabileceği ihtimalini göz önünde bulundursak. 

Bilahare özür dilerim;   dedim tüm umutsuzluklara değiştiğim umutsuzluklardan. 

Kış mevsimine yaptığımız bunca haksızlıktan. Şikayet edip durduğumuz şakaklarımıza düşen aklardan. Yüzümüze düşen o onurlu çizgilerden. 

Hep erteleyip durduğumuz çehremiz eksiği kocaman tebessümlerden 

“Özür dilerim”

Dedikçe güzelleşti dünya…