Oldukça hareketli geçen bir seçim sürecinin ardından, iç siyaset durağan bir seyir izlemeye başladı. Mevcut iktidarın ve ittifakın kesin zaferi ile neticelenen seçim sonrası, bu durağanlığı normal karşılamak gerek.

Evet iç siyaset durağanlaşsa da özellikle mağlup siyasi partilerde bir iç hesaplaşma, kurultay süreçleri/yada talepleri devam etmekte.

Maalesef bu iç hesaplaşmalar kamuoyundan beklediği ilgi ve alakayı göremiyor. Hatta şu Rahip Brunson meselesi bile, daha fazla kamuoyunun ilgisini çekmekte.

Rahip Brunson bir insan. Bir din adamı. Tarih boyunca suçluların değişimi yapılmış olsa da, suçsuz insanların bu amaçla rehin tutulması insani açıdan etik değil. Rahip Brunson’un tutuklu yargılanması için, Fetö ve Pkk ile organik bağlarının olduğu savcılarımızca delil ve ispatları ile mahkemelere sunulmuş durumda. Bu küçük parantezi açarak ana konumuza girelim;

2016 yılında teşebbüs edilen darbe girişiminin faili Amerika’da kendine has çiftliğinde Amerika’nın gözetim ve himayesinde krallar gibi yaşarken, benim ülkemde, savcılarımın düzenlemiş olduğu suç tutanakları, tespit ve deliller dahilinde 25 yıl hapis cezası istemi ile davası devam eden Rahip Brunson ‘un ivedi olarak serbest bırakılması istemi;

Serbest bırakılmaması halinde kademeli olarak pek çok yaptırım ile ülkemizin tehdit edilmesi,

Serbest bırakılmaması halinde yeni nesil F-35 savaş uçakları projesinden çıkarılmamız ve parasını ödediğimiz uçakların ülkemize teslim edilmeyeceği şeklinde açık, net, yüzümüze karşı yapılan şantajlar…

Hani birkaç haftadır medeniyet kelimesini irdeliyoruz ya… Bireysel ve uluslararası hukukun olmadığı yerde medeniyetten bahsetmek rassal sanal bellek…

Benim ülkemde darbe girişiminde bulunan, uçaklar ile halkımı, meclisimi bombalayan, insanlarımı öldüren Mister Hocayı elinde tutup, büyütüp beslerken, kendi hocanı dikta, baskı, şantaj ile istiyorsun. Üstelik ülkeme karşı kabadayılık ediyorsun. Saygısızlık ediyorsun.

Ülkem tarafından bu tehdit, şantaj dolu, ukala söylemlere tepki verildi mi? Verildi. Ancak kamuoyunun, halkın yüreklerinde dillendirdiği kadar sert, kararlı ve öfke dolu değil.

Mesela bir zamanlar Almanya, Hollanda ve hatta Amerika’ya seslendiğimiz gibi seslenebilseydik.

--Eyy Amerika! Diye.

--Ey Amerika!