İnsan hakları denilince aklımıza öncelikle gelen konular düşünme, konuşma, fikirlerini beyan etme kıstasları gelir. Ancak her daim hakkı mahfuz konumuz üzerinde çokça düşünülmez.

Yaşama hakkı.

Medeniyet, modernizm, post modern, atom çağı, bilgisayar çağı diye adlandırdığımız günümüz dünyasında küçücük bir virüs bizim temel hakkımızı yaşama hakkımızı tehdit etme noktasında.

Bu küçücük virüs aslında ne kadar savunmasız ve ne kadar zayıf olduğumuzun kanıtı. Çin’de başlayıp tüm dünyayı etkisi altına alan bu hastalık benliğimizde derin korkular oluşturmuş durumda. 

Hastalığın ortaya çıktığı ve dünyaya yayıldığı ülke olan Çin, bu işin üstesinden gelmiş gibi gözüküyor. Nüfusu milyarlar ile ifade edilen bir ülkenin bu kadar kısa zamanda bu işi başarmasında birkaç etken göze çarpıyor.

Birincisi işi çok ciddiye aldılar. İkincisi çok radikal önlemlerle telkin ve zorlamalar dahilinde bir nevi sokağa çıkma yasağı uyguladılar. Maskeye çok önem verdiler. Hastalığın çıkış noktası olarak en çok onları suçlamak gerekse de, kısa zamanda üstesinden gelmelerinden dolayı alkışı hak ediyorlar.

Ülkemiz ve sağlık bakanlığımız konu ile ilgili şu ana kadar yapmış olduğu uygulamalarda takdiri hak ediyor. Gelmeden geleceği, olmadan olacağı görmek, radikal önlemler almak gerekiyordu, öyle yaptılar. İşi yeterince ciddiye almayan, gerekli önlemleri zamanında almayan Avrupa’nın vaziyeti malum.

Konu ile ilgili pek çok bilgi kulağımıza çalınıyor. Ancak profesörlerimizden birisinin verdiği bilgi çok ilginçti. İtalya ve İngiltere’nin Corona Virüs salgını hakkındaki yaklaşımının “doğal seçilim” olduğu şeklindeydi.

Doğal seçilim kısaca doğanın kendi ürettiği kurallar doğrultusunda zayıf olanın yok olup gitmesi, güçlü ve bağışıklık sistemi kuvvetli olanın ise hayatta kalması demek.

İngiltere ve İtalya’da nüfus oldukça yaşlı bireylerden oluşmakta. Bu yaklaşım bir nevi yaşlı insanların ölmesine göz yummak anlamına geliyor.

Belki de Suriye’de, Irak’ta, Filistin’de yapılan insan kıyımlarına ses çıkarmayan, sömürge zihniyeti ile zenginliklerine el koyan Avrupa ektiğini biçiyordur. Yaşanan bir ilahi adalettir.

On sekiz yaşına gelmiş kendi evlatlarını kapı dışarı etmeyi normal karşılayan Avrupa zihniyetinin, yaşlılarına bu bakış açısı da gayet normal karşılanabilir. Ancak Asya toplumunda ve bizlerde ana baba atadır.

Bir yanımız savaş, bir yanımız deprem, bir yanımız corona virüs. Yaratanın tüm halklara hak ettiği kadar merhamet göstermesi dileğiyle, yetkililerimizin seslendirdiği şekliyle son noktayı koyalım. En güvenli mekan evimiz. Mümkün mertebe evimizden çıkmayalım.