Şu sıralar, yerel siyasetin en etkin, en yararlı ismi, AK Parti İl Başkanı sayın Fırat Görgel.

Sağlık yatırımları adına geçen günlerde, Ankara’da bulunduğu süre içerisinde, birden fazla hastane müjdesini şehre gönderirken, bu yatırımlarla sağlık alanında ciddi sorunların ve ihtiyaçların önüne geçileceği bilinirken, insan merak ediyor, milletvekilleri neredeler?

Meclis tatildeydi. Şimdi açıldı, milletvekilleri meclisin açılmasına çok sevinmişlerdir, eminim.

Bu arada, cumartesi günü AK Partinin Ankara’da büyük kurultayı vardı. Sayın Cumhurbaşkanı Mahir Ünal ve Türk İslam Karakoç’u MKYK ile ödüllendirdi.

Hayırlı olsun!

Meclis tatilde iken, nasıl olsa vakit geçirilecek, bir yerlere gidilecek, boş oturup boş durmak beleş siyaset, ölmüş tavuk dürümü işyeri açılışlarına katılırım, nikâhlar kıyar şahitlik yaparım, gidilmedik birkaç yer varsa, vakit geçirmek, Ankara’ya mesaj gönderip selam çakmakla günü kurtarırsak, kârdayız demek.

*

Hani büyükler söyler ya, ‘beyden bir at isterim, verirse biner giderim, vermezse yayan yürürüm!’

İsteyenin yüzü bir kara, vermeyenin…

Hangi partiden olursa olsun, vatandaşın beklentileri her daim büyük olmuştur. Hele bu taleplerin, ihtiyaçların ve beklentilerin büyüklüğü en çok oy alan iktidar partisine yönelik ise, iktidarda bu oyların, bu tercih ve teveccühlerin hakkını teslim edecek, vatandaşın ihtiyaç ve taleplerine sırtını dönmeyecek.

Öyle bir şansı, lüksü de yok.

Vatandaşa, seçmene bir borç vardır ödenecek, ya ödenecek, ya ödenecek!

*

Seneler önce, kıymetli vekilim, mahallelim sayın Yıldırım Ramazanoğlu bu şehre bir polis okulunun geleceği müjdesini vermişti.

Nasıl da heyecanlanmıştık.

Herkes hızlı treni konuştu. Ellere vardı da, biz neden eksik kalacaktık! Bizim kafamız kel miydi? Kimden neyimiz eksikti? Hem 14 Mayıs’taki genel seçimlerinde, hem de akabinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde en çok oyu vermiştik.

Hakkımızdı hızlı tren. Kaldı ki seneler önce Cumhurbaşkanımız sayın Erdoğan da Müftülük Meydanında bu müjdeyi vermiş, bizi hızlı trenle hızlandıracak, trene bindirecektik!

Ama olmadı, gelmedi. Haa, çeşitli spekülasyonlara olmadı değil. Tartışması zaten bitip tükenmedi her demde. Nurdağı’ndan geçecek, bizden de oraya kadar aktarmalı hattımız olacaktı. Seçim öncesi yine siyasete malzeme yapıldı, lakin arakası bağlar gazeli çıktı.

İstiyoruz…

*

Depremden önce miydi, sonra mıydı vallahi unuttuk. Deprem bizde hafıza bırakmadı, unutkanlık yarattı, Doğukent’ten Çağlayancerit’e uzanan ve başlangıcı da Doğukent olan 14. kilometrelik yolun ihalesi yapılmıştı. Başladı mı, depremle yarım mı kaldı, kimsenin çıkıp da bir açıklama yaptığı yok.

‘bu yol bizim namusumuz!’ dediniz, namusu ayaklar altına aldınız! Delikanlı adam verdiği sözü tutmaz mı birader!

Sonbahardayız, arkasından kış kapıya dayandığında, Çağlayancerit ile merkezin irtibatı kesildi, kesilecek. Kar yolları tıkayacak. Bu ilçemizden fabrikalara gelen işçilerin geliş-gidişleri sıkıntı yaratacak.

O da siyasete malzeme edildi uzun süre. Meyvesini de yediler. Ama vatandaş yemiyor.

Yolumuzu istiyoruz! Biz de yolumuzu bulsak fena mı olacak!

