Aralık ayının ilk günü. Sabah saatinde bir haber programı izliyorum. Programın anahtar ismi yukarıdaki başlık.

İdara’yı idare ile yönetmek, yönetim şekli ile özümsedim, özdeş kıldım da, müdara ne demekti, dubara ise tavla oyunundaki zarın adı mıydı, bilemediğim için Türk Dil Kurumu’na başvurdum.

Üçünü bir araya getirince, karşımda çıkmaz sokak vardı. Adı üstünde, girince çıkmanız mümkün olamayan daracık sokak.

Yazıyı yazarken, ünlü halk şairimiz merhum Abdürrahim Karakoç aklıma geldi. Bir şiirinde:

‘Müstehaktır’ diyerek insaftan vazgeçilmez,

Zorda kalınsa bile hayduttan dost seçilmez,

Bulutlardan yağacak rahmet gecikse dahi,

Vebal akan çeşmeden tek damla su içilmez!

Mekanı cennet olsun!

*

İdara… Yönetme ve yönetim ile çekip çevirme, yani kısaca idare etmek. Toplumu yönetmek, bir işletmeyi, firmayı, bürokrasiyi, hükümeti…

Birini idare etmek ise, onu olduğu gibi kabul edip, kusurları ile hataları ile sevmek, bazı kusurlarını görmezden gelmek, duygusal yanı ağır basıp vaziyeti idare etmek zihniyeti de var.

Müdüra… Dilimize Farsça’dan geçmiş bir kelime. Sözlükte ise kandırmak, aldatmak anlamında. Diğer yandan da hoşgörülü olma, insanlarla iyi geçinme manasına da geliyormuş. Farsça da, bir kimsenin şerrinden korktuğu birine karşı aşırıya kaçamadan iltifat etmesi, kalbindeki öfkeyi gizlemek ve kin beslediğin kişilere güler yüz göstermek demekmiş de…

Dubara… Bu da Farsça… Tavla oynamasını bilmem. Tavla oyununda her iki zarın da ikili gelmesi…

Argoda ise oyun, düzen, yalan dolan, hile dalavere…

*

Tamam da, bunları niye anlattım. Bu Farsça kökenli kelimelerle ne işimiz var demeyin, sakın!

Herkes birbirini idare ediyor nasıl olsa.

Yalan dolan, hile hurda, kandırma ve aldatama her gün yaşanan şeyler. Siyasiler, bürokrasiler, sivil toplum kuruluşları bizi kandırmak, aldatmak için varlar sanki. Teraziye aldatıyoruz, fiyatta kandırıyoruz birbirimizi. Yalan dersen ağzımızda sakız!

Peki, sorsam, en çok yalanı kim söylüyor! Basın camiası mı, yok canım, adamların günahını almayın, gelin isterseniz siyasileri ve bilumum başkanları ilk sıraya koyun!

*

Bırakın tavla oynarken her iki zarın ikili gelmesini bir tarafa, çevrenize bakın şöyle, alavere-dalaveriliği meslek edinmiş, diplomalı olanları bile varken, insan kime güveneceğini bilemiyor doğrusu.

Yazıyı bitirirken, merhum Abdürrahim Karakoç’un yukarıdaki dörtlüğüne bir kere daha göz atın!

Atın da siz siz olun, melanet akan, yalan-dolan akan, aldatma ve hile akan, en önemlisi de vebal akan çeşmeden bir katre (damla) dahi içmeyin!

Susuzluktan öleceğinizi bilseniz bile!