Bugün iş yerime iki misafirim geldi. Falanca Kuran Kursu için yardım toplayan, falanca cemaate bağlı iki temiz yüzlü arkadaş. Oturduk sohbet ettik. Dertleştik. İster istemez konu cemaatlere geldi. Toplumun cemaatlere olan bakış açısını, cemaatlerin topluma bakış açısını tartıştık. Neticede akıl dimağımızda bu haftanın konusu belirdi. Paylaşalım istedik.

Cemaat neydi, ne demekti? İnsanların , İslam’ı gerçek anlamda yaşamak isteyenlerin her hangi bir cemaate üye olmaları gerekir mi? İslam fıkhı buna nasıl bakar, nasıl bir yorum getirir? Bulunduğumuz siyasi konjonktürde konuya kişi vicdanı ne der?

Cemaatin sözlük anlamı imam arkasında namaz kılan kişi, yada insan topluluğu, kalabalık anlamını taşır. Ancak hafızalarımıza kazınmış cemaat kelimesinin çok daha derin ve geniş anlamları bulunmaktadır. Yunus Emre, Mevlana gibi gönül insanlarının oluşturduğu, sevgi dili ile harmanlanmış pek çok cemaatlerle doludur tarihimiz. Yakın tarihimize bakacak olursak, özellikle 1940 yılından itibaren ülkemizde yaşanmış din düşmanlığını aşmak, devlet eli ile dine karşı konulan yasakların delinmesi için, inanların kendilerinin yada çocuklarının ilim ve irfan sahibi olarak yetişmelerine olanak veren sığınak kapıları olarak görülmüştür cemaatler. Ha birde insanların gizli görüntüsünü çeken, soruları çalan, kul hakkı yiyen, hatta darbeye teşebbüs eden bir cemaat vardı ki bunu hepiniz biliyorsunuz.

Cemaat evet topluluktur. Topluluk insan psikolojisini etkileyen önemli faktördür. İnsan sosyal bir varlık olduğu için yaşadığı aile, arkadaş, toplum nasıl inanırsa öyle inanır, öyle yaşar. Farz edelim beş kişinin bulunduğu ortamda ezan okunduğunda dört kişi abdest almaya yöneliyorsa, o beşinci kişi de ister istemez abdest almaya kalkacaktır. Bu kötü alışkanlıklar içinde böyledir.

Kişi kendisi gibi düşünen, yaşayan insanlar içinde mutludur. İç muhasebesi, kendisini yargılaması daha azdır. Çünkü etrafında yaşayan herkes onun gibidir. İşte cemaatin, cemaatlerin faydaları da tam buradadır. İlim irfan sahibi ahlak abidesi nesiller yetiştirmek.

15 Temmuzdan önce… 15 Temmuzdan sonra…

Peki siz şimdi cemaatlere üye olur musunuz? Toplantılarına gider misiniz? Gazetelerini okur musunuz?

Yok, artık 15 Temmuzdan sonra insanlar girmiyor, cemaat toplantılarına katılmıyor. Hele ki yine bu aralar basında falanca cemaat falanca bakanlığı ele geçiriyor. Falanca cemaat ülkeyi ele geçirmeye başladı haberleri almış başını gidiyorken.

Tamam, cemaat ile fikir birliği içinde olmak güzel. Ancak Fetö Terör Örgütü ile bilinç altımıza işlenen cemaat korkusu uzunca bir süre daha benliğimizde yaşayacak. Çünkü cemaatleri de insanlar yönetiyor. Bir süre sonra onların da güç zehirlenmesi yaşamayacağını, bir süre sonra siyasete, ekonomiye, ülkeye yön vermeye çalışmayacaklarını kim garanti edebilir?

Çözümü aslında yine siyasete dayanıyor. Hiçbir siyasi partinin din gibi vatan gibi bayrak gibi kutsallarımızı sahiplenmemesi gerekir. Hiçbir siyasi partinin cemaatleri yüklüce bir oy potansiyeli olarak görmemesi gerekir.