*

Şair Abdürrahim Karakoç merhumun ‘doktor’ şiirinde dediği gibi, ki ben de sık-sık yazıyorum,

Benim derdim bambaşka dert,

Ağrıyan yerimi sorma boşuna!

Yazdığın reçete değer mi zahmet,

Kağıtta kalemi yorma boşuna!

Stat meselesi. Bakın merkezde, BAL’da top koşturacak iki takımımız vardı. Sağlam olan 12 Şubat Stadını da yıktınız el birliği ile, takımlarımıza maç oynayacak saha bırakmadınız. Üstelik de 12 Şubat stadyumu güçlendirilmiş, 8 milyon Tl. harcanmıştı geçmişte. Haydi maraton tribünleri çürük dediniz, onu da yıktınız, yerine çelikten geçici maraton tribünü yapmaya yeltendiniz, dünyanın parasını harcadınız, ama deprem halinize bırakmadı, o kadar para, emek ve zaman boşa gitti.

Sonra, hatırlayın yahu her şeyi benden beklemeyin, geçmişte bakanlık yapan sayın Mahir Ünal 30 bin kişilik stad sözü vermişti. Hatta Gençlik ve Spor eski Bakanı Suat Kılıç şahsım şehrine geldiğinde, sayın Mahir Ünal’ın da bulunduğu bir ortamda bu stad sözünü yinelemiş, elindeki tanıtım pankartını da göstererek sevindirmişti bizi. Aman bir sevindik, aman bir sevindik, neredeyse sevindik delisi olmuştuk!

*

Sonra tutup çürük diyerek Hanefi Mahçiçek Stadını da yıktınız. Kaldık mı ortada sipsivri, cascavlak ve sahasız.

Bu arada Mardin’e yeni stada sözü verildi, kaç kişilik olursa olsun, beni, bizi ilgilendirmez, adamlara hayırlı olsun! Ama merkezi nüfusu 700 bine dayanan koskoca köyüm Maraş’ta bir stad yok. Sağlam olanı da siz yıktınız Allah razı olsun, kaldık mı kabak gibi ortalıkta.

Peki, hadi BAL’daki iki takımımız bu sezon haklarını dondurdular, tamam dondurmanın başkentiyiz de, seneye de dondurursak, buzlukta tutarsak, buz tutmuş, donmuş takımın ne yararı olacak bize!

Stad dedik değil mi?

İstiyoruz valla!

*

Bakın yaza yaza, söyleye söyleye dilimizde tüy bitmişti, kabak tadı vermişti üstelik, havaalanımıza bir türlü takılamayan, nereye takıldıysa bilemiyorum artık, meşhur ve çok ünlü bir ILS cihazı meselemiz vardı, ona değinmiyorum.

Zehir akan, çevreyi ve toplumsal hayatı kirleten, kimyasal atıkların canlıları öldürdüğü Aksu Çayı’nı da yazmıyorum. Zaten yazsak da bıyık altından gülüyor, ‘Gene mi, bırakın ne yazarlarsa yazsınlar!’ deyip bildiğinizi okuyorsunuz ya, artık ondan da usandık, bıktık, yazmıyorum, es geçiyorum. Yarına bırakıyorum!

Altınşehir namı ile Türkiye’de kuyum sektöründe önemli bir yer edinen Kuyumcu Kent depremle birlikte zarar gördü. Yaklaşık 6 bin kişinin çalıştığı Kuyumcu Kent, şu anda viraneye, harabeye döndü. Duvarlar birbirine girmiş, herkesin altını, kasası birbirinin dükkanında.

Özel Harekât koruyor. Zorla giren veya yağma olursa, vur emri var! Allah korusun!

Fakat Hayrettin Güngör ve Fırat Görgel’den başka kılını kıpırdatan, “kardeşim haliniz nicedir, aç mısınız, tok musunuz?” diye soran bir Allah’ın kulu yok. Ama bakan ile birlikte kurdela keserken gülümsüyor, gözleriniz parlıyordu. Açılış sonrası tatlı-dondurma da yediniz, enerji depoladınız ama bu enerji kendinizde kaldı, vatandaşa, esnafa yansıyan tarafını göremedik.

*                                                                      

İstiyoruz da, bakalım, sesimizi kim, kimler duyacak?

Devamı var, depremle birlikte travma geçirdik belki ama balık hafızalı da değilim, kolay kolay unutmam!

Yine sizi taciz edebilirim!!!