Yine bir Eylül ayı. Yine sonbahar ve yeni bir Eğitim Öğretim dönemi daha. 2017-2018 Eğitim ve öğretim dönemi 18 Eylül itibari ile start aldı. Çocuklarımız çalan zil ile ders başı yaptı.

Eğitim, bir toplumun güvenliğinden sonra gelen en önemli olgudur. Toplumu yarına taşıyan, geleceğini emanet edeceği neslin eğitimi öğretimi, onların sağlıklı bilinçli ve donanımlı olarak yetiştirilmesi, geleceğe hazırlanması, mevcut yetişkin bireylerin, dolayısı ile devletin en önemli görevlerinden birisidir.

2017-2018 Eğitim ve Öğretim dönemine yine pek çok tartışmalar ile girdik. Yaz saatinin artık uygulanmayacak olması, çocukların sabahın alacakaranlığında yollara düşüyor olması, medyada bugünlerde sıkça yer alan öğrenci servislerinin ne kadar güvenli olduğuna dair soru işaretleri.

Biz eğitim ve öğretim anlamında tüm bunları tartışırken, şimdi çok daha sıcak bir gündem maddemiz daha oldu; TEOG…

TEOG, yani Temel Eğitim’den Orta Öğretime Geçiş Sınavı. Hani biraz hafızlarını yoklayacaklar için TEOG da çok yeni bir kavram. Daha birkaç yıl önce SBS (Seviye Belirleme Sınavı) vardı. Hani eğitimde bu kadar hızlı değişimlere biz velilerin bile uyum sağlaması zor iken, o küçücük kalplerin ve zihinlerin ayak uydurması, uyum sağlamasını varın siz düşünün.

Evet dikkat edilirse “Eğitim ve Öğretim Dönemi” diye tabir ettiğimiz, bu uzun yolculukta “Eğitim” daima “Öğretim” den önce gelir. Çocuklara Matematik, Fizik, Kimya, Geometri, öğretiminden önce, kişilik sahibi olmak, insan olmak, dürüst olmak önceliğinde, kendi ilgi ve yeteneği doğrultusunda gerekli eğitimi vermek, onları geleceğe hazırlamak gelir. Yani eğitim aslında öğretimden önce gelir.

Mevcut sistemde, TEOG ile, hatta YGS ve LYS ile çocuklarımızın bir yarış atına döndürüldükleri, sınav odaklı yetiştirildikleri, başarı ve başarısızlığın bu sınavdan alınan puanlarla ölçüldüğü bu sistem; kesinlikle yanlış.

Peki ama TEOG sisteminin yerine nasıl bir sistem gelecek? Üniversite sınavları için de aynı uygulama yürürlüğe girecek mi? Okul puanları esas alınacak ise, öğretmenler üzerindeki baskılar nasıl önlenecek? Okullardaki sınavları Milli Eğitim yapacaksa Öğretmenlerin yaptığı sınavlar angarya olarak görülmeyecek mi? Yeni sistem mi, eski sistem mi daha doğru ? Doğrusu biliniyordu da neden daha önce yapılmadı? Kaybedilen bunca zamanda mağdur olan hak ettiği üniversiteye yada liseye giremeyen öğrenciler ne olacak?

Ben mi ? Ben bilmiyorum. Belki işi her daim ehline bırakmak gerek. Eğitim gibi hayati konularda kararlar alırken, Üniversitelerden, bilim adamlarından, eğitim alanında uzmanlaşmış kişilerden, profesörlerden doçentlerden dekanlardan ve hatta öğretmenlerden akıl alınmalı, fikir alınmalı. İşi ehline vermeli. İlk ve son kez onlardan bir komisyon oluşturulmalı. Ülkenin eğitim sorunu ve çözüm önerileri hakkında verdikleri rapor harfiyen uygulanmalı.

Çünkü eğitim demek, geleceğimiz demek. Çocuklarımız demek. Eğitim ve gelecek her daim siyaset üstüdür. Öyle olmalıdır